Türkiye ekonomisinin yıllardır en büyük istihdam ve ihracat kalemlerinden biri olan, "Made in Turkey" etiketini dünyanın dört bir yanına taşıyan hazır giyim sektörü, adeta bir varoluş mücadelesi veriyor. Pandemi sonrası küresel pazarlar toparlanma sinyalleri verirken, Türk hazır giyim endüstrisi, uygulanan ekonomi politikaları ve artan maliyetler nedeniyle kan kaybetmeye devam ediyor. Sektörün en önemli sivil toplum kuruluşu olan Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) tarafından açıklanan son veriler, tehlike çanlarının ne kadar yüksek sesle çaldığını gözler önüne seriyor. Sektörün ihracat pazarındaki payı, 35 yıllık kazanımını sadece iki yıl içinde kaybederek tarihi dip seviyelere geriledi. Sektör temsilcileri, acil önlem alınmadığı takdirde on binlerce kişinin daha işsiz kalacağı ve üretimin kalıcı olarak yurt dışına kayacağı konusunda net bir uyarıda bulunuyor.

Tarihi zirveden dip noktasına: 35 yıllık kazanım eridi gitti

TGSD Başkanı Toygar Narbay, Ekonomi Danışmanı Dr. Can Fuat Gürlesel ve diğer yönetim kurulu üyelerinin katılımıyla düzenlenen basın toplantısında paylaşılan rakamlar, sektördeki krizin boyutlarını net bir şekilde ortaya koydu. Buna göre, Türkiye'nin dünya hazır giyim ticaretinden aldığı pay, ilk kez 1990 yılında yüzde 3'ün üzerine çıkmıştı. Tam 35 yıl boyunca bu kritik eşiğin üzerinde kalmayı başaran sektör, Haziran 2025 itibarıyla bu oranın altına düşerek yüzde 2,96'ya geriledi. Oysa son 15 yılın ortalaması yüzde 3,67 seviyesindeydi. Bu dramatik düşüş, Türkiye'nin en büyük ve geleneksel pazarı olan Avrupa Birliği'nde (AB) de kendini gösterdi. Türkiye'nin AB pazarındaki payı, tam 30 yıl aradan sonra yüzde 5'in altına inerek yüzde 4,65'e düştü. Bu gerileme yaşanırken, Türkiye'nin en büyük rakipleri olan Bangladeş ve Vietnam gibi ülkelerin pazar paylarını yüzde 10'un üzerinde artırması, Türkiye'nin rekabette ne denli geriye düştüğünü kanıtlıyor. Bu yılın ilk yarısında dünya hazır giyim ihracatı yüzde 6 artarken, Türkiye'nin ihracatı yüzde 6,5 azaldı ve ihracatı düşen tek ülke Türkiye oldu.

İlaç olması gereken politika zehre dönüştü

Peki, küresel pazarlar toparlanırken Türkiye'yi bu tarihi gerilemeye iten neydi? Sektör temsilcileri, bu sorunun yanıtı olarak tek bir adresi işaret ediyor: Enflasyonla mücadele kapsamında uygulanan yüksek faiz-baskılanmış kur politikası. TGSD Başkanı Toygar Narbay, artan maliyetlerin rekabetçiliklerini tamamen yok ettiğini belirtirken, toplantıda söz alan bir diğer Başkan Dr. Ümit Özüren, durumu daha çarpıcı bir benzetmeyle özetledi: "Bir şeyin zehirli mi faydalı mı olacağını belirleyen şey onun dozudur. Faizin enflasyonun üstünde yükseldiği ve süresinin de uzadığı bu dönemde bu politika zehir fonksiyonu göstermeye başladı. İlaç olacak faiz politikası zehre döndü, sanayici için yıkıcı süreç devam ediyor." Bu politika nedeniyle Türk Lirası'nın reel olarak değerli kalması, Türk ürünlerini yabancı alıcılar için pahalı hale getirirken, ithal ürünleri iç pazar için daha cazip kıldı. Sonuç olarak, ihracat düşerken, iç pazarı da yüzde 25 artan ithal ürünler istila etti. Bu durum, yerli üreticinin hem dışarıda hem de içeride sıkışmasına neden oldu. Narbay, sektörün iki yıldır üst üste öz sermayesini yiyecek kadar zararına üretim yaptığını vurguladı.

Fabrikalarda kepenkler iniyor, 100 bin kişi işsiz kalacak

Ekonomik verilerdeki bozulmanın sosyal faturası ise çok daha ağır oldu. İhracattaki her 1 milyar dolarlık kaybın yaklaşık 31 bin 500 kişinin işini kaybetmesi anlamına geldiğini belirten Narbay, yılın ilk yarısında yaşanan tabloyu rakamlarla ortaya koydu. Yılın ilk altı ayında hazır giyimde 33 bin 724, tekstilde ise 22 bin 116 olmak üzere toplamda 55 bin 840 kişilik istihdam kaybı yaşandı. Yine aynı dönemde hazır giyimde 2 bin 527, tekstilde 496 olmak üzere toplamda 3 bin 23 şirket kapısına kilit vurdu. Narbay, yıl başında yaptıkları "acil destekler gelmezse tekstil ve hazır giyimde toplam 100 bin kişilik istihdam kaybı yaşanır" öngörüsünün, ilk yarı rakamlarıyla ne yazık ki teyit edildiğini belirtti. Bu gidişatın devam etmesi halinde, yıl sonunda hazır giyim sektöründeki toplam istihdamın 520 binli seviyelere kadar düşeceği tahmin ediliyor. Bu durum, sadece ekonomik bir kayıp değil, aynı zamanda on binlerce ailenin geçimini doğrudan etkileyen büyük bir sosyal krize işaret ediyor.

Büyük markalardan ‘üretimi yurt dışına taşıyın’ baskısı

Krizin en endişe verici sonuçlarından biri de, Türk sanayisinin üretim gücünü ve bilgi birikimini kalıcı olarak kaybetme riski. Maliyetler nedeniyle Türkiye'de üretim yapmanın cazibesini yitirdiğini gören uluslararası büyük markalar, Türk üreticilere "üretimi yurt dışına taşıyın" baskısı yapmaya başladı. Toygar Narbay, bu tehlikeye şu sözlerle dikkat çekti: "Müşteriler de bizi yurt dışında görmek istiyorlar, üreticileri yönlendiriyorlar. 'Kendiniz yatırım yapmasanız da orada fason üretim yaptırın, ihracat oradan olsun' gibi teklifler ile geliyorlar. Bu kırılma neticesinde üretimi yurt dışına taşımak, daha çok sektör oyuncusunun gündeminde yer almaya başladı. Umarız bu iş Türkiye’de kalır. Yoksa kaybeden ülkemiz olacak." Bu durum, sadece mevcut üretimin değil, gelecekteki potansiyel yatırımların da Mısır, Arnavutluk gibi işçilik maliyetlerinin daha düşük olduğu ülkelere kayması riskini beraberinde getiriyor.

Çay keyfine acı zam: Mutfaktaki son kaleye de ateş düştü, demlikler artık daha pahalıya kaynayacak
Çay keyfine acı zam: Mutfaktaki son kaleye de ateş düştü, demlikler artık daha pahalıya kaynayacak
İçeriği Görüntüle

Sektörden 10 maddelik ‘acil kurtuluş’ reçetesi

Sektör temsilcileri, içinde bulundukları bu darboğazdan çıkış için hükümete yönelik 10 maddelik bir acil eylem planı sunduklarını ancak henüz bir sonuç alamadıklarını belirtiyor. Bu taleplerin başında, rekabetçiliği yeniden sağlamak için döviz kurunun enflasyonla uyumlu bir seviyeye getirilmesi ve net ihracatın yüzde 10'u kadar doğrudan destek verilmesi geliyor. Ayrıca, sermayesi eriyen firmalar için düşük faizli uzun vadeli kredi imkanları, artan asgari ücret maliyetlerine karşı çalışan başına verilen desteklerin artırılması, Eximbank kredilerinin vadelerinin uzatılması ve GES yatırımlarındaki bürokratik engellerin kaldırılması gibi hayati talepler de bulunuyor. TGSD, bu zorlu süreçte bir yol haritası çizmek amacıyla çalışmalarını da hızlandırdı. 7-8 Ekim'de düzenlenecek 18. İstanbul Hazır Giyim Konferansı'nın yanı sıra, sektörün geleceğine ışık tutacak "Türk Hazır Giyim Sektörü Strateji Belgesi" ve "UFUK 2040 Stratejik Planı" gibi kapsamlı çalışmalar da yolda. Ancak sektör temsilcileri, bu uzun vadeli planlar hayata geçene kadar ayakta kalabilmek için acil can suyuna ihtiyaçları olduğunun altını çiziyor.

Kaynak: HABER MERKEZİ