"Onu bir şeye benzet deseler

Derdim ki farksızdı yanardağdan

Dışardan sakin, dingin, suskun

İçi ateşle dolup taşan

Yurduna duyduğu sevgiydi o ateş

Çocuklara,aşka, özgürlüğe

Ve devleşen bir yangın alevi

Tel örgüler önünde

Kardeşim, yoldaşım, arkadaşım

Anın hep capcanlı kalacak senin

En önde olacaksınız Deniz’le birlikte

Kurtuluş şöleninde Türkiye’nin

(Ataol Behramoğlu'dan Tarık Akan'a)

"Aydınlık ve Güzel Türkiyem''in Güzel Yüzüydü Tarık Akan...

Çağdaş zamanlardan bir fırtına gibi gelip geçen bir simaydı.

Çok sevdiği halkının yanında yer almış, halkının çıkarları için kavga etmiş bir aydındı.

O hep şunu savunmuştur;

"Türkiye'de bir oyuncu olmanın gereklerinin en önemli yerlerinden biri tanesini yüklenilmesi gereken bir görev olarak üstüme almışım ben.

Ülkenin lâik, demokratik, çağdaş bir yapıya oturması için neler lâzımsa, onlar için bir şeyler yapilmasi gerektiğine inanan bir kişiyim.

Bunları da seçtiğim ve olmak istediğim bütün filmlerin içerisine sokmuşumdur.

Çünkü benim dünya görüşüm bu!

Buna inanıyorum. Başka türlü bu toplumun rahata kavuşması imkânsız diye düşünen kişilerdenim.

Bunu bir görev olarak koyuyorum kendime..."

Halkın "Bazı sanatçılar yapıtlarının toplamından fazla bir şeyi ifade ederler...

Bazen yapıtlarından farklı bir şeyi temsil ettikleri de olur...

Bu ‘bazıları’ yalnızca ait oldukları, rol aldıkları, ürettikleri, üretimine katkıda bulundukları alanda değerlendirilemezler!..’’

Ozan Haydar Ergülen’in bu saptamalarına

uyandır beş yıl önce -bugün- yitirdiğimiz Tarık Akan!

***

Salt

-sinema sanatçısı- olarak görmek doğru değildir Tarık Akan'ı!..

Yapımcı, yazar, eğitim gönüllüsü, Nâzım sevdalısı, asla baş eğmez bir Mustafa Kemâl devrimcisidir o!

Nâzım ve Atatürk, herşeyden üstün tuttuğu iki "yol göstericisidir".

***

Zülfü Livaneli'yi dinleyelim;

"Maden filminin müziğini yaparken tanıştık Tarık'la. Dost olduk, kardeş olduk.

Sonra Sürü'de ve Yol'da birlikteydik.

Yaşar Kemâl ona 'Uzun Oğlan' derdi. O halkın kalbine gömülüdür.

Kalıbının adamıdır. Bırak sıkıyönetimleri, iktidarları, linç kampanyalarını ölüm karşısında bile dimdik

durdu. "

Sinemaya

49 yıl önce bir yarışmayla girdiğinde adı ‘'Kartpostal Çocuğu’'na çıkmış, Türkan Şoray,

Fatma Girik,

Filiz Akın,

Hülya Koçyiğit

ile peşpeşe film çekmiştir.

Sonra

"karakter oyuncusu" olgunluğuna erişmiştir.

"Jönlük" bitmiştir, inanılmaz zor rollerin adamı olmuştur.

"Nehir",

"Maden",

"Sürü",

"Yol",

"Derman",

"Kanal",

"Ses",

"Eylül Fırtınası" ve "Karartma Geceleri'’ndeki gibi!..

***

Çok sevilen, yetenekli, üretken aktördü Tarık Akan!

111 sinema filmi ve 4 dizi çekti.

12 Eylül’de yaşadıklarını da ‘'Anne Kafamda Bit Var’'da

kaleme aldı.

12 Eylül faşist darbesinde Almanya’da Yılmaz Güney hakkındaki bir konuşmadan sonra İstanbul’da havaalanında cuntacılarca gözaltına alınmış,

2.5 ay zindanda kalmıştır...

O gün yanındaki

"can dostu"

Müjdat Gezen’dendir bu anekdot:

"İki polis arasında giderken bana bavulunu bıraktı ve fısıldadı;

‘Müjdat, bavulun bir gözünde telefon rehberi var!

Orada bunların hoşuna gitmeyecek kimselerin numaraları var.

Biz yandık onlar yanmasın!..’

Müjdat Gezen Usta, "kadim dostu" için şöyle der;

Bazı insanlar önemlidir ama hiç değerli değildir, Tarık ise hem önemli, hem de değerliydi.

İlke adamıydı, düşüncelerinin arkasında durmayı bildi.

Tarık’ın unutulduğunu zannedenler cenazesinde şaşkınlığa uğradılar. Unutulmaz

böyle insanlar."

Nasıl unutulur Tarık Akan nasıl?

Tarık Akan;

"Barış Derneği" davasından da yargılandı,

Nâzım Hikmet’in doğum yılı etkinliklerine katıldığı için

soruşturmalar da açıldı hakkında...

Asla sarayların, köşklerin sanatçısı olmadı!..

Silivri duruşmalarında zulme, barikatlara, biber gazına direnen binlerdendi o!

“Atatürkçüleri, yurtseverleri zindana atıp çürütmek istiyorsunuz.

Buna hayır diyoruz” diye haykırıyordu jandarmalara...

1 Mayıs’larda ön saf alan,

Ankara’da TEKEL, Soma’da maden işçilerini yalnız bırakmayanlardandı!

Gezi Direnişi’ne destek verenlerden de!..

***

Yaşam boyunca eğilmeyen/bükülmeyen saygın Tarık Akan’la İstanbul-Nevizade’de aynı dost masadaydım. Yanlış anımsamıyorsam; Kemal Sunal’ın ölümü sonrasıydı.

Aklımda kaldığı kadarıyla söyleşi sırasında,

“Varlığım ve yaşamımdır Mustafa Kemâl!” demişti.

Bir de Ömer Hayyam dizeleri okumuştu o gece;

“Her sabah yeni bir gün doğarken/

Bir gün de eksilir ömürden/

Her şafak bir hırsız gibidir/

Elinde bir fenerle gelen!..”

En sevdiği filmlerini de sormuştum,

“Hepsi emektir ama Sürü, Yol, Maden bir başka” yanıtını vermişti. Sonra ona 70’lerde Neclâ Nazır ile İzmir’de Fuar’da çevirdiği “Çapkın Hırsız” filmini anımsatmıştım.

Sette ona soğuk su getirdiğimi, bir imzalı fotoğrafını verdiğini…

Ne çok mutlu olmuştu!..

Sinemadan kazandığı paraları biriktirmiş,

okul açmıştı. Bakırköy’deki "Taş Mektep" ve öğrencileri, herşeyiydi.

Cehaletle dinci faşizm ve hukuksuzlukla savaşımda öncüydü!

Ödünsüz muhalifti,

Şöyle derdi;

"Bizi devrimci olarak fişleyenleri,

tarih hain olarak anlatacak,

aramızdaki fark bu..."

Türkiye’nin güzel yarınları için mücadele ettiğinden gericiler onu hiç sevmedi!

Daha toprağa verilmeden sosyal medyada ona küfürler, hakaretler yağdırmalarının sebebi budur.

Bu güruhun asla insan olma şansı yoktur zaten!

Para ve ün için değil insanlık, Cumhuriyet değerleri eğitim, kültür, sanat için harcanan inatçı hayattır Tarık Akan.

Bu kalpler seni unutur mu

"yüreği de yakışıklı"!..

Bu halk seni çok ama çok -karşılıksız- sevdi.

Hâla seviyor, daima sevecek.

Yüreklere öyle kazındın ki.

Hep özleneceksin!