Fevzi Efe SEKİTMEZ / TMMOB Mimarlar Odası’nda gerçekleştirilen etkinlikte, Şükrü Kocagöz’ün şehircilik, mimarlık, denizcilik tarihi, edebiyat eserleri ve sözlü tarih araştırmaları üzerinden ortaya koyduğu araştırması sunuldu. Hasan Tahsin’in asıl adıyla Osman Nevres’in 15 Mayıs 1919’da İzmir’in işgaline karşı direnişi başlattığı anlar belgeleriyle yeniden ortaya çıkartıldı.
Şükrü Kocagöz Hasan Tahsin’in Yunan işgaline karşı direnişi başlatmadan önce konuştuğu arkadaşlarını, direnişi başlatan hamle olarak ilk kurşun değil el bombası atıldığını konuştuğu tanıklar ve yaptığı araştırmalar sonucunda ortaya koydu. Kocagöz’ün çalışmaları şu şekilde;
HASAN TAHSİN İLK KURŞUNU SIKMAMIŞ!
“Hasan Tahsin’in şehadetine dair anlatılar, Gavur Mümin ile geçirdiği son gece, Yıldırım Kemal’in komutana aktardıkları ve aile arşivlerinden çıkan fotoğraflar ile birleşince; bu tarihsel olay yalnızca kahramanlık hikâyesi değil, belgelerle doğrulanmış bir gerçek olarak ortaya çıkıyor. Bu yazıyla birlikte, Hasan Tahsin’in yalnızca kurşunla değil, bir bomba ile direniş başlattığı gerçeği, hem görsel hem yazılı kanıtlarla bir kez daha ortaya konulmuş oluyor.”
“HASAN TAHSİN YARIN BOMBA ATACAK!”
“Yıldırım Kemal, Hasan Tahsin’in bomba attığını ve ardından tabancasıyla haykırarak yürüdüğünü anlatırken, onun şehit oluş anına birebir tanıklık ettiğini belirtmişti. Bu ifade, hem Yeni Asır hem de Gece Postası gazetelerinde yayımlanan hatıratlarda yer almış, ancak akademik çevrelerde yeterince değerlendirilmemişti. Yaşar Aksoy’un aktardığına göre, bu anlatım Mümin Bey’in hatıralarıyla ve Naci Sadullah Danış’ın sözleriyle birebir örtüşüyor. Böylece, Hasan Tahsin’in iki bomba attığı ve ardından açılan ateşle yere yığıldığı gerçeği pekişiyor. Gavur Mümin lakabıyla bilinen Mümin Bey’in, Hasan Tahsin ile birlikte gizli teşkilat için çalıştığına dair aile içinden gelen bilgiler, döneme dair yeni bir ışık yakıyor. Mümin Bey’in torunu Ahmet Lütfü Aksoy’un aktardığına göre, Mümin Bey eve döndüğünde “Hasan Tahsin yarın bomba atacak” demiş ve bu planı dile getirmiş. Bu cümle, ailede yıllarca aktarılmış. İki farklı versiyonu bulunan bu sözün biri küfür içerdiği için kayıtlara geçmemiş ancak, diğer ifadeyle doğruluğu teyit edilmiştir. Olayın spontane değil, planlı bir direniş hareketi olduğunu gösteriyor.”
PATLAMA SONRASI İNGİLİZ ATIŞI: SWİFT: TARİHİ DEĞİŞTİREN GEMİ
Bombanın patlamasının ardından makineli tüfek atışının başladığını söyleyen Kocagöz,
“O dönemin şartlarında makineli tüfeğin kurulumu, ateşlenmesi oldukça meşakkatliydi. Bu nedenle, ne sivil halkın ne de Yunan birliklerinin böyle bir ateşi gerçekleştirmesi mümkün değildi. En güçlü ihtimal, bu ateşin bir İngiliz savaş gemisinden, muhtemelen “Swift” adlı özel yapım bir komuta gemisinden açıldığı yönündedir. Bu geminin arka güvertesinde hem makineli tüfek hem de büyük fotoğraf makineleri için gerekli alan vardı. Swift gemisi, 1918’de torpido sistemleriyle donatılmış, hızlı hareket kabiliyeti olan ve haberleşme merkezi olarak kullanılan özel bir gemiydi. İzmir gibi işgal altındaki bir limandan çekilmiş fotoğrafların İngiltere’ye ulaştırılmasında tek seçenek olması, bu geminin ne kadar stratejik olduğunu gösteriyor. Bu gemiden çekilen fotoğraf ve sonrasında hazırlanan gravür, Refiks Dergisi’nin 1 Haziran 1919 sayısında yer almıştır. O dönemin ulaşım koşulları göz önüne alındığında, bu kadar kısa sürede sadece Swift ile belge gönderimi mümkün olabilirdi. Tanıklıklara göre, bomba atılmasından hemen sonra Yunan askerlerinin safı bozulmuş, bazıları Pasaport İskelesi’ne kaçmıştır. O sırada babasıyla birlikte vapurda olan Samet Kocagöz’ün tanıklığı da dikkat çekicidir. Patlamadan sonra kaptan paniğe kapılarak vapuru fenere çarptırmıştır” ifadelerini kullandı.
SOY KÜTÜĞÜ ATATÜRK’E UZANIYOR
Çalışmalarda en dikkat çekici kısım ise Hasan Tahsin’in soy ağacında bulunan Atatürk ismiydi. Şükrü Kocagöz şunları söyledi;
“Elde edilen yeni bir aile fotoğrafı, Hasan Tahsin'in şehadet anının izlerini taşıyan çok önemli bir belgeyi destekliyor. Babadan oğula aktarılan tanıklıklar ve aile bağlantıları, yıllardır ağızdan ağıza dolaşan ama yazılı kaynaklara pek yansımayan bilgileri gün yüzüne çıkarıyor. Bu belge, Osmanzade Taip Efendi ile başlayan köklü bir ailenin mensubu olan Mümin Bey’in, Hasan Tahsin’le birlikte son geceyi geçirdiğine dair tanıklıklarla birleşiyor. Kuzenleri arasında yer alan Naci Sadullah Danış, Latife Hanım ve Atatürk bağlantısıyla da bu tanıklık güçlü bir tarihsel ağ içinde anlam kazanıyor. 15 Mayıs 1919 sabahı yaşananlar, yıllardır anlatılan tanıklıklarla birleşince tarihin tozlu sayfalarından fırlayan bir gerçeği açığa çıkarıyor. Hasan Tahsin'in attığı bomba, İngiliz savaş gemisinden açılan makineli tüfek ateşi ve ardından gelen kaos… Tüm detaylar, aile arşivlerinden çıkan tanıklıklarla yeniden yazılıyor.”