Başta kadın örgütleri olmak üzere toplumun duyarlı kesimleri günlerdir 'İstanbul Sözleşmesi yaşatır' diye haykırıyor, tek imzayla feshedilen sözleşmenin geri gelmesini ve uygulanmasını istiyorlar. Her platformda eylemler sürerken kadınlar tacize uğramaya, sokak ortasında, üstelik karnında bebeğiyle öldürülmeye devam ediyor. İstanbul Sözleşmesi'nin neden ısrarla savunulduğunu merak edenler için bir öykü anlatmak istiyorum.

***

Bundan yaklaşık 2.5 yıl önce İzmir'de lise öğrencisi genç bir kız, öğretmeninin tacizine uğradığı iddiasıyla savcılığa şikayette bulundu. Genç kızın ifadesinde, kendisinden başka 3 arkadaşının daha tacize uğradığını söylemesi üzerine o güne kadar sessiz kalmayı tercih eden ya da buna mecbur kalan kızlar da şikayetçi oldular. Kızlardan birinin ifadesiyle açığa çıkan olayı, Aralık 2018'de gazetemizden kamuoyuna duyurmuştuk. Ekonomik durumları iyi olmayan ve kendilerine avukat tutamayan kızlara Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerince avukatlar atandı. Kızlar avukatları ile düzgün bir iletişim sağlayamadılar, dosyalarını takip edemediler.

Olayın yargıya intikal etmesinin ardından İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü öğretmeni tedbiren görev yaptığı okuldan alıp başka bir okula verdi. Bu süreçte, mesajlaşma uygulamaları üzerinden yapılan yazışmaların incelenmesi için kızların ve öğretmenin telefonuna el konuldu. Tanıkların dinlenmesi ve telefonların teknik incelemesi yaklaşık 2 yıl sürdü. Bu süre zarfında kızlar liseyi bitirdiler ama son 2 yılda yaşadıkları ve gergin bekleyiş nedeniyle üniversite sınavlarına yeterince hazırlanamadılar.

***

Neyse efendim, çok uzatmayayım. Yukarıda da dediğim gibi; tanıkların dinlenip, telefonların incelenerek karar verilmesi 2 - 2.5 yıl sürdü. Okulda ifadesine başvurulan öğretmenler meslektaşları lehine görüş belirterek masum olduğunu savundular. Kızların sınıf arkadaşları da öğretmenleri lehine kullandılar tercihlerini. Tacize uğradıklarını iddia eden kızlar ise sürecin uzaması ve kendilerine inanılmaması nedeniyle umutsuzluğa kapılıp işi oluruna bıraktılar.

Savcılık, tanıkları dinledi, telefonları inceleyen bilirkişinin 'nihayet' tamamladığı rapora baktı ve kararını verdi. Kararda; şikayette bulunan üç kızın iddialarının çelişkili olması, telefonlarda bulunan mesajlaşma kayıtlarının (ki bir kısmı gizli mesajlaşma uygulamaları üzerinden yapıldığı için hiçbir kayda ulaşılamadı) taciz olduğunu kanıtlar nitelikte olmaması nedeniyle, tanık ifadelerine de dayanarak ve Türk Ceza Kanunu'nun 173/1 maddesine atıfta bulunarak KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞI'na karar verdi. Bu madde özetle şöyle diyor: Basit cinsel taciz suçunda şikayet süresi, suçun işlendiğinin ve failinin öğrenildiği tarihten başlamak üzere 6 aydır. Mağdur, şikayet hakkını 6 ay içerisinde kullanmaz ise bir daha aynı fiil ile ilgili şikayet hakkını kaybeder.

***

Fark ettiniz mi bilmiyorum ama savcılık üç kız için taciz niteliğinde eyleme rastlanmadığına karar verdi dedim. Evet, gelelim dördüncü kıza. Savcılık, tacize uğradığını iddia eden genç kızın sunduğu belgeleri inceledi ve onun için şöyle bir karar verdi; “Mağdur XXX tarafından ibraz edilen 9 sayfalık 27.10.2016 - 31.01.2017 tarihleri arasındaki Whatsapp mesajlarında, şüpheli XXX'in mağdurun beyanında belirttiği şekilde cinsel taciz sayılabilecek şekilde mağduru rahatsız ettiği anlaşılmıştır.”

***

Genç kızın taciz edildiği kabul edildi ancak nihai kararda bir değişiklik olmadı, taciz zaman aşımına uğradı. Oysa dördüncü genç, taciz gördüğü dönemde olayı dönemin okul müdürüne anlattığını, ama müdürün, 'sen yanlış anlamışsındır' deyip öğretmeni koruduğunu, tacizlere dayanamadığı için okulunu değiştirmek zorunda kaldığını anlatmıştı bana. Yani zaman aşımı olmadan olayın yargıya taşınması engellenmiş oldu.

Bu arada meslektaşları lehine ifade veren öğretmenler de dönemin müdürü de, tesadüf müdür bilinmez, artık o okulda görevli değil. Hepsi farklı farklı okullara atandılar.

***

TCK'nın 73'üncü maddesinde yer alan 6 aylık zaman aşımı, taciz davalarında, hem avukatların hem de savcıların elini kolunu bağlıyor. Çocuk yaştaki kızlarımız, öğretmeninden, ağabey diye bildiği kişiden ya da patronundan gördüğü ilginin şefkat mi taciz mi olduğunu anlayana kadar -zira birçok genç kızın hangi söz veya davranışın taciz kapsamına girdiğini bilmediğine eminim- 6 aylık zaman aşımı doluyor. Eğer şikayet tarihinden altı ay öncesine dair bir taciz girişimi kanıtlanamazsa dosya kapatılıyor. Bilin bakalım kimin yanına kar kalıyor.

İstanbul Sözleşmesi Madde 40 - Taraflar bir şahsın onurunu ihlal etme etkisi yaratan veya bu maksatla gerçekleştirilen, ve özellikle de aşağılayıcı, düşmanca, hakaretamiz, küçük düşürücü veya saldırgan bir ortam yaratırken, her türlü istenmeyen, cinsel mahiyette sözlü veya sözlü olmayan veya fiziksel davranışın cezai veya diğer yasal yaptırıma tabi olmasını temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 58 - Taraflar, bu Sözleşme’nin 36, 37, 38 ve 39. maddelerinde tanımlanan suçlarla ilgili yasal işlemlerin başlatılması için öngörülen zaman aşımı süresinin, mağdurun reşit olmasından sonra etkili bir dava sürecini başlatmaya olanak tanıyacak şekilde, yeterli bir süre devam etmesini ve suçun ağırlığıyla orantılı olarak sağlamak üzere gereken yasal veya diğer tedbirleri alacaktır.

***

Başta kadın örgütleri olmak üzere toplumun duyarlı kesimlerinin İstanbul Sözleşmesi'ni ısrarla talep etmesinin nedeni daha net anlaşılıyor sanırım.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, her ne kadar, 'bu iş bitmiştir' dese de bu işin peşi bırakılmamalı.