Hiç aklıma gelmezdi ama mesele demokrasi olunca boynumuz kıldan ince.
Bir tanıdığım geçtiğimiz hafta kaleme aldığım “topçu ve popçu” deyimine takılmış, adaletsiz davrandığımı söyledi.
Bir yere kadar haklı.
İnsanları böylesine sınıflandırmamak gerek.
Ancak iş politika olunca, insan biraz bilgi arıyor doğrusu.

***

Düşüncemde ısrarcıyım.
AKP, İzmir'e eski topçu Alpay Özalan'ı siyasete katkı sunsun diye koymadı.
Niyet, düşük oyları Alpay'ın “göçmen kimliği” üzerinden artırmak.
Bu yüzden de listenin ikinci sırasına oturtuldu.

***

Maalesef Türkiye'de ve dolayısı ile İzmir'de de siyaseti dizayn etmeye çalışanların bu tür yöntemleri var.
Örneğin, Karabağlar.
Nüfus yoğunluğu Mardinlilerden yana olunca, her siyasi parti illa listesine birkaç Mardinli koyuyor.
Siyasetin oy devşirme aracı bence, hiç de yararlı değil.

***

Bir örnek vereyim size.
Hem de AKP'nin içinden.
Bülent Delican...
Aslen Ordulu.
Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi mezunu.
Siyasete başlangıç yılı 2002.
İl yöneticiliği yaptığı sırada 2004 ile 2009 yılları arasında Bornova Belediyesi Meclis üyesi ve Büyükşehir Belediyesi’nde AKP Grup Sözcüsü.
Yani siyasette gözünü AKP'de açmış.
2009 ile 2011 yılları arasında İl Başkan Yardımcısı.
2011 yılında da AKP İzmir 2. Bölge Milletvekili aday adayı.
2012 yılında İl Demokrasi ve Hakem Heyeti Kurulu üyesi ardından da başkanı.
2014 yılından 2018 yılına kadar da AKP İl Başkanı.

***

Normal şartlarda, böylesine siyasi kariyer sahibi birinin, aday adayı olduğu 2018 erken seçimlerinde listede olması normal değil mi?
Normal.
Peki ne oldu?
Listelere bile giremedi...
Onun yerine kim girdi?
Topçu Alpay...

***

Size bir süre önce AKP tarafından İzmir'de yapılan bir anketten söz edeyim öyleyse.
Sorulardan birisi şu: AKP İzmir milletvekillerinden hangisini başarılı buluyorsunuz?
Tanımıyorum yüzde 56.4, hiçbiri 24.1, Binali Yıldırım yüzde 13.9, Hamza Dağ yüzde 2.3, Atila Kaya 1.4, Kerem Ali Sürekli yüzde 0.6, Necip Kalkan yüzde 0.5, Nükhet Hotar yüzde 0.5 ve İbrahim Turhan yüzde 0.3.
Bitti mi?
Hayır...
Bir başka soru var ki yanıt tam İzmirli...
Soru şu: Başbakan Binali Yıldırım'ın 2019'dan sonra sayacağım görevlerden hangisinde görmek istersiniz?
Şimdi sıkı durun...
Soruya yanıt verenlerin yüzde 40.5'i “emekli” olarak görmek isterim demiş.
Yüzde 12.5'i ise hiçbirşey...
Yüzde 21.6'sı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı.
Yüzde 4'ü İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı.
Yüzde 8.6'sı ise Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak görmek istemiş...

***

Benim derdim işte tam da burada.
Arkadaş, sırf hemşehricilik üzerinden oy kazanmak uğruna, partinin ilk gününden bu yana çalışmış biri/birileri yok sayılır mı?
Sayılıyor işte.
Üstelik, iktidar partisinin iki bölgedeki milletvekili aday listelerinde ilk beş sırada İzmirli kimse yokken.

***

Mesleğini değiştirmeyi hiç düşünmemiş, siyasetle izlemek dışında hiç ilgilenmemiş biri olarak, Türkiye'nin siyaset/siyasetçi düzeyinin yükselmemesini bu tavra bağlıyorum.
Siyasi parti ayrımı yapmadan üstelik.
AKP olur, CHP, MHP, İYİ Parti ya da diğerleri olur.
Mantık aynı mantık.

***

O yüzden bu seçimi önemsemeliyiz.
Ülkemiz için önemsemeliyiz, geleceğimiz için önemsemeliyiz.
Sandığa mutlaka gitmeliyiz.
Ve giderken, siyasetin seviyesinin yükselmesi için katkı sunmalıyız.
Topçu olur, popçu olur.
Mesele, bulunduğu yeri hakediyor mu ona bakmalıyız...