Haber/ Şeriban ALKIŞ
Olağan dönemlerde dahi sağlık hizmetlerine, eğitime, istihdama ve topluma katılım düzeyleri oldukça düşük; yoksulluk ve istismar ile karşı karşıya kalma ihtimalleri ise yüksek olan engelli bireyler içerisinde bulunduğumuz sağlık krizinden en fazla etkilenen grup. Nitekim Birleşmiş Milletler’in mayıs ayında yayımladığı “Covid-19 ve Engelli Bireyler Raporu”nda, dünya genelinde sayıları 1 milyarı bulan engellilerin salgın nedeniyle en fazla ölüm yaşayan grup olduğu açıklandı.
Türkiye nüfusunun yüzde 12,29’unu oluşturan yaklaşık 10 milyon engelli vatandaşın yaşadığı sorunlar, pek çok sivil toplum kuruluşu ve hak örgütleri tarafından da dile getiriliyor.
Engelli Hakları Federasyonu Başkan Yardımcısı Cemalettin Gürsoy ve İstanbul Barosu Engelli Hakları Merkezi Genel Sekreteri Avukat Ömür Aykut Demirdöğen, engellilerin covid-19 pandemisinden nasıl etkilendiklerini gazetemize değerlendirdiler.
Engelli Hakları Federasyonu’nun 2006 yılında Ankara’da kurulduğunu söyleyen Cemalettin Gürsoy, federasyonu kurma amaçlarının istihdamdan sağlığa, eğitimden örgütlenmeye kadar pek çok alanda engellilerin sorunlarını kamuoyuna taşımak ve çözümler üretmek olduğunu söylüyor.
“HİÇ AYNI GEMİDE OLMADIK”
Mimari engellerden dolayı ulaşımda yaşanan sıkıntılardan dolayı zaten çoğu engellinin evde bir hapis hayatı yaşadığını belirten Gürsoy, “Covid-19 dolayısıyla tamamen izole olmuş durumdayız. Çünkü başkasının yardımına, refakatçiye ihtiyacı olan engelliler ilk dönemlerde dışarı çıkamıyordu, yasaklıydı” diyor.
Engellilerin yalnızca yüzde 22’sinin istihdam edildiği Türkiye’de, ekonomik açıdan en zayıf olan kesimin de engelliler olduğunu belirten Gürsoy, “Çoğu engelli evinde aç oturuyor” diyerek yerel yönetimlerin ve hükümetlerin bu süreçte zayıf kaldığını belirtti.
Gürsoy yaşanan sıkıntılarla ilgili de bazı örnekler veriyor: “Örneğin malülen emekli ve erken emekli olan arkadaşlarımızın çoğu yedi aydır SGK’dan maaş alamıyor. Bu kişiler aktif olarak emekli göründükleri için belediye ve kaymakamlıkların sosyal yardımlarından yararlanamadı. Ya da TCDD’de engellilerin ücretsiz seyahat edebilme hakları ellerinden alındı. Pandemi nedeniyle trenlerin yüzde 50 kapasiteyle yolcu taşıması kararından dolayı ücretsiz ulaşım uygulamasını kaldırmışlar. Zaten istihdam edilemeyen, ekonomik durumu olmayan bir engelli için bunun yapılması çok ayıp bir şey. Bunu herhangi bir özel sektör ulaşım firması yapsa anlarım, kâr marjını gözetebilir. Ama bir devlet kurumu? Açığı engellilerle mi kapatacaksınız? En azından yüzde 50 indirimli ücret uygulanabilirdi.”
Engellilerin sorunlarının kurumlar tarafından daha fazla görünür olması gerektiğini vurgulayan Gürsoy, son olarak “Hep derler aynı gemideyiz diye ama biz aynı gemide değiliz. Biz geminin arkasına ince bir iple bağlanmış filikada dev dalgalarla boğuşuyoruz” ifadelerini kullanıyor.
BAKANLIK PASİF KALDI
Engellilerle ilgili çıkarılan yasa ve mevzuatın uygulanmasında ortaya çıkabilecek hak ihlallerinin önlenmesi için çalışmalar yapan İstanbul Barosu Engelli Hakları Merkezi’nin Genel Sekreteri Avukat Ömür Aykut Demirdöğen, sivil toplum kuruluşlarının başvurusu olmaksızın bu alanda kendiliğinden kurumsal anlamda herhangi bir düzenleme yapılmadığını belirtti.
Pandemi sürecinde engellilerin birçok sorun ve belirsizlikle karşılaştığını söyleyen Demirdöğen, soru işaretleri ve korkuların sebebinin engelliler hakkında kapsayıcı bir düzenleme olmamasından kaynaklandığına işaret etti.
Avukat Demirdöğen, pandemi sürecinde engellilerin sık karşılaştığı iletişim, sağlık ve eğitim alanlarındaki problemleri şöyle sıraladı:
•Yapılan toplantılarda, bildirilerde Sağlık Bakanı işaret dili tercümanı kullanmıyor ne yazık ki. Bununla beraber Cumhurbaşkanı da kullanmıyordu, son toplantılarında yer verdi. Bu engelli bireyler için önemli bir husus kaldı ki devletler için de ayrıca bir yükümlülük. Zira sözleşmenin 21. maddesi açıkça “Kamuya sunulması amaçlanan bilginin engellilerin erişebileceği biçimlerde ve farklı engelli gruplarına uygun teknolojilerle güncel olarak ve ek bir bedel alınmaksızın sunulması;” denmektedir.
•Cumhurbaşkanlığı genelgesi ile engelliler de idari izinli kapsamına sokulmuştu ama özel sektör ve sağlık çalışanları dışarıda kalmıştı. Bu kapsamda son düzenlemeler ile sağlık çalışanları da idari izne dâhil edildi ancak kavram karmaşası yaşandı burada da. Sağlık bakanlığı başhekimliklere gönderdiği yazıda engelli kadrosu ile kadroda bulunanlar ibaresine yer verdi. Bu nedenle kadroya girdikten sonra engelli olan vatandaşlar sanki idari izin kapsamı dışında tutulmuş gibi oldu. Burada bir insandan da söz etmemiz gerekli. Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesinde çalışan ve idari izin kullandırılmayan 55 yaşındaki engelli sağlık çalışanı İbrahim Aslan, covid-19 nedeniyle hayatını kaybetmiştir.
•Bir diğer husus aciliyet içermeyen ameliyatlar ertelendi. Ancak sağlık sektöründe aciliyet içermeyen ameliyatlar, yapılmaz ise ölüme sebebiyet verecek ameliyatlar olarak algılanıyor. Engellilerin öyle ameliyatları var ki gerçekleştirilmediği durumda engel durumunun artmasına yahut başkaca engel durumlarının ortaya çıkmasına sebebiyet verebiliyor. Örnek vermek gerekirse biyonik kulak ameliyatları dört yaşa kadar gerçekleştirilmesi gereken ameliyatlar ki çocuğun dil gelişimi için faydası olsun. Tabii bu dört yaş da en son nokta ne kadar erken olursa o kadar iyi. Dolayısıyla sözleşmenin ilgili maddeleri ihlal edilmiş oluyor.
•Eğitimde eşit fırsat anlamında da sıkıntılar var ne yazık ki. Şu an devam eden eğitim şekli engelli öğrenciler için uygun değil. Alt yazı olmadığı için çoğu işitme engelli öğrenci bu eğitimden tam anlamı ile faydalanamıyor. Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezleri de okullar için alınan tedbirler kapsamında kapatıldı. 388 bin özel eğitim ihtiyacı olan öğrenci şu anda evinde. Bu kapsamda iki husustan bahsetmek gerek. Bu öğrenciler EBA TV kapsamında eğitimlerini alamıyorlar. Onların müfredatları kişiye özel müfredatlar bu nedenle onlara uygun değil.
•Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer husus evde kalmakla engellilik durumlarının ağırlaşma ihtimali olan özel gereksinimli çocukların ve yetişkinlerin yaşayabileceği ev kazaları ve bu durumlara bağlı ölümlerin yaşanabilecek olmasıdır. Yeni doğduğunda ya da pandemi sürecinde engelli olduğu anlaşılan kişilerin raporlara erişiminde sorun yaşaması ve hak mahrumiyeti doğacak olması muhtemeldir. Yine bu duruma daha önce teşhis edilmemiş mevcut durumların tespiti de yapılamayacaktır. Rutin kontrolleri yapılamayacak olması sonucunda engel durumu yahut hastalığı daha da ağırlaşacak kişilerin olması muhtemeldir. Hastanelerin erişilebilirliği ayrıca bir sıkıntı oluşturmaktadır. Çoğu hastanede işaret dili tercümanları yoktur.
Son olarak, “Bu hususta biraz yaşayalım görelim metodu uygulandı. Kural getirildi, problem yaşandı, başvurular yapıldı sonra düzeltilmeye çalışıldı” diyen Demirdöğen, geçmiş dönem düzenlemelerinin engelli bireyler göz ardı edilmeden de yapılabilir olduğunu söyledi.
Yerel yönetimler ve hükümetin alacağı tedbirler konusunda da konuşan Demirdöğen, sözlerini şöyle tamamlıyor: “Bu tedbirler çok basit ama bir o kadar da önemli tedbirler aslında. Bizim gayemiz ise engelli bireylerin hayatın içinde var olduğunu kabul ettirerek, düzenlemelerde göz ardı edilmelerini önlemektir.”