İZBETON'a yönelik operasyonda 'yolsuzluk' ve 'ihaleye fesat karıştırma' suçlamaları ile tutuklanan Eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, 15 Temmuz Salı günü, tutulduğu İzmir Buca Kırıklar Cezaevi'nden sosyal medya aracılığıyla paylaştığı günlükle savunmasını kamuoyuna duyurdu. Tunç Soyer günlüğünde: "Cezaevi Günlüğü 24 Temmuz 2025 değerli dostlar, Dün 25 mektupluk yeni bir deste teslim ettiler hücreme. Nasıl mutlu olduğumu anlatamam.

Buca Kiriklar F Tipi Nde Yangin Panigi 1053868"Herkesin kendi payına düşeni alacağına inanıyorum"
2 yaşındaki “Güneş”’in avucuyla mektubu imzalayan, uzun uzun dertleşen, her biri içten, sevgi yüklü mektupları çok yoğun duygular içinde okudum. Kah boğazım düğümlendi, kah ağzım kulaklarıma vardı. Bugün her birinden bölümler paylaşmak yerine gönderilen çok güzel iki şiiri ve olağanüstü bir kısa öyküyü paylaşacağım. Herkesin kendi payına düşeni alacağına inanıyorum. Onlara geçmeden gururumu okşayan çok kıymetli bazı satırları aktaracağım.

Fakat öncelikle belirtmek istiyorum ki, herkes mektup yazmak konusunda sıkıntı yaşıyor. Telefon ve bilgisayar o kadar çok girmiş ki hayatımıza, bazı melekelerimizi yitirmişiz. Birkaç örnek vereyim; “Çocukluğumuz ve eşimle mektuplaştığımız 1991’li yıllardan sonra ilk kez size yazıyorum.” “Satırlarıma başlarken, hayatıma giren hiçbir kadına mektup yazmadım. Bana ki hayatta mektup yazdıran tek insansın. Helal olsun!” ve daha niceleri. Ve çoğu yine “gelecek olsun”la bitiyor.

"Koltuğun ele geçirdiği bir insan olmadınız"
Evet gelelim o satırlara;

“Oğlumun kan bağı değil, yürek bağı ile Tunç Dedesi’sin.”
“Sizin gibi apaydın bir insanın içeride olduğu bu düzen benim gibi insanların avuç avuç ilaç içmemize sebep oluyor.”
“Siz benim hem belediye başkanım, hem de mesai arkadaşım oldunuz. Hiçbir zaman ne altınıza ne üstünüze karşı, asık suratlı, kibirli ve koltuğun ele geçirdiği bir insan olmadınız.”
“Siz bizim Küçük Menderes’teki yataksızlardan değil yatağı olan Kuvvacı Efemizsiniz.”
“Immanuel Kant, ‘her şeyin ya bir fiyatı ya da haysiyeti vardır.’ demiş. Sizin şahsınızda hepimiz tarih boyunca haysiyetin tarafında olduk.”
“O mavi gökyüzüne yüzümüzü her döndüğümüzde, ‘şimdi oradan gülen, umutlu gözleriyle gökyüzüne bakıyor’ diyor ve gülümsüyoruz.”
“Neyle sınanırsanız sınanın, yoksul halk için yürüttüğünüz mücadeleye tanıklık etmiş olan bizlerin gönlündesiniz.”
“Siz bu memleketi sevgiliniz gibi aşkla sevdiniz, sevgilinin cefası düştü payınıza.”
“Günün adamı olmaya çalışmayıp, hakikatin adamı olmayı seçtiniz.” “Siz egodan, kibirden, kin ve nefretten uzak müstesna bir insansınız”

"Kim bilir kaç tane olmuştu bu talepten?"
Şiirlere geçmeden bir de anı var yazılan…..

“Erken bir saatti, sokak sakindi. Yanınıza eşinden ayrılmış olduğunu söyleyen bir kadın geldi. Yorgundu, hırpalanmıştı. Hayatını yaşamak değil de, sonlandırmak isteyen bir ifade vardı yüzünde… Allah rızası için iş dedi! Ben kederin, hüznün bu kadar hızlı bir şekilde bulaştığını sizde gördüm. Bizim koca Tunç Soyer’imiz bu acıyla küçücük oldu, buruldu. Hemhal olmak hem de hiç tanımadığın birine karşı…
Kim bilir kaç tane olmuştu bu talepten?
Kaç medet talebi oldu?
Kaçında kaç defa ezildi yüreğin?
Hızır işi bu adamın işi dedim kendime. Bunun Boz atı yok bisikleti var.

Tuncsoyerr

İlk şiir Cemal Süreyya’nın;

Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu böyle gidecek demek değil bu işler…
Şiirin devamını hep birlikte okuyabileceğimiz günlerin umudu ve özlemiyle diye bitirmiş arkadaşım.

İkinci şiir ise Nazım’ın ve yine çok sevdiğim arkadaşımdan gelmiş;

Yani içeride üç ay beş ay
Daha da fazla hatta
Geçirilmez değil
Geçirilir
Yeter ki kararmasın
Sol memenin altındaki cevahir…!

"Oysaki krala satsaydın..."
Bir öykü: Çinli filozof Lao Tzu çok sevdiğim ve yaşama sanatı kitabımda da yer verdiğim ve öğrencilerime de derslerimde sıklıkla bahsettiğim “karar vermenin bilgeliği” hikayesinde şöyle anlatır.

Kapak 112830

Vahşice öldürülen Ayşe Tokyaz cinayetinde 4 polis daha gözaltına alındı
Vahşice öldürülen Ayşe Tokyaz cinayetinde 4 polis daha gözaltına alındı
İçeriği Görüntüle

Köyün birinde yaşlı bir adam yaşarmış. Çok fakirmiş. Ama kral bile onu kıskanırmış. Çünkü dillere destan bir beyaz atı varmış. Kral bu at için ihtiyara neredeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış. “Bu at, bir at değil benim için, bir dost. İnsan dostunu satar mı?” dermiş hep… Bir sabah kalkmışlar ki, at yok. Köyün ahalisi yaşlı adamın başına toplanmış. “Bu at sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Oysaki krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın” demişler.
İhtiyar “karar vermek için acele etmeyin” demiş. Sadece. “at kayıp” deyin. Çünkü gerçek bu… Ondan ötesi sizin yorumunuz ve sizin verdiğiniz bir karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı, bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç ve arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.”

Köylüler ihtiyara kahkahalarla gülmüşler. Ama aradan 15 gün geçmeden, at bir gece ansızın geri dönmüş. Meğer at çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine. Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş…
Köylüler ihtiyar adamın etrafına toplanıp özür dilemişler. “Sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil, adeta bir devlet kuşu oldu senin için. Şimdi bir at sürün var.”

“Karar vermek için gene acele ediyorsunuz” demiş ihtiyar. “Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece budur. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç…”
Köylüler bu defa ihtiyarla dalga geçmemişler ama içlerinden de “Bu adam sahiden garip” diye düşünmüşler.
Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu, attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğlu şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış…
Köylüler gene gelmişler ihtiyara. “Bir kez daha haklı çıktın” demişler. “Bu atlar yüzünden, tek oğlun bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok. Şimdi eskisinden daha fakir daha zavallı olacaksın.” demişler.
İhtiyar “Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz” diye cevap vermiş. “O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı, gerçek bu. Ötesi sizin verdiğiniz karar. Ama acaba ne kadar doğru? Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez…”

Birkaç hafta sonra, düşmanlar büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkan yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya esir düşüp köle diye satılacağını herkes biliyormuş…
Köylüler ihtiyara gelmişler. “Gene haklı olduğun kanıtlandı” demişler. “Oğlunun bacağı kırık, ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması talihsizlik değil şansmış meğer…”
“Siz erken karar vermeye devam edin” demiş ihtiyar. Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde. Ama bunların hangisinin talih, hangisinin talihsizlik olduğunu sadece Allah biliyor.

Images-231

Lao Tzu öyküsünü şu nasihatle de tamamlamış,

İzmirlilerin en sevdiği içecek: Bir de soğuk deneyin
İzmirlilerin en sevdiği içecek: Bir de soğuk deneyin
- Acele karar vermeyin. O zaman sizin de herkesten farkınız kalmaz.
- Hayatın küçük bir parçasına bakıp, tamamı hakkında karar vermekten kaçının.
- Ani karar vermek, aklın durması halidir. Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısıyla gelişmeyi durdurur. Oysa gezi, asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken bir başkası açılır.

"İYİLER hep kaybetmez değil mi?"
Sevgili Çisem‘in mektubuyla bitireyim Çisem on yaşında dördüncü sınıf öğrencisi.

“İYİLER hep kaybetmez değil mi? Ben ve ailem iyilerin bir gün mutlaka kazanacağını biliyor ve inanıyoruz.”

Aynen söylediğin gibi sevgili Çisem. Mutlaka kazanacağız. Çünkü biz çoğunluğunuz, haklıyız ve bizim kocaman yüreklerimiz, sapasağlam vicdanlarımız var. Bu soruyu bir daha sormayacağın, inançların ve umutların kadar güzel bir ülkeyi, aydınlık bir geleceği mutlaka kuracağız. Seni sevgiyle kucaklıyor başarılar ve mutluluklar diliyorum.

Sağlıcakla kalın…"

Kaynak: AJANSLAR