Röportaj/ Gökçe ADAR

Muhammed Abdullatif Alsaıravan, Suriye’de bir hastanede fizyoterapist olarak çalışıyordu. Savaşın çıkmasının ardından mesleğinden asla vazgeçmedi. Savaş sırasında, yolda yürürken bir Suriyeli’nin bacağından yaralandığını görünce, çalışması yasak olmasına rağmen ona yardım ederek tedavi etti. Yaralanan Suriyeli’yi tedavi ettiği için Muhammed, önce yüksek lisans hakkını kaybetti ardından işten kovuldu. Memleketi Suriye’yi terk etmek zorunda kalan Muhammed, Türkiye’ye Adıyaman’a göç etti. Bir süre sonra ise İzmir’e yerleşti. Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Yüksek Lisans eğitimini tamamlayan Muhammed, bir Türk kızıyla evlendi ve iki kız çocuğunun da babası oldu. Suriyeli Muhammed Abdullatif Alsaıravan ile Suriye’den İzmir’e olan zorlu yolculuğunu konuştuk.

Suriye’den göç etme hikayeniz nasıl başladı?

Üniversiteyi bitirdikten sonra Suriye’de bir hastanede fizyoterapist olarak çalışmaya başladım. Lisans eğitimimde yüksek puan aldığım için bana burs çıkmıştı. Yüksek lisans ve doktora yapmak için burs kapsamında ya Fransa’ya ya da Çin’e gidecektim. Ancak, o sırada savaş başladı. Savaş olduğu için çalışmak yasaktı. Yolda yürürken bir Suriyeli'nin bacağına kurşun girdi. Ben de yasak olmasına bakmadan, o kişiyi tedavi ettim. Bu yüzden bursum iptal edildi. Hastaneden de kovuldum. Ardından Suriye’den Adıyaman’a göç etmek durumunda kaldım.

Adıyaman’dan sonra İzmir’e neden göç ettiğiniz peki?

Adıyaman’da bir rehabilitasyon merkezinde çalışıyordum. Ancak asıl isteğim; Yüksek Lisans yapmaktı. Çünkü memleketimde yüksek lisans hakkım yanmıştı. Yüksek Lisans yapmak için Ankara, İstanbul ve İzmir’i tercih etmem gerekiyordu. Ben de İzmir’i tercih ettim. İzmir’de Dokuz Eylül Üniversitesi’ne girdim. Hiç Türkçem yoktu.

Zorlandığınızı tahmin ediyorum...

İlk zamanlar çok fazla zorlanıyordum. Hocaları anlamakta zorluk çekiyordum. TOMER’e gittim. Her ay benden 400 TL vermemi istediler. O sıralarda, hamallık yapıyordum. Aylık 800 TL alıyordum. İstenilen parayı verecek bütçem yoktu. Kursa gidemediğim için kendim Türkçe yazılar okumaya başladım. Her gün saat 06.00’da uyanıyordum. Gece 00:00’a kadar Türkçe çalışıyordum. Birinci dönemim bu şekilde çok zor geçti. İkinci dönem ise toparlamaya başladım. Üçüncü dönemde ise, puanlarımı yükseltmek için bir yılı tekrar ettim.

Dil öğrenmek için paranız olmadığından, kendi kendinize Türkçe’yi öğrenmek zorunda kalmışsınız. Maddi olarak da zorlandığınızı anlıyorum...

Elbette zorlandım. Buraya geldiğimde cebimde sadece 200 TL vardı. İki gün sonra o da bitti. Ancak, çalışırsam her şeyi başaracağıma inandım. Bunları da isteyerek yaşamadım, yaşamaya zorlandım. Suriye’de kalsaydım, ya öldürecektim, ya da öldürülecektim.

Yüksek Lisans eğitiminiz nasıl geçti?

Yüksek lisans eğitimim boyunca bir hoca bana çok yardımcı oldu. Hoca olarak değil benim arkadaşım gibiydi. Yüksek Lisans tezime onunla birlikte başladım. 2016 yılında yüksek lisansı bitirdim. Hocalarım çok beğendi. Bittikten sonra, okuldaki bir profesör hoca, elinde bir konunun olduğunu ve benimle doktora çalışması yapabileceğini söyledi. Ancak doktora yapmak için YDS ve ALES’e girmem gerektiğini öğrendim. ALES’e 3 kere girmeme rağmen kazanamadım. Ancak pes etmeyeceğim. Kazanıncaya kadar devam edeceğim.

Eşiniz ile nasıl tanıştınız?

Tanıdığım biri, bir arkadaşının olduğunu ve tanıştırmak istediğini söyledi. Önce eşimin babası ile tanıştım. Babası beni çok sevdiğini söyledi. Sonra eşimle tanıştık. Birbirimizi sevdik ve evlendik. Şu an iki çocuğumuz var. Eşim bana çok destek oldu.

Burada bir işiniz ve bir aileniz var. Şanslı bir kişisiniz.

Ben şansa inanmıyorum. Ben çalışmaya inanıyorum. Eğer çalışmazsanız, emek vermezseniz hiçbir şey olmuyor. Verdiğim emeğin karşılığını aldığımı düşünüyorum.

Suriye’den Türkiye’ye geldiğinizde psikolojik olarak ne durumdaydınız?

Çok zor bir şeydi. Ancak başka şansım yoktu. İlk geldiğim zaman özellikle okulda yaşadığım zorluklardan çok etkileniyordum. Ağladığım zamanlar da oldu. Ama yapacak başka bir şeyim yoktu. Yine de başkasını öldürmekten daha iyidir.

Şu an kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

Güven problemi yaşıyorum. Suriye’de çok çalıştım ancak hepsi boşa gitti. Suriye’de özel bir merkezim vardı. Fakat merkezimdeki tüm cihazlar çalındı. Burada da çok çalışıyorum. Mültecileri ülkeden çıkarabilirler. Yarın ne olacak acaba ile yaşıyorum. Gidecek miyiz? Kalacak mıyız? Bu durum psikolojimi çok etkiliyor.

Türkleri çok seviyorum

Türkiye’deki tüm göçmenlerin tekrar memleketlerine gönderileceği açıklansa ne yaparsınız?

Elbette dönerim. Benim hayatım orada geçti. Hala daha yaşadığım anılar gözümün önüne geliyor. Ancak ben Türkleri çok seviyorum. Türkler Suriyelileri sevmiyorlar ama ben onlara bizi sevmedikleri için kızmıyorum. Çünkü Türkler doğru bilgilendirilmiyor. Resmi açıklamalar sayıca çok az. Örneğin; Suriyelinin bir Türk ile evlendiğinde para aldığı söyleniyor. Böyle bir şey kesinlikle yok. Üzerine ben ikametgah alabilmek için 27 bin TL verdim.

Türklerin Suriyeliler hakkında doğru bilgilendirilmediğini söylediniz. Bu konuyu biraz açar mısınız?

Türkler, Suriyelilerin kendilerinin paraları sayesinde maaş aldıklarını düşünüyorlar. Biz hiç kimseden maaş almıyoruz. Üniversiteye sınav yapılmadan girildiği söyleniyor. Fakat ben, 3 keredir ALES sınavını kazanamadığım için doktorama başlayamıyorum. Türkler, çıkan her söylentiden etkileniyor. Ben Türkler'e hak veriyorum. Çünkü tam tersi olsa, ben de sevmez nefret ederdim. Daha fazla açıklama olması gerekiyor. Bir başka örnek ise; bizim çocuklarımız savaşıyor siz ülkemizde oturuyorsunuz konusu oluyor. Yürürken birden yanına bir bomba düşüyor. Bununla nasıl başa çıkacaksın?

Sevmiyorlar ama yardım ediyorlar

Türkler, Suriyelileri sevmiyor ama gerçekten yardıma muhtaç birini gördüğünde de ona yardım ediyor. Ben bu durumu çok beğendim ama çok da şaşırdım. Ben bir kişiyi sevmediğim zaman, neden ona yardım edeyim? Ancak ben buraya geldikten sonra Türklerin ne kadar yardımsever olduğunu öğrendim.