Ortak yorum ve suçlama şu; “Bu arabayı eleştiren en basitinden cahildir.”

Her kim, neyi eleştirirse böyle zaten bu zamanlar.

Bir arabamız var, İtalya’dan Expres kargoyla geliyor.

Branda açılıyor. “Bu bizim arabamız deniyor”

Fabrikamız henüz yok, üretim tezgahımız yok, Know-How yok.

Pininfarina diye bir firma tasarlamış.

Evet bu Pininfarina yıldız bir İtalyan tasarım firması.

Ferrari, Alfa Romeo, Masaratti, Volvo, Tata, Chery ve BMW nin tasarımlarında parmağı var.

Yani veriyorsun siparişi tasarımı yapıyor, çok da başarılı…

Hatta tahtadan araba, uzayda yazan kalem, yılbaşı promosyonu bile yapıyor.

Ama saydığımız firmaların hepsinin alt yapıları, fabrikaları üretim bantları, seri üretim tesisleri var. Know-How var, AR-GE var, tecrübe ile gelişmiş mühendisleri var…

Bizim ki 2021'de nasipse tezgahlanacak…

Cehaletim şurada başlıyor.

Fabrikası olmayan bir ürün gördüm ilk kez.

Misal; önce sütü içiyorsun diyorlar ki; “Beğendin mi?”

Diyorsun ki “Evet”

“Tamam şimdi inek icad edeceğiz, inek bu sütten verecek…”

Hamile kalmadan doğurmak, inek olmadan süt içmek gibi…

Sorular koşuyor mantığıma; Lada Rus malıdır, fabrikası Samara’da…

Slav dilinde aşk tanrıçası demek Lada, ürünlerden birinin adı Samara…

Çünkü Samara denilen yerde üretiliyor.

Yani “Benim malım, benim mülküm, benim ülkem” diye bağırıyor mu? Bağırıyor…

Bir misal de şöyle;

Opel Torbalı’daydı, yerli ve milli, yerli malı mıydı?

Wolkswagen, Manisa’da fabrikayı kursaydı, Manisa diye bir modeli olacak mıydı?

Hatta Manisa malı mı olacaktı? Tabii ki hayır.

Know-How, fabrika, bilgi, çekirdek üretim neredeyse mal oranındır.

….

Lansmanda şöyle bir açıklama yapıldı;

“2030’a kadar 5 model daha çıkacak.”

Arkadaş 2 dakikada bir teknoloji değişiyor dünyada.

Bugünkü teknoloji ile elektrikli otomobil üretmek tartışılan bir konu zaten.

O zamana kadar teknoloji, on kere değişecek, gelişecektir.

Dünya elektrikli otomobil sanayisi pirizle, fişle şarj edilen otomobil teknolojisinin, süreklilik arz etmediğini söylüyor.

Bu tür arabalara “Li-po Pilli” araçlar deniyor ve gelecekte tercih edilmeyeceğinden bahsediliyor.

Çünkü, en azından şu anda ülkelerin o kadar araca yetecek elektrik kaynağı yok.

Araba firmalarının mühendisleri, bu tür elektrikli modellerin üzerinde değil, hidrojen ile elektrik üreten araçlar üzerinde çalışıyorlar.

Bu şartlarda; bir bakıma modern bir “Devrim arabası vakası” gündeme geliyor.

Sen yatırımı bu teknolojiye yatıracaksın, dünya vatandaşları 2030 yılında hidrojen ile elektik üreten araçlara biniyor olacak….

Misal Audi’nin bazı parçaları İstanbul'da yapılıyor.

Samsun’da Audi ve Bmw’ye piston yapan atölye var.

Bursa’da ve İzmit’te bu örnekler var.

Misal; bir kızsak ve “Vermiyoruz birader parça marça” desek; BMW batar mı?, Audi’ye bir şey olur mu? Olmaz.

Çünkü kendisi üretebiliyor, eyvallahı yok.

Ama sen tank yaparsın, motorunu vermezlerse yaya kalırsın…

Önce fabrikan olacak, lisansların olacak, Know-How’un, geliştirilmiş teknolojin, tepeden tırnağa aslan gibi mühendislerinin eseri olacak.

Herkes kapıyı kapatsa, üretim bandın durmayacak, kimse durduramayacak.

Yaptığın arabaya, orta kesim hemencecik, orada sahip olabilecek.

O zaman ayağa kalkıp alkışlayacağım deli gibi…

İşte o zaman, ihtiyaç fazlası üretime devam etmek için fabrikan isterse Çin’de olsa fark etmez.

Öyle “Hadi araba yapalım” deyip bir sene sonra hediye paketinden, araba çıkarmak beni kesmez.

Zaten durumu, Tata’nın üretim bandında çalışan emekçilere sorsan, kahve aralarında, aylarca başka bir şeye gülmezler…

Kendimi mi kandırayım şimdi?

En temiz cümleyi, cahil aklımla koyayım şuraya, “Senin üretmediğin senin değildir…”

***

İlçe kongreleri

CHP ilçe kongrelerinin çoğu yapıldı.

Kongreler, üyelerin kaynaştığı, kavuştuğu, sarıldığı yerlerdir aslında.

Bu çatının çok güçlü, güven veren bir yapıda olması gerekir.

Oysa ilçe kongrelerinin bir çoğu,

Özensiz, “Aha da yaptım” şeklinde gelişti.

Yarım yamalak bir CHP bayrağı, baştan savma divan masaları.

Özünün beyaz olduğunu kendisinin de unuttuğu masa örtüleri, belediyelerin verdiği kadar ses sistemleri…

Yıllardır değişmeyen manzara…

Özenin kardeşim, iki yılda bir yaptığınız kongrelerinize…

Öyle ağızdan; “İktidara çok yakınız” demekle olmuyor…

Biraz ciddiye alın.

Basına sopa

Necati Doğru’dan, Emin Çölaşan’dan FETÖ'cü çıkmaz, çıkamaz…

Bu basına gösterilen sopadan başka bir şey değildir.

Hele hele Gökmen Ulu…

Yıllardır tanırım, bilirim..

İşi gücü muhabirlik olan, bununla da gurur duyan, Atatürkçü, Atatürk Milliyetçisi, pırıl pırıl bir meslektaşımızdır,

Allah'tan morali de yüksek, duruşu da.

Geçmiş olsun…

Gereksiz bilgi;

Solak insanlar sporda daha başarılıdır. Çünkü solak insanlar diğerlerine oranla daha çabuk reflex gösterir ve yanıt verebilirler…

Gerekli bilgi

İl başkanları, bir kentte o siyasi oluşumun “Vali”si konumundadır. Kendi protokolünde 1. sıradadır. Beğenmezsen seçim yoluyla indirirsin.

DELİ ZİYA: “Hayatta kimsen yoksa, sana kimse ihanet edemez”