Röportaj/ Sinan KESKİN

Korona virüs salgınının en fazla etkilediği sektörlerin başında hiç kuşkusuz tiyatrolar geliyor. Küresel salgına karşı Mart ayında alınan tedbirler kasamında perde kapatan tiyatrolar 1 Haziran'da başlayan normalleşme sürecinde de normale dönemediler. Bir uçağın içinde dip dibe saatlerce yolculuk yapmak sakıncalı görülmezken tiyatro salonları risk kapsamında değerlendirildi. Tiyatrolar için ölü dönem olarak adlandırabileceğimiz 1 Temmuz'da perde açmalarına izin verildi.

İzmir'de faaliyet gösteren tiyatrolar ise bu süreçte örgütlenme sorununa odaklandılar. Daha önce birkaç defa bir çatı altında örgütlenmeyi deneseler de kanımca çok başarılı olamayan İzmir'in tiyatroları bu defa Türkiye'de ilk defa denenen bir modelle bir araya geldiler. İzmir’de faaliyet gösteren ve her yıl düzenli olarak kentin tiyatro hayatına kültürel etki sağlayan on altı bağımsız tiyatro topluluğu, Öteki Beriki Tiyatro Topluluğu kurucularından Yılmaz Tüzün'ün çağrısı ile İzmir Bağımsız Tiyatrolar İnisiyatifi (İzmir BTİ) çatısı altında bir araya gelerek yeni bir dayanışmaya imza attı.

İzmir Bağımsız Tiyatrolar İnisiyatifi Dönem Sözcüsü ve Öteki Beriki Tiyatro Topluluğu kurucularından Yasemin Şimşek Tüzün ile İzmir BTİ'nin kuruluş amacını, hedeflerini ve beklentilerini konuştuk.

İzmir'de daha önce de benzer girişimler oldu. Tiyatrolar gerek dernek gerekse kooperatif adı altında bir araya gelmeye çalıştılar. İzmir Bağımsız Tiyatrolar İnisiyatifi’ni onlardan ayıran nedir?

Sanırım üyelik esasımızın “AKTİF ÜRETİM VE DÜZENLİ PERDE AÇMAK” olması İzmir Bağımsız Tiyatrolar İnisiyatifi’ni diğer örgütlerden ayıran temel özelliğimiz. Bu arada İzmir Tiyatrolar Derneği'nin ve İzmir Kooperatif Girişimi'nin de çalışmalarına devam ettiklerini söylemeliyim.

İzmir Bağımsız Tiyatrolar İnisiyatifi’nin çıkış noktası nedir?

Uzun süredir aklımızı kurcalayan “Tiyatroda doğru örgütlenme” sorusu “pandemi sürecinde tiyatroların içine girdiği zor durum” sorunsalıyla birleşince Öteki Beriki Tiyatro Topluluğu kurucularından Yılmaz Tüzün; İzmir’de bağımsız tiyatro yapan, düzenli üretim yapan tiyatrolara bir çağrıda bulundu. Çağrısına olumlu yanıt vermesinden mutluluk duyduğumuz meslektaşlarımızla ivedilikle bir araya gelerek; eşitlik, şeffaflık düzenli çalışma ve üretme esaslarıyla evrensel bir yaklaşımı benimseyerek hızlı bir çalışma içine girdik ve 21 Haziran'da (en aydınlık gün) da kuruluş ilanımızı gerçekleştirdik. İç çalışma birimlerimizin belirlendiği, projelerin tasarlanmaya başladığı, tüzüğümüzün hazırladığı yoğun bir çalışmayla da hızlı, etik, yaratıcı, adil, çağdaş bir yapılanma olarak yol almaya başladık.

İzmir'de tiyatroların öncelikli sorunlarının ne olduğunu düşünüyorsunuz? Bu sorunların giderilmesi için çözüm önerileriniz nedir?

İlk sorunumuzun yeterli sahne olmaması olduğunu düşünüyorum. Belediyelerimizin salonları hem nitelik hem de nicelik açısından yetersiz maalesef. Bir özel tiyatronun da yeni bir sahne açıp ayakta kalabilmesi oldukça zor. Belki İzmir sanayici ve iş insanlarının sponsorluklarıyla kent daha çok sahneye kavuşabilir. İkinci olarak seyirci sorununu söyleyebilirim. İzmir insanının İzmir’de profesyonel tiyatrolar olduğunu bilmesi, inanması ve destek vermesi çok önemli. 'Profesyonellik' ve 'İstanbul tiyatrosu' olmak aynı anlama gelmiyor. İstanbul’dan gelen organizasyon tiyatrolarına verdikleri kıymetin yarısını kent tiyatrolarına verseler bugün bu kentin tiyatrosu için başka şeyler konuşuyor olurduk.

'Bu ne yaman çelişki'

Pandemi sürecinde faaliyetleri durdurulan ilk sektörlerden biri de tiyatrolar oldu. İzmir'deki tiyatrolar bu süreci nasıl geçirdi? 1 Haziran'da başlayan normalleşme sürecinde tiyatroların açılmasına izin verilmemişti. Siz bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Pandemi sürecinde tüm tiyatrolar perde kapattı ve tiyatro salonu sahibinden kostüm tasarımcısına, oyuncudan gişeciye kadar tüm emekçiler işsiz kaldı maalesef. Virüsün hala hayatımızdan çıkmaması ve ne zaman normale -artık hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak normale- dönebileceğimiz, ne zaman, hangi koşullarda oyun oynayabileceğimiz ve para kazanabileceğimizle ilgili hiçbir fikrimiz yok. 1 Temmuz’da perdelerin açılabilmesinin bağımsız tiyatrolara hiçbir faydası olmayacaktır. Temmuz zaten ölü sezondur. Normal şartlarda da seyirci bulunamamaktadır. Yeni seyir yeri düzenlenmesiyle de bağımsız tiyatrolar ve özellikle sahnesi olan tiyatroların perdelerini açtıkları anda oluşan maliyeti karşılamak mümkün değildir. Bu mağduriyet doğrultusunda “Tiyatromuz Yaşasın İnisiyatifi” çatısı altında toplanan imzalarla 7 maddeden oluşan bir talep dosyası başta Cumhurbaşkanlığı olmak üzere tüm yetkili bakanlıklara iletildi ve halen cevap beklenmektedir. Belediyelerin sahne kirası indirimi, reklam desteği, oyun alımları, kent tiyatrolarıyla oluşturacakları projeler ve açık havalarda veya buluntu mekanlarda oyunlarımızı sahneleyebilmek yaralarımızı sarıp, tekrar ayaklarımızın üzerinde durabilmemiz için oldukça değerli çalışmalar olacaktır. Başta İzmir Büyükşehir Belediyesi olmak üzere tüm İzmir belediyelerinin bunları önemseyeceği inancındayız.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, yönetmelik değişikliği ile özel tiyatroların destek başvurularını 1 Temmuz'a çekerek, yeni sezon öncesinde mali kayıpları olan özel tiyatrolar için destek üst limitlerini profesyonel tiyatrolar için 80 bin liradan 150 bin liraya, geleneksel tiyatrolar için de 15 bin liradan 30 bin liraya çektiklerini açıkladı. Bu yönetmelik değişikliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yönetmelik değişikliğinin tek iyi yanı bütçelerin yükselmesi ama amatör tiyatrolar nerede? Yok mu sayıyoruz? Mali destek alabilmek için tüm tiyatrolar kayıt altına alınıyor. Özel tiyatroların “tacir” statüsünde tutulması ve vergi dilimine ne demeli? Bu desteği alabilmek için “borcu yoktur” esası var. Mart ayından beri hiçbir gelir elde edemeyen hangi tiyatronun borcu yoktur merak etmekteyim? Devletten kredi mi çekmeliyiz? Bu ne yaman çelişki… komik… trajikomik…

Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Özgül Özkan Yavuz bir açıklamasında, özel tiyatroları kayıt altına aldıklarını söyledi. Bu ne anlama geliyor? Eskiden tiyatrolar kaçak mıydı?

Aslında tüm zamanlarda bir kayıtsızlık var diyebiliriz. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda kayıt altında olan tiyatrolar, her yıl bakanlığa destek başvurusu yapan tiyatrolar. Bunun birincil koşulu da ticaret odasına kayıtlı olmak. Böylesi bir durumda ticaret odasında tiyatronuzun bir unvanı varsa, Kültür ve Turizm Bakanlığı'na destek için başvuru yapabiliyorsunuz. Onun dışında bir geleneksel, bir de önceki yıllarda olan, bu yıl bakanlıktan desteğe başvuramayacak olan amatör tiyatrolar var. Bir anlamda sadece başvuru yapan tiyatroların resmi kaydı vardı, diğer tiyatrolar ise, evet bir anlamda kayıtsızdılar, bakanlık veritabanında diyebiliyoruz. Özel tiyatroların tacir statüsünde olanları kayıtlı tiyatrolar fakat dernek, ticaret odasında kaydı olmayan, şirket unvanlarına sahip olanlarımızsa kaçak kabul edilmiş şimdiye dek. Kayıtsızlık bir kaçaklığa eş değerse tabi ki…

Oyun seyirciyle oynanır

Salgın sürecinde birçok özel tiyatro oyunlarını Youtube'da yayınladı. Bu yeni bir dönemin başlangıcı olabilir mi? Yeni neslin dijital yaşadığını düşünürsek tiyatronun Youtube'a taşınması mümkün olabilir mi? Bunun sürdürülebilirliği var mı?

Tiyatro hepimizin bildiği gibi insana insanı insanla anlatan bir sanat dalıdır, canlı, her şey orada olup biter. Bu yüzden sahnede oyuncuyu oynatan, bir adım ötesinde, karşısında onu seyreden insanlardır. Oyun hep birlikte seyirciyle beraber oynanır. O yüzden oyun hiçbir zaman aynı oyun olmaz, her seyirciyle başka bir hal alır, başka bir duyguda ilerler. Bu nedenlerle dijital platform, bildiğimiz anlamıyla tiyatro için yeterli bir temsil alanı değildir. Ne kadar profesyonel çekim olursa olsun kamera, bir oyunun duygusunu, bir aktörün duygusunu asla tiyatro sahnesinde olduğu gibi seyirciye geçiremez. Kamera-aktör-seyirci ilişkisi sinema sanatının alanındadır. Pandemi koşullarından dolayı bütün tiyatroların içine düştüğü maddi zorluklar, daha önce arşivlemek adına çekilen tiyatro oyunlarını yayınlayıp bir gelir elde etme yolunu açmış olsa da bu, tiyatronun dijitalleşmesi olarak algılanmamalıdır. Elbette sanatın dönüştürücü gücüyle canlı performansın dijital bir kanal aracılığıyla seyirciyle buluşması ya da benzeri çalışmalar yeni bir dil, yeni bir sanata evirilebilir. Fakat tiyatro canlı performansın biricikliği, oyuncu-seyirci ilişkisi ve oyun duygusuyla yüzyıllardır olduğu gibi özünü koruyarak var olmaya devam edecektir.

Hangi tiyatro toplulukları yer alıyor?

Bir Varmış Bir Yokmuş Tiyatro, Günce Sanat Tiyatrosu, Han Tiyatrosu, İzmir Halk Tiyatrosu, New York Sanat Akademi, Oyun Hamuru Tiyatrosu, Öteki Beriki Tiyatro Topluluğu, Roket Yapım, Tiyatro Kalemi, Tiyatro Nienor, Tiyatro Pınarı, Tiyatro Punta, Tiyatro Salt, Tiyatrohane, Tiyatrolog, Toprak Sahne Tiyatrosu.

İzmir BTİ bildirisi

Bizler, bağımsız tiyatrolarız…

Bizler, İzmir’de tiyatro edimiyle varlığını sürdüren, üreten tiyatrolarız.

Yaşadığımız kentin eşitlik, evrensellik esasıyla perdelerini açan sanat üreticileriyiz.

“Buradaydık! Sahnedeydik!” diyebilmek, daha da yazmak, oynamak, tasarlamak için; yüzyıllardır söylenmiş, yazılmış, çizilmiş sanatın içinde: “Tiyatro sahnesini seçmişleriz.” Kentimizin tiyatro belleğinin seyrinde görünebilir olmak, üretmişler olabilmek için, bağımsızlaşanlarız sahnelerimizde…

Öyleyse, insanın tasasına, hüznüne, kahkahasına, hikâyesine ortak bizler, şimdi birbirimizin tiyatrolarının ortaklaşan dertleriyle dayanışmak için yola çıkıyoruz.

“İzmir’de Bağımsız Tiyatrolar Var!” diyoruz.

Her daim dayanışmayla…