Topluma mal olmuş spor kulüplerinin bir tek kişinin verdiği kararlarla yönetilmesine karşıyızdır!..
Bu ülkelerin "tek adam" anlayışıyla yönetilmelerine karşı takındığımız tavırla eşdeğerdir; değişmez!..
Kendi şirketinizi o anlayışla yönetebilirsiniz...
Dilediğinizi yapmakta özgür olabilirsiniz!..
Ama...
Öyle bile olsa, bir sözleşme imzalayıp, bazı koşullara ve yasalara bağlı olarak çalıştığınız kişilere karşı sorumluluklarınız vardır...
Örneğin...
"Kızdım ve kovdum" diyemezsiniz...
"Kaşının üstünde gözü vardı, attım" gibi yasal dayanaktan yoksun gerekçelerle kapı dışarı atamazsınız kimseyi!..
Yasal haklarını öder gönderirsin... Ödemezsen, kararı mahkemeler verir!..
Bu kadar basit!..
Bastıra bastıra "ben yaparım" diyorsan...
Sen bilirsin!..

***

Bayram günleri, büyükler çocukları hediyelerle ya da harçlık dağıtarak sevindirirler...
Onların mutluluğu sizin de mutluluğunuzu katlar...
Oysa olana bakın siz...
Altınordu FK AŞ. Başkanı Seyit Mehmet Özkan, kızmış, kabına sığamamış, futbolculara yağıp gürlüyor:
"Siz lejyonerler, beni okumayanlar, tanımayanlar, tanıyamayanlar, ben bir misyon adamıyım yıl sonunda hiç birinizi istemiyorum..."
Yani, "siz kovuldunuz, ben takımı alt yapıdan gelenlerle götüreceğim" diyor!..
Ne güzel değil mi?

***

Öncelikle futbol kulüplerinin alt yapılarıyla yaşabileceklerine ve başarılı olabileceğine inananlardan olduğumu söylemeliyim...

***

İyi de...
Futbol bir takım oyunu olduğuna göre...
Çağdaş dünyada teknik adamlar bile bir ekiple çalışıyorsa...
Yönetim anlayışı bundan soyutlanabilir mi?
Altyapı oluşturmak bir ekip çalışması değil mi?
Orada işe yarar mı "tek adam"lık!..

***

Seyit Mehmet Özkan'ın Buca'da başlayıp Altınordu'da sürdürdüğü ve geliştirdiği altyapı çalışmasıdanı hemen her yazımızda övgüyle söz ettik...
Üst yapıda TFF 1. Lig' gelinmesi ve burada kalıcı bir takım yaratılması da övgü aldı...
Ne var ki, sıkıntılar, yaşanan sorunlar bugüne dek yazılıp çizilmedi... O altyapı zenginliğinin içinde yitip gitti!..
Bu da, eleştirrilmeyecek, yanlışlar görülmeyecek anlamına gelmez!..
Çok iyi biliyorum ki, şimdi Altınordu'nun geçmişte yaşadığı büyük sıkıntıları bilen emektar taraftarlardan bir grup bu eleştirime kızıyor; hatta kimileri "ya bu insanı da kaybedersek ne oluruz" diye geçiriyor usundan!..
Korkunun ecelee yararı yok ki!..
Yaşamın içinde övgü kadar, eleştirmek de var... Doğru eleştirel bakışla daha bir anlam bulur!..
Yani Altınordu üst yapısında olan biten de sorgulanabilir!..

***

O halde sormayalım mı?
"Ben ne dersem o olur" diyen Özkan, geldiği günden bugüne tüm transferleri ve yönlendirmeleri kendisi yapmadı mı?
Takım başarılıyken, yanına teknik adamları da alıp, el ele verip futbolculara "önünüzde saygıyla eğiliyorum" deyip foto muhabirlerine poz vermedi mi?
"5 yıl sonra Süper Lig, sonrası Avrupa" diye hedef belirlemedi mi?
Görünen o ki hedef şaştı ve Sayın Özkan küplere bindi!..
Kaldı ki, bu takım önceki sezon 3 hafta, geçen sezon 5 hafta üst üste kazanamadan başladığında sessiz kalmıştı!..
Şimdi futbolculara kızıyor, "kovdum" diyor, teknik ekiple birlikte takımı taraftarın önüne atıyor!..
Oldu mu şimdi?

***

Biraz daha irdeleyelim...
Buraya nereden gelindi biliyorsunuz...
Özkan, "en yakınım, güvendiğim insan" dediği Murat Dizdar'ı gönderdi önce...
Ardından, gazetelere "altyapı futbolcusunu tokatlamakla" manşet oldu! Özür dilese de uslara kazındı!
Şimdi de...
Altyapının başarılı ismi ve mimarlarından Zafer Bilgetay, yardımcılarından Köksal hoca gönderildi...
Bir çok projede imzası olan Sosyal İşler Sorumlusu Elif Can'ın görevine son verildi!..
Daha önceleri, olmadık gerekçelerle gönderilen altyapı antrenörlerinin sesi duyulmadı!..
Siz bu olup bitenlerden ne anlıyorsunuz?

***

Altınordu'da olup bitenler, salt bunlarla bitmiyor...
Takımda şu anda oynayan bazı futbolcuların, teknik adamların geçmişten gelen alacaklarını da eklediğinizde sorunlar yumağı büyüyor!..
Acaba bu "kovdum" çıkışının altında yatan nedir?
Sayın Özkan'ın uzun süredir istediği, "üst yapıyı besleyecek" dediği ama bir türlü alıcısı çıkmayan hisseler mi?
Ne dersiniz?