İki kızı, sekiz yaşında bir torunu olan 51 yaşındaki vücut geliştirme sporcusu İzmirli Mehtap Tanan, 2019 Dünya Şampiyonası’na hazırlanıyor.

Kendisini ‘ciddi bir ağırlık işçisi”yim diye tanımlayan Mehtap Tanan, “bir kadın olarak bu sporu yapıyorsan, feminenlikten uzaklaşmamaya da dikkat edeceksin’ diyor. Bostanlı’da bir güzellik ve kişisel bakım merkezinin de sahibi olan Tanan, her gün iş çıkışı spor salonunda iki saat terliyor.
Spor, hayatınıza ne zaman, nasıl girdi?
Çocukluğumdan itibaren... Sporcu bir babanın kızıyım. Aslında çok yönlendiren olmadı. Yüzme ile başladım. Aletli jimnastikle devam ettim. KSK’nin llisanslı atleti oldum. Beş yaşımdan beri hayatım hep spor spor...
Vücut geliştirme sporuna ilk adımı ne zaman attınız?
1988 yılında, o zaman dünyada bir kaç tane vücut geliştirme sporu yapan kadın vardı. Onlara sempati duydum. Sonra ben niye yapmayım dedim ve kendi imkanlarımla başladım. O dönemde kendi spor salonumuzu açtık. Peş peşe iki çocuk doğurdum. Çevrem çok teşvik etse de başlangınçta yarışmayı hiç düşünmedim. Sonra büyük aşkla yaptığım bu sporla ilgili anılarım olsun istedim. Ön yargılı yaklaşılan bir spor dalı bu. Hem erkek hem kadın için, ama kadınlarda on kat daha fazla yadırganır. Özüne baktığınızda en komplike spor dalı diyebilirim.

Ağır bir spor dalı...
Ağır ama şöyle söyleyebilirim; İnanılmaz disiplin istiyor. Başınızda bir hoca da olsa yediğinizin içinde kaç gram karbonhidrat, kaç gram protein var, günlük almanız miktar ne olmalı, bu konuda bilinç gerekiyor. Rakamlarla ve disiplinle dönen bir spor. Üç, beş gün yapayım sonra da istediğimi yerim diyerek sürdürülecek bir spor değil.
Program aksatılırsa geriye dönüş hızlı mı oluyor?
Şöyle düşünün; Vücudunuz bir kumbara ve siz her gün yatırım yapmak zorundasınız.
Biraz sıkıcı değil mi?
Keyif alıyorsanız değil. Emeğinizin karşılığını aynalarda gördüğünüz zaman çok mutlu oluyorsunuz.30 yıldır bu işi yapıyorum. Yaşıtlarıma bakıyorum bedenen ben çok sağlıklıyım. Hiçbir rahatsızlığım yok. Doğum sonrasında da bunun faydasını gördüm. Spor salonundaki 20’li, 30’lu yaşlardaki arkadaşlara bakıyorum da, benim performansım onlardan kat ve kat üstün. Spor yaparken mutluluk hormonu salgılandığı için daha sakin, daha neşeli, ılımlı, pozitif oluyorsunuz.
Bu sporu yapıp da gözü yoranlar da var ama...
“Sabredemem, kendimi çok da yoramam” diyen arkadaşlar ilaç ve hormon alıyorlar. Zaten bu sporu da uzun yıllar yapamıyorlar. Çünkü bir yerlerden sağlık problemleri patlıyor. Fiziksel değişim oluyor. Üç- beş gram kas kazanayım derken kemik yapılarını, karaciğerlerini bozuyorlar. Yüz ifadeleri değişiyor. Kadın olarak bu sporu yapıyorsanız feminenliğinizden hiçbir şey kaybetmemeli, atletik, kaslı bir bedene sahip olmalısınız. Testosteron hormonu alırsanız travesti gibi birşey oluyorsunuz. O zaman da insanlar önyargıları konusunda haklı çıkıyor. İşi bilen bir insan ilaçlıyı ilaçsızı pat diye ayırır. Tavrından, ses tonundan... İlaç alanlar daha öfkeli oluyor. Daha dayanıksızlar. Bakıyorsun dev gibi adam ama ağırlıklara giremiyor. Hırslı değil, sabırlı olmak lazım. Adım adım hedefe gidersin. Yıllar sonra bir bakarsın ki kendine çok iyi bir yatırım yapmışsın.
Haftada kaç gün, kaç saat antrenman yapıyorsunuz?
Beş gün, günde iki saat.


Ne yiyip ne içiyorsunuz?
Sporcularda ‘temiz beslenme’ dediğimiz birşey vardır. Protein ağırlıklı. Kaliteli karbonhidrat seçeriz, esmer bulgur, yulaf gibi... Şeker hiç kullanmayız. Bol su tüketiyorum, vitamin ve minarellerimi alıyorum. Tavuk, yumurta, hindi, lor, yağsız kırmızı et tüketiyorum. 10 yumurta- 20 yumurta tamamen şehir efsanesi...Tek taraflı beslenmek doğru değil. Kahvaltıda yağ oranı düşük beyaz peynir, haşlanmış dört yumurta, domates, salatalık....Ekmek yiyeceksem tam tahıllı bir dilim. Öğleyin iki parça hindi ya da tavuk göğsü ızgara, bol salata, bir kase yoğurt. Bakliyat da tüketiyorum.
Spor bağımlılığı diye birşey var. Siz de onlardan mısınız?
İş gibi düşünün. Ben buna mecburum ve çok keyif alıyorum. Zaten bilimsel olarak kanıtlanmış, egzersiz yaptığınızda mutluluk hormonu salgılanıyor. Mutlu oldukça da tekrar tekrar yapmak istiyorsunuz. Beden belli bir efora alışınca da onu hep istiyor. Spor yapamasam kendimi gece uykuya hazır hissetmiyorum. Mesela bir bacak antremanında 35 ton ağırlık kaldırıyorum. Eve geldiğimde sanki o sporu yapmadım da, eğlendim, dinlendim gibi hissediyorum. Bazen arkadaşlarla birbirimize takılırız, “amele olarak bu kadar ağırlık kaldırsak köşeyi dönerdik” diye... Ciddi bir ağırlık işçisiyiz.

Ne zaman yarışmalara katılmaya başladınız?
Her çalışan yarışıp da başarılı olacak diye birşey yok. Genetik yapı da çok önemli. Bacak boyunuz, kas şekliniz vs...Ciddi bir spor ahlakı gerekiyor. Önce kendinize dürüst olacaksınız, günü gününe antrenman yapacaksınız. İlk kez 2017 Eylül’de İstanbul’da yarıştım. Türkiye Bilek Güreşi ve Vücut Geliştirme Federasyonu tarafından düzenlenmişti. Türkiye dördüncüsü olmuştum. Bazı sıkıntılar yaşadım. Ahbap- çavuş ilişkisi ile insan kayırmalar oldu. Dördüncülüğüme şok olmuştum. Bu yıl 22 Mart’ta Antalya’da Avrupa Şampiyonası seçmelerine katıldım. Kategoride formu düzgün insan yoktu. Federasyon tarafından çok ciddi bir haksızlığa uğradım ve Türkiye’de bir daha yarışmama kararı aldım. Türkiye ikincisi oldum ama birinciden açık ara daha iyi idim. Birinci olan arkadaşımız plates yapar bir kız formundaydı. Emek hırsızlığına isyan ettim. Yarışma zamanı altı gün aralıksız çalışıyorsunuz. Son bir ay vücudunuzda yağ kalmıyor, yüzde dörtlere düşüyor oranı. Deli gibi çalışıyorsunuz, yürümeye mecaliniz kalmıyor. Son iki gün ağzınıza su sürmüyorsunuz. Deriniz peçete gibi oluyor. Federasyon ücret ödemiyor. Bikininizden konaklamaya, herşeyi kendiniz karşılıyorsunuz. Ve ikili ilişkilerle hakkınız yenilince ağırınıza gidiyor... Güvenmediğim bir sistemde yarışmam. Özel uluslararası yarışmalar var, bireysel olarak katılabileceğim.

Sponsora ihtiyacınız var mı?

Bu sene Filipinler’de bir yarışma vardı. Ama 7- 8 bin lira masraf yapamazdım. Sponsor arayışım var. Bugüne kadar bu anlamda çok da sesimi duyuramadım. Tecrübeli yabancı isimlerden yardım talep ediyorum. 2019’da bir Dünya Şampiyonası olacak. İyi bir sponsor bulup yurdışında Türkiye’yi temsil etmek istiyorum, hakkım olduğunu düşünüyorum. Şu andaki formuma baktığımda yurtdışında çok iyi bir derece alırım. İki ağırlık kaldırıp kendini birşey sananlardan değilim. Eleştirilere açığım. Objektif olamayabilirim her zaman dostlarıma “beni eleştirin” derim.
İnsan neden vücut geliştirmek ister?
Kendinizi atletik yapıda görmek istemekle alakalı. Özgüven arttırıcı bir durum. Kaslı kadın olmak bana hiç erkeksi gelmiyor. Ayrıca bizi podyumda gördüğünüz gibi gezmiyoruz. Yarışmalardan 15 gün sonra yine atletiksiniz, ama o kadar sert bir görüntüye sahip olmuyorsunuz. Soğuk olduğunuzda göze batan bir durum yok. Isındığınızda başka birşey oluyorsun. Spor salonuna girerken başkayım, çıkarken başkayım. Ben de şahsen 7x24 podyumdaki halde olmak istemem.
Kaç yaşına kadar sürdürmeyi hedefliyorsunuz?

Sağlığım elverdiği müddetçe... Mesela dünyada takip ediyorum, 82 yaşında yapan bile var. Belki o yıllarda bu kadar hard yapamazsınız, softlaşırsınız. Kurallara uyduğunuz müddetçe sağlığınıza yararı var zararı yok. İnsanlar yüzlerine yatırım yapıyorlar ama nedense bedenlerine yapmıyorlar.