İZBAN emekçilerinin grevi 30. gününde Cumhurbaşkanılığı kararı ile 60 gün süre ile ertelendi.

Ertelendi denildiğine bakmayın siz.

Bundan sonra İZBAN emekçilerinin yeniden greve çıkması imkansız.

Çünkü yasa, 60 günlük erteleme süresinde anlaşmayı şart koşuyor.

Anlaşılamaması durumunda ise Yüksek Hakem Kurulu'nun vereceği zam oranını herkesin kabul edeceğini, üstüne sendikanın da işyerindeki yetkisinin iptal edileceğini zorunlu kılıyor.

***

İZBAN grevinin başladığı günden bu yana müthiş bir algı operasyonu yürütüldü.

Emekçilerin giydirilmiş ücretleri örnek alınarak, işveren tarafından verilen zammın ne kadar yüksek olduğundan dem vuruldu.

Gerçekleri eğip büken bu açıklamalara maalesef inanan da çok oldu.

Vatandaşın mağduruyeti ve yerel seçimler öncesi siyasi malzeme yapılmak istendi.

Başarılı olduğu da açık.

***

Kimse gidip sormadı, emekçiler ne durumdasınız diye.

Kimileri başını kuma gömdü.

Kimileri renksiz durdu, siyasi hayatı zedelenecek korkusuyla.

Sonuçta düğüm, İskender'in kılıcı ile çözüldü.

***

DİSK Yönetim Kurulu adına Genel Başkan Arzu Çerkezoğlu, İZBAN grevinin AKP'nin iktidara geldiği 2002'den beri yasaklanan 16'ncı grev olduğunu söyledi.

Çerkezoğlu, “İşçilerin hak talebini tehdit olarak gören ve yalnızca patronların karını düşünen grev yasakçılarına ve grev yasaklarına karşı işçi sınıfının birliğini ve dayanışmasını yükseltiyoruz” diye konuştu.

İZBAN'daki grev için söylenecek en doğru söz de buydu.

***

Aslında İZBAN grevinin patronlar için ne anlama geldiğini, en iyi AKP'nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Nihat Zeybekci özetledi.

Zeybekci, “İzmir halkının kış şartlarında daha fazla eziyet çekmesine müsaade edemezdik. Bu duruma bir an evvel son vermek gerekiyordu” dedi.

Grev, Zeybekci zihniyeti için eziyet anlamına geliyor.

Çünkü patronlar çalışanlara şunu diyor:

“Sendikalı olabilirsiniz, ancak grev yapamazsınız. Siz sendikalı olun ama hobi olsun diye yapın bunu. Anlaşamazsak, bizim dediğimiz olur...”

***

İZBAN grevinde, siyasi gerginlik yaratarak halk ile emekçileri karşı karşıya getirenler başarılı oldu.

Anti demokratik yasaların verdiği yetkiye dayanarak grevi iptal ettirdiler.

Yetmedi, emekçilerin geri kalanına da gözdağı verdiler.

Artık bundan sonra greve çıkmak isteyen emekçiler iki kez daha düşünecek.

İlk olarak da İzmir Metro ve İzmir Taramvay çalışanları.

“Ya bizim başımıza da ayne şey gelirse” diyerek kendilerine dayatılana razı olmak zorunda kalacaklar belki de.

Ama en önemlisi çalışma hayatında şu yargı yerleşecek:

“Sendikalı olsan ne olmasan ne? Sonuçta biri karar verip her şeyi bitirmiyor mu?”

***

Ve son söz CHP'nin İzmir İl Başkanı Deniz Yücel'e.

İZBAN grevi ile ilgili, “Gönül isterdi ki grevin böylesine tepeden inme bir kararla sona ermesi yerine, işçilerimiz kendilerine Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun sunduğu yüzde 30’a kadar çıkarılan zam teklifini kabul etselerdi ve böylesine emrivakilere gerek kalmasaydı...”

Kanseri gösterip, sıtmaya fit etme mantığıdır bu.

Biraz emekçi hali anlayan hiçbir siyasetçinin demeyeceği sözlerdir.

Ankara'da kendi ve yandaşlarına koltuk kapma derdindeki Yücel'e ise pek yakıştı doğrusu.

Kendisine, benim için yakın çevresinde kullandığı deyim ile yanıt vereyim:

“Biz onun neye hizmet ettiğini biliyoruz...”

Emekçi de biliyor, merak etmeyin.