Geçen hafta, Bosna Hersek Kayıpları Araştırma Enstitüsü, DNA analizlerine göre, Srebrenitsa Soykırımı'nda katledilen 9 kurban daha Potacari Mezarlığı'nda toprağa verdi. En genci 23 yaşında olan Salkoİbisevic, en yaşlısı da 70 yaşında öldürülen Hasan Pezic idi. Diğer kurbanların adı ise Sead Hasanovic (24), Alija Suljic (26), Hasib Hasanovic (25), Zuhdija Avdagic (48), Bajro Salihovic (52), İbrahim Zukanovic (54), Kemal Music (27).

Srebrenica’da, Sırpların sadece beş günde yaptığı katliamın bilançosu 8372 kurban olarak tespit edilmiş olsa da bu savaşta genel tablo 312 bin kişinin hayatını kaybetmesi, 2 milyon kişinin evlerini terk etmesi ve 27734 kayıp ile insanlık hafızasında dehşetle anımsanmaktadır.

Önceki yıl,Hollanda Temyiz Mahkemesi, Srebrenica katliamında, Hollanda devletinin kısmen sorumlu olduğuna karar verdi ve Birleşmiş Milletler (BM) Barış Gücü kapsamında görev yapan askerlerin Bosnalı Sırplara teslim ettikleri yaklaşık 350 Müslüman için yakınlarına tazminat ödenmesine hükmetti.

Ancak mahkeme, Srebrenica katliamı sırasında hayatını kaybeden yaklaşık 6 bin kişinin öldürülmesiyle ilgili başvuruyu ise "Birleşmiş Milletler görev ve sorumluluklarının Hollanda devletine mal edilemeyeceği" gerekçesiyle reddetti.

Srebrenica'da General Ratko Mladiç komutasındaki Sırp güçler tarafından iki yıl boyunca devam eden kuşatma esnasında, binlerce Müslüman erkek, kadın ve çocuk, kasabanın hemen dışındaki Potoçari'de bulunan Hollandalı askerlerin denetimindeki BM Barış Gücü karargahına sığınmıştı. Hollandalı askerler karargaha sığınanlara burada güvende olacaklarını söylemiş ancak askerler, Sırpların 300 kişinin sorgulamak için kendilerine teslim edilmesi talebini kabul etmişti.

Askerler, daha sonra da bu karargahtan ayrılarak, binlerce Müslümanın Bosnalı Sırpların eline düşmesine neden olmuştu. Üstelik tüm bunlara göz yuman BM Komutanı da Hollandalı Thom Karemans idi. Hollanda, yüzyılımızın bu vahşetinin sorumluluğundan kaçamaz, Serebrenica’da neler olduğunu yeniden hatırlayalım:

Dünya vicdanının en büyük yaralarından birisi yirmi beş yıldır kanamaya devam ediyor.

Geleceğe umutla bakmanın yollarından biri yaşanan acılardan ders çıkarmaktır ancak bazen acı, dram ve trajedi o kadar yoğundur ki bunun kaskatı gerçeği karşısında insanlık onuru nefessiz kalır ve çaresizliğin verdiği dehşet ile umutlarını derinlere gömer. İşte Bosna’da yaşanan buydu, insana dair tüm değerlerin can çekişmesi dünyanın gözü önümde gerçekleşti.

1995 yılının 11 Temmuz'unda, 8372 Boşnak kardeşimizin acımasızca katledilmesi, insanlık tarihinin yüzkarası günlerinden biri olarak hafızalara kazındı. Üstelik bu katliam, Birleşmiş Milletler'in kontrolündeki bir bölgede Hollandalı bir komutanın denetiminde gerçekleşti.

Her şey, Yugoslavya’nın dağılması sonrasında başlayan iç savaş ile başladı ve katliamdan 3 yıl kadar önce Sırplar doğuya doğru saldırdılar. Hızla ilerleyerek, çoğunluğunu Müslüman Boşnakların oluşturduğu Srebrenica’yı kuşattılar. Ancak bir iki ay içinde Boşnaklar kenti geri almayı başardı. Savaşın diğer kasaba ve kentlere de yayılması ile binlerce insan zorunlu göçe tabi oldu ve Srebrenica bölgede Müslüman Boşnaklar için güvenli bir toplanma merkezi haline geldi. 1993 yılından itibaren ise, savaşın şiddetinin artması, Birleşmiş Milletlerin Srebrenica dışında Zepa ve Gorazde’nin de dahil olduğu 3 bölgeyi ‘güvenli bölge’ ilan etmesi ile sonuçlandı. Böylece nisbi bir güvenlik sağlandı, ancak çevredeki Sırp kuşatması, çoğalan nüfus nedeni ile giderek artan besin ve ilaç sevkiyatını önlemeye devam etti ve insani yardımlar engellendi. Bu,oradaki mültecilere açlık ve hastalık olarak yansıyacaktı.Güvenli bölge olarak buraya gelen tüm sığınmacıların silahlarının, BM askerlerince toplandığını da belirtmek isterim.

26 Şubat 2007’de Lahey Adalet Divanı bu katliamı ‘Soykırım’ olarak kabul etti. Dönemin Sırp Cumhurbaşkanı Sloban Miloşeviç, 11 Mart 2006’da savaş suçlarından yargılandığı sırada Lahey’de öldü.

İronik biçimde, Lahey Adalet Divanında Soykırım sucundan müebbet hapis ile cezalandırılan dönemin Sırp Komutanı Ratka Mladiç,katliamın 23. yılında, 10 Temmuz 2018 tarihinde çıktığı temyiz davası ön duruşmasında ,tutukluluk şartlarından yakınıyordu. Bosna Savaşı'ndan, Sırplar, askeri, siyasi ve psikolojik kesin bir yenilgi ile çıktılar ve Ulusal tarihlerindeki kara sayfayı, 2.Dünya Savaşı sonrası yaşanan en büyük soykırım ve vahşet olarak insanlık tarihine ve vicdanlara kazıdılar.