Uzun yaşamakla ilgili hiçbir zaman derdim olmadı, hâlâ da yok.
Hatta bir insan neden bu dünyaya kazık çakmak ister, onu da anlamam.
Bir kere her şeyden önce estetiğe ayıracak çuval çuval param olmadığına, dolayısıyla sarkan yerlerimi toparlatacak imkana sahip olmadığıma göre kendimi aynada buruşturulmuş kese kağıdı gibi görmek istemiyorum.
Şu geçen haftanın sosyal medya konusu olan yaşlandırma programını denemedim bile. Kendimi o halde görmeye tahammülüm yok.
Eh zaten kendime de iyi bakmadığım için hastalıklar ardı ardına gelecektir; onlarla da uğraşamam.
Birilerine muhtaç olarak yaşama fikri de korkunç...
Eeee o zaman neden çok yaşamak isteyeyim ki?
Hem gerçekten de yaş ilerledikçe, ruhunun ve içindeki enerjinin sen hangi yaşta istersen orada kaldığı söylentisi doğruymuş.
Bizzat yaşıyorum işte.
Kendimi hâlâ 30'lu yaşların başında sanıyorum, öyle yaşıyorum çünkü öyle hissediyorum.
Ama yaş başını alıp beden ruha yetişemezse, işte bu ölmeden mezara girmek olur benim için.
Uzun lafın kısası; benim için ideal göçme yaşı taş çatlasın 65!

***
100 küsur civarında iki kız kardeş vardı hani bir zamanlar.
Karadeniz'de yaşıyorlardı. Uzun yaşamın sırrını çok çalışmak ve her gün çorba içmek olarak tanımlamışlardı.
İşte ben onlar yüzünden yaz-kış vazgeçemediğim çorba zevkimden mahrum kaldım.
Bir sırları daha var; çok çalışmak!
Bak o konuda rahatım işte...
Tembellik üzerine kitap yazacak, methiyeler düzecek, destanlar döktürüp boy boylayıp soy soylayacak bir tembelim ben.
Karınca gibi, arı gibi vızır vızır çalışmak hiç bana göre değil.
Yaşamımı idame ettirecek kadar çalışıp geri kalan zamanda öylece durmak, kendime kalmak benim için en ideali.
Kimse yadırgamasın, yalandan da ayıplamasın.
Tembellik hiç de kötü bir şey değildir.
Hatta çalışmak insanın doğasına aykırıdır. Karnını doyur, git bir köşede kıvrıl.
Herkesin içinde böyle yaşamak var ama 'ben tembelim' veya 'ben tembellik yapmayı seviyorum' demek ayıp sayıldığı, böyle öğretildiği için kimse çıkıp söylemeye cesaret edemiyor, hatta aklından bile geçiremiyor.
Neyse işte; çok çalışan, çok kazandığı gibi aynı zamanda çok da yaşarmış.
Ya kazığı toprağa saplı çalışkan karınca ya da bir ağaç gölgesinde gitarını tıngırdatırken küt diye gidiveren cırcır böceği...
Kader inancını bir yana bırakırsak, belki de seçim bizim.