Bu haftaki konuğum uluslararası master atletizm yarışmalarında yüksek atlama dalında ülkemizi büyük bir başarı ile temsil eden Aycan Kurtcan. Aynı zamanda hukuk fakültesi mezunu olan başarılı sporcu, çocuk ve gençlere örnek bir rol model... Enerjisine, azmine hayran olduğum Kurtcan’a merak ettiklerimi sordum.

27. Polonya Uluslararası Master’lar Atletizm Yarışması’nda yüksek atlamada altın madalya kazandın.... Sırada hangi yarışlar var?
10- 11 Mart’ta Sırbistan'da Balkan Masterler Salon Şampiyonası’nda,  19- 25 Mart’ta İspanya’da Avrupa Masterler Salon Şampiyonası’nda yarışacağım. Ve 45- 49 yaş grubunda son yarışlarım olacak.
Yarışlara nasıl hazırlanıyorsun? Günlük rutin bir programın var mı?
Aslında herkes benim her gün spor yaptığımı düşünüyor. Hiç de öyle değil… Haftada 3 gün antrenman yapabilirsem kendimi şanslı sayıyorum. Çünkü vücuduma dinlenmesi için fırsat vermem gerekiyor. Antrenman kadar dinlenme de çok önemli… Yarışlara hazırlanırken elbette bir program uyguluyorum. Yüksek atladığım için kuvvet, sıçrama, koşu , teknik antrenmanların birlikte ve elbette yaşıma uygun olarak organize edilmesi gerekiyor. Çünkü nerdeyse 50 yaşındayım (sadece 2 ay kaldı). Master atlet olarak piste çıktığımı hiç unutmamam gerekiyor. Piste ayak bastığınızda kafa olarak eskisi gibi hissedebilirsiniz de, beden olarak sizi aynı seviyede destekleyecek ve hizmet edecek güce ve kaslara elbette artık sahip değilsiniz.


Antrenman kadar beslenme de önemli... Ne yer, ne içersin?
Aslında çocukluğumdan beri yemeğe tembel, harekete aç birisi olduğum için çok da örnek alınacak bir beslenmem olduğu söylenemez. Yemek saatlerini . Ne zaman istersen, ne istersen yemelisin ki, keyfi olsun ve yarasın. Çok yemek seçerim ve hatta yemek yapmasını da sevmem. O “sulu yemek” kültüründen çok uzağım. Kendime has bir beslenmem var. Çok uzun yıllardır güne, bir limon ve ılık su ikilisi ile  başlıyorum. Taze gıdalar tüketmeyi seviyorum.  Çorba her öğünde içebilirim . Köfte , makarna , balık , et ile aram çok iyi. Elbette bir İzmirli olarak enginarı mevsiminde her gün yemek isterim. Çok meyve yerim, çok su içerim . Zaten yüksek atladığım için de hafif olmam gerekiyor ki , uçabileyim …
Spor yapmak kişiliğini nasıl şekillendirdi?
Spor yapmak insanın kendisine meydan okuması… Çünkü sınırlarınızı aşmak zorundasınız. Ben 9 yaşında spora jimnastik ile başladım. Bu çok zor spor dalında gelişebilmek için kendinize acımasız olmanız gerekiyor . Çünkü antrenörler size hiç acımıyor . Spor sayesinde kendimi ve bedenimi çok küçük yaşta tanımaya başladım. Kendini tanıma, elbette özgüveni de beraberinde getirdi.  Şu sözü çok severim : ”Taşı delen suyun gücü değil damlaların sürekliliğidir.“ Vazgeçmemeyi ve pes etmeden devam etmeyi spor sayesinde başarabiliyorsunuz . Ve en önemlisi spor yapmak mutluluk hormonu salgılanmasını sağlıyor.


Hem okul hem spor ikisi bir arada çok zor... Dengeyi nasıl sağladın, çocuk ve gençlere tavsiyelerin neler olur?
Türkiye’de ne eğitim sistemi ne de spor sistemi böyle bir durumu desteklemiyor . Bu nedenle de ikisinde de çok aşağı seviyelerdeyiz. Yani “bir milli sporcu , hele de bir Türkiye rekortmeni isen öyle hukuk, tıp, mühendislik vb. okullarda işin ne , git Beden Eğitimi bölümünde oku” şeklinde bir anlayış da var. Ben de çok mücadele verdim.  Benim keşfettiğim ilk şey derslerim, okulum ile bir problemim olmadığı sürece ailemin spor hayatım konusunda bana sağladığı muhteşem özgürlüklerdi. Bu nedenle zaman yönetimi yaparak, disiplinli yaşamaya başladım. Hukuk fakültesine girmek öyle kolay bir hadise de  değildi. Çok  çalıştım. Şu anda çocuk ve gençlerin hayatına anne-babalar ambargo koymuş durumda… Sınava , rekabete dayalı sistem velilerin gelecek kaygısını arttırdıkça çocukların üzerindeki baskı da artıyor. Velileri tarafından hazırlanmış hayatları yaşıyorlar ve çok üzülüyorum. Ve diyorum ki “sevgili çocukar  yapmak istediğiniz  meslek ve aktiviteler için anne babanıza ısrarcı olun , sizi neyin mutlu edeceğini onlara açıkça söyleyin ve desteklerini isteyin.
Atletizmde başarılı isimlerin çoğunlukla doğu illerimizden çıkması sadece tesadüf mü?
Yani çok başarılı isimler çıksaydı,  Kenya’dan Türk vatandaşlığına geçmiş atletlerimiz olmazdı diye düşünüyorum. Yanlış anlaşılmasın yakın geçmiş ve  şu andaki dönemden söz ediyorum. Elbette benim dönemimde ve öncesinde de kros ve yol yarışlarının en başarılı atletleri Doğu illerimizdendi. Çünkü onlar çocukluktan itibaren çok zor koşullarda yaşıyorlar. Okula gitmek için kilometrelerce yürüyorlar ve doğa şartları ile mücadele ediyorlar. Elbette doğal olarak güçleniyorlar ve gelişiyorlar . İzmir’den de teknik branşlarda çocuklar başarılı oluyor. Çünkü tesis var, malzeme var, çocuğun bakımı ve beslenmesi düzgün. Ancak artık bu fark pek kalmadı çünkü Doğu’dan iç kesimlere , Batı'ya göç çok fazla… O doğulu çocuk ve gençler şu anda İzmir'de de, İstanbul'da da yaşıyor.


Yeni nesillere atletizm nasıl sevdirilebilir, bu bilinç nasıl oluşturulabilir?
Atletizm sporların anası , atası … Yani hangi sporu yaparsan yap önce iyi bir atlet olman gerekiyor. Bu nedenle önce okullardaki beden eğitimi derslerinin amacına uygun olarak yapılması gerekiyor.   Türkiye’de ENKA’nın, futbol kökenli bazı kulüplerin atletizm şubelerinin, gençlik hizmetleri ve spor il müdürlüklerinin, en çok da belediyelerin atletizm takımları var. Sadece başarı odaklı oldukları için rekabet o kadar fazlaki… Mesela benim hizmet beklediğim belediye,  başka şehirden hatta yurt dışından sporcu transfer ederek bizim ve bu şehirde yaşayan diğer bütün herkesin spor bütçesinden yüklü bir miktarı ona ödüyor . Dünyanın hiç bir yerinde profesyonel belediye takımı yok.
İki oğlun var onlar annelerine çekti mi?
Elbette benim bütün iyi huylarımı almışlar... Şaka bir yana iki oğlumla da atletizm antrenmanlarına gittik. Çok fazla  hoşlanmadılar. Elbette saygı duydum. Ancak her ikisi de spor yapmanın kendileri ve sağlıkları için ne kadar önemli ve değerli olduğunu biliyorlar. Onları her zaman seçimlerinde serbest bıraktık . Sporun bu kadar yoğun yaşandığı bir evden, biri oyunculuk biri moda eğitimi alan iki sanatçı çıktı.
Master atlet hayatı, kendi imkanlarınla mı sürüyor, sponsor desteği alabiliyor musun?
Aslında hiç kimseye ya da kuruma “bana sponsor olun” diye bir talepte bulunmadım. Master atlet olarak zaten meslek ve iş sahibiyim , belli bir gelirim var ve artık sağlık ve keyif için atletizm yapıyorum. Bir de 38 yıldır atletizm camiası içindeyim. Çocuk ve gençler hatta antrenörler için bir rol modelim . Bu sponsorların daha çok onların hakkı olduğunu düşünüyorum. 4 yıl önce İzmir Atletizm Spor Kulübü’nü kurduk. Halen bu kulübün Başkanı olarak çalışıyorum . Ve kendi sosyal , mesleki çevremizden gelen bütün sponsorlukları atletizmi geniş kitlelere yaymak için kullanıyoruz.


Spor bir hayat biçimi olduğunda özel ve iş yaşamına yansımaları nasıl oluyor?
Şimdiye kadar olumsuz bir yansıma yaşamadım . Sonsuz bir özgürlük hissi ve mutluluk hissediyorum spor yaptığımda… Ve elbette çok daha verimli yaşıyor ve çalışıyorum .
Çocuklarını spora yönlendirmeyenlere (antremanlara götür- getir bir çoğuna zor geliyor) neler söylemek istersin?
Anne baba spor yapmadıysa , bir spor kültürü yoksa ve spor yapmayı sadece zayıflamak için gerekli görüyorsa ya çocuğunu hiç spora teşvik etmiyor ya da kendindeki eksikliği o kadar şiddetli hissediyor ki “aman çocuğum benim gibi olmasın” diye büyük bir hırsla çocuğunu sadece spora da değil bir çok aktiviteye taşıyor. Çocuklarının sağlıklı beden ve ruh gelişimlerini spor yolu ile güvenli bir ortamda mutlu olmasını bir veli gerçekten önemsiyor ve istiyorsa çocuğunu zaten spora “taşımayacak” , onunla o zamanı geçirmekten de keyif alacaktır.
Sporda cinsiyet eşitsizliğine sıklıkla vurgu yapan bir isimsin? Yetenekli kızların keşfi ve onlara imkan tanınması konusunda kimler, neler yapabilir?
Benim dalım atletizm kadın ve erkek sporcuların birlikte spor yaptığı bir spor dalı… Ve atletizm yapılabilecek en basit spor … Şöyleki bir ayakkabı , şort ve tişört ile koşmaya başlayabilirsiniz . Aileler daha çok hayallerini erkek çocuklar üzerinde kuruyorlar. Kulüp olarak antrenörlerimiz ile birlikte okullarda tarama yapıyoruz.  Özellikle de gelir seviyesinin düşük olduğu bölgelerdeki okullara gidiyoruz. Ancak yetenekli bir kız çocuğu bulduğumuzda ailesi ya spor yapmasına izin vermiyor ya da “ben maddi olarak karışmam” diyor. Sivil toplum kuruluşları ve belediyelerin bizlerle iş birliği içinde çalışması gerekiyor.


Pistlerin tozunu kaç yaşına kadar attırmayı hedefliyorsun?
Madrid'de katılacağım Avrupa şampiyonasında 102 yaşındaki İtalyan Giuseppe OTTAVIANI 60 m, uzun atlama, üç adım atlama ve gülle atmada yarışacak . Sanırım sorunun cevabı olmuştur. Sağlıkla nefes aldığım sürece…
Yıllara meydan okuyan bir kadınsın... Biyolojik yaşını hesaplattırdın mı?
Hayır hesaplatmadım. Eğer sağlıklıysan ve sevdiğin hayatı yaşıyorsan , yaşadığın hayatı seviyorsan ve illaki çocuklar ve gençler  için çocuklarla ve gençlerle  birlikte bir şeyler yapıyorsan;  mutlulukla yüzüne yayılan o koskocaman gülümseme,  bütün o yıllarda biriktirdiklerine bir teşekkürdür aslında ve elbette çok taze durur.