Röportaj/ Sinan KESKİN

Dünya Sağlık Örgütü 1998 yılında bir bildiri yayınladı. Bu bildiride 21. yüzyılın en büyük halk sağlığı problemi olarak obezite gösteriliyordu. Bu çok önemli bir saptama. Obezite günümüzde tüm dünyada en büyük halk sağlığı problemlerinden biri haline geldi.

1975 yılında yapılan analizlere bakacak olursak toplumların yaklaşık yüzde 20-22'lik bir bölümü obeziteyle mücadele ederken günümüzde bu oran yüzde 40'lara çıkmış durumda. Hastalık düzeyindeki obezite oranı ise yüzde 10-13 arasında değişiyor. Bu oranı Türkiye'ye uyarlayacak olursak günümüzde Türkiye'de hastalık düzeyinde yaklaşık 10-13 milyon tıbbı müdahale gereksinimi olan obezite hastası var. Henüz Amerika'ya yetişemedik ama Avrupa'da 1. sıradayız.

Başkent Üniversitesi Zübeyde Hanım Uygulama ve Araştırma Merkezi Genel Cerrahi Uzmanı Doç.Dr. Varlık Erol ile obeziteyi, obezite ameliyatlarını, kimlerin ameliyat olabileceğini, ameliyat olanların neler yapması gerektiğini konuştuk.

Varlık Bey veriler toplumumuzun ciddi oranda obez olma yolunda ilerlediğini gösteriyor. Halkımız bu durumun farkında mı? Obez olduğumuzu biliyor muyuz?

Bilmiyoruz. Maalesef bilmiyoruz. Toplumumuza henüz obeziteye hastalık olarak bakmayı öğretemedik. Toplumumuz genel olarak hafif toplu bir yapıya sahip olduğu için obeziteye hastalık olarak bakmıyor.

Obezite çok ciddi bir sorun aslında. Obezite birçok başka hastalığa da kapı açıyor.

Evet. Obeziteden ziyade aslında obezitenin sebep olduğu yandaş hastalıklar sorun yaratıyor. Tip 2 şeker hastalığı, hiper tansiyon, karaciğer yağlanması, uyku apnesi, eklem problemleri, kalp damar problemleri hayati sonuçlara yol açabiliyor. Günümüzdeki verilere bakacak olursak şu anda tüm dünyada obezite ve obezitenin sebep olduğu ek problemlerden dolayı yapılan sağlık harcaması 100 milyar doların üstünde. Bunun ötesinde bu sebeplerden kaybedilen hasta sayısı yıllık 400 bin civarında. Ve şu da bilinen bilimsel bir gerçek; obezitenin kendisi insan hayatını 10-15 yıl kadar kısaltıyor. Obezite ameliyatı olmuş bir kişi ameliyattan sonra sağlığına kavuştuysa eğer ömrü uzuyor.

Neden hızla obez oluyoruz?

En büyük problem yanlış beslenme alışkanlıklarımız. Sofra kültürümüzün değişmiş olması. En önemli sebeplerden biri de fiziksel aktivitenin azalması. 1975'lere bakacak olursak, teknoloji bu kadar gelişmemişti. İnsanlar ağırlıklı olarak tarımla uğraşıyorlardı. Tarımla uğraşan bir kişinin saatlik kalori harcaması yaklaşık 200 kg/cal iken günümüzde bilgisayar başında çalışan bir kişinin saatlik kalori harcaması 30 kg/cal. Arada muazzam bir fark var. Peki biz bu aradaki açığı kapatmak için yeterince aktivite yapıyor muyuz? Maalesef hayır. Spor toplumumuzda tam anlamıyla oturmuş bir algı değil. Bu da enerji alımı ile enerji harcaması arasındaki dengesizlik yüzünden vücutta yağ oranının artması, yani obezite olarak dönüyor. Amerikanvari dediğimiz fast food tarzı beslenmenin özellikle gençler arasında yaygınlaşması en büyük faktörlerden biri. Yağlı ve aşırı kalorili besleniyoruz. Yağlar, karbonhidrat ve proteinlere göre bize daha çabuk kilo aldıran gıdalardır. Çünkü enerji kapasiteleri yüksek ve metabolize edilmeleri için gerekli kalori miktarı da az. Yani yağları daha az kalori ile sindiriyoruz. Ama bu bize daha çok enerji şeklinde yansıdığı için obeziteye sebep oluyor. Günümüzde gıdalara bakacak olursak hep fastfood ve kızartma ağırlıklı gıdalar olduğu ve maalesef bunu yeterli fiziksel aktiviteyle harcayamadığımız için sonuç obezite oluyor.

Hangi yaş grupları risk altında?

Genelde 25-40 yaş arası insanlarda görülmekte. Ama günümüzde çocuklarda da hızla artan bir obezite görmekteyiz. 1975 yılnda 5-19 yaş aralığında obezite oranı yüzde 1'den az iken. Günümüzde bu oran yüzde 6-8'lere kadar çıkmış durumda. Yine çocuklardaki aşırı kalorili yanlış beslenme ve fiziksel aktivite azlığı nedeniyle maalesef çocuklarımız da hızla obez olma yolunda ilerliyor. Tabiki bu da çocuklarımızın erişkin yaşamlarına geldiklerinde hastalık düzeyinde obez olmaları yönünde bir öncül teşkil ediyor.

Obezite en fazla kadınlarda mı görülüyor erkekler de mi?

Kadınlarda bir miktar daha fazla görüyoruz. Kadınlardaki kozmetik algısı erkeklere göre daha fazla olduğu için genelde ameliyat için başvuran hastalarımızın çoğunluğu kadınlar.

'Hastalık düzeyinde obezite'den kastınız nedir?

Obezitenin dereceleri var. Bu derece vücut kitle endeksine göre belirleniyor. Vücut kitle endeksi; kilonun boyun karesine bölünmesiyle elde edilen bir oran. Vücut kitle endeksi 18-25 arasında olan insanlar normal kilolu olarak sınıflandırılıyor. 25-30 arasındaki grup hafif kilolu oluyor. 30-35 arası Tip 1 obez, 35-40 arası Tip 2 obez ve 40'ın üzeri de morbid, yani hastalık düzeyinde obez olarak değerlendiriliyor.

Obezite tanısı konulan her hasta ameliyat olabiliyor mu?

Ülkemizdeki en yayın problem, bizim üzerine basa basa vurguladığımız problem herkesin ameliyat edilmemesi. Maalesef vücut kitle endeksi tutmamasına rağmen gerekli kriterleri taşımayan hastalar da estetik kaygılarla ameliyat olabiliyorlar. Amerika ve Avrupa klavuzlarına bakacak olursak ameliyat için 2 tane gereklilik mevcut. Ya vücut kitle endeksi 35'in üzerinde olup şeker, tansiyon, uyku apnesi gibi ek hastalığı olanlar ya da ek hastalığı olmayan ama vücut kitle endeksi 40'ın üzerinde olan hastalar ameliyat olabilir. Yani polikliniğe her gelen, 10-15 kilo fazlam var diyen hastayı ameliyat etmiyoruz. Bunu için belli aşamalardan geçmiş olması, belli diyetleri uygulamış olması ve ameliyatın son çare olması gerekiyor. Bakanlığın da yasal yaptırımları var. Vücut kitle endeksi 40'ın üzerinde değilse bakanlık herhangi bir ödeme yapmıyor. Vücut kitle endeksi 40'ın üzerinde ise hastalara 5 hekim imzalı heyet raporu çıkarıyoruz. Bu heyet raporu sayesinde SGK obeziteyi tanır hale geliyor.

Obezite ameliyatlarında hangi yöntemler kullanılıyor?

Dünya genelinde en çok uygulanan 2 ameliyat türü var. Birincisi mide küçültme. Yani sleeve gastrektomi dediğimiz yöntem, diğeri de gastrik bypass. Her iki ameliyatı da kapalı yapılıyor. Hastalarımızın karnında 5 adet 1'er cm büyüklüğünde kesiler açarak yapıyoruz. Bu sayede hastaların hem ağrıları az oluyor hem de kısa sürede sosal hayatlarına dönebiliyorlar.

Ameliyattan ne kadar sonra hasta normal hayatına dönebiliyor?

Özellikle ilk iki ay bizim için çok önemli. Ameliyat sırasında oluşan kesi hattının iyileşmesi adına hastalarımız ilk üç hafta tanesiz sulu gıdalarla besleniyor. 3'üncü haftadan 6'ıncı haftaya kadar artık yavaş yavaş gıdaları ezerek (püre haline getirerek) tüketmeye başlıyorlar. 6. haftadan sonra normal beslenmelerine dönüyorlar. Ameliyattan sonraki ilk 2 yıl çok önemli. Diyetlerini ve kontrollerini aksatmamaları gerekiyor. Çünkü kontrol edilmeyen hastanın tek başına ameliyatla obezite ile mücadele etmesi mümkün değil. Hastanın beslenme alışkanlıklarını, fiziksel aktivite alışkanlıklarını değiştirmesi lazım. Bunları da tıbbı destek almadan, tek başına başarması mümkün değil. Ameliyat bu işin önemli parçalarından biri. Ama ameliyata sihirli değnek gözüyle bakmamak lazım. Hastaya ameliyatın mesajı asla şu değil; sevgili hasta ben mide olarak küçüldüm daha az yemekle doyuyorum, sen istediğin gibi yaşamaya devam et. Ben içeriyi hallediyorum. Mesaj şu olmalı; ben artık daha az gıdayla doyuma ulaşıyorum, sen de yaşam alışkanlıklarını değiştir, mutlu mesut ölene kadar devam edelim.

Obezite ameliyatı için alt ve üst yaş sınırı nedir?

Bu konuda çeşitli tartışmalar var. Mesela Avrupa klavuzları 60 yaşına kadar diyor. Amerika'ya bakacak olursak onlar 70 yaşındaki hastanın ameliyat olmaya hakkı yok mu diyor. Biz Türkiye'de Amerika klavuzlarını baz alıyoruz. Çünkü nüfus cüzdanınızdaki yaşınızdan ziyade biyolojik yaşınız daha kıymetli. Konsültan hekimlerin ameliyata onay verme halinde 70 yaşına kadar yapıyoruz. Alt sınınır ise, çocuklarımızın hem zihinsel hem bedensel gelişimlerini tamamlamış olmaları için 14-15 olarak uygulanıyor. Ameliyatın riskini göze alabilmek için hastanın mevcutta sahip olduğu riskin daha fazla olması gerekiyor.

Her ameliyat kadar riskli

Sadece obezite ameliyatlarından sonra insanlara bir şey oluyormuş gibi bir algı oluşmuş durumda. Obezite ameliyatlarınn sahip olduğu riskler diğer herhangi bir cerrahi vakanın sahip olduğu riskten çok daha fazla değil. Ekibin deneyimi, multidisipliner çalışma, hastayı ameliyata düzgün hazırlama, ameliyattan sonraki takiplerinin iyi yapılması ameliyatın risklerini minimuma indirmekte.

Meme kanserini tetikliyor

Obezitenin kendisi hemen hemen bütün kanser hastalıkları için tetikleyici bir faktör. Hastalar obeziteden kurtulduklarında kanser hastalıklarından da bir nebze de olsa korunmuş oluyorlar. Obezite özellikle meme ve kolon kanseri gibi kanserler açısından tetikleyici oluyor.