YÜCEL ÖZİÇER / Üniversite öğrencisi Halil Kocakır modern dünyanın tüm nimetlerinden yararlanan yaşıtlarının aksine, ilkel bir yaşamı tercih etti.
Bu haftaki konuğum aldığı radikal karar yüzünden ailesine bile ‘oğlumuz delirdi herhalde’ dedirten 21 yaşındaki Halil Kocakır. Bu genç adam ‘orman- yaşam’ dengesini kurmuş ve kendisine bambaşka bir hayat inşa etmiş.

Seni tanıyalım... Kimdir Halil Kocakır?

21 yaşındayım. Aslen Yunanistan Kavala göçmeniyim, ailem 1928’de Kocaeli’ye göç etmiş ben de İzmit doğumluyum. Kendimi bildiğim günden beri tabiatla hep iç içe oldum. Köye gittiğimizde her şeyden önce kümese girer yumurtaları toplardım. Anneannne, dede elini öper öpmez testilerle çeşmeden su taşırdım. İlk paramı henüz 5 yaşındayken dedemle birlikte topladığımız kekikten kazandım. İlk harcamamı da köyde kendime tavuk alarak yaptım. Köylü çocukları dışarıya meraklı olurdu, ben de tatilden tatile gidebilirdim o yüzden hepsinden daha çok çalışırdım köyde. Sonra büyümeye başladık, ben de köylü çocukları gibi şehrin tozuna kapıldım.

Lise yıllarımı rüzgarla yollarken, 2014 yılında gerçekten hayaliyle büyüdüğüm ve gururunu ilelebet taşıyacağım Deniz Harp Okulu’nu kazanarak subaylık eğitimime başladım. Okul yıllarım SAT komandosu olma hayalleriyle geçti. Komando olmanın azap veren zorluğuna karşın bu engeli aşmak için, hem fiziksel hem zihinsel hem de donanım olarak kendimi geliştirmeyi hedef koymuştum. 2 yıl bu şekilde, Üstün Türk Askeri sisteminde eğitildim. Ancak 2016 yılında yaşanan darbe girişimi sonrasında yapılan düzenlemeler nedeniyle okulumuzdan ayrılmak zorunda kaldık ve bu, hayallerimden farklı bir hayata başlangıcım oldu.

Yeni bir başlangıç yaparken ilk olarak ‘ben sivilken ne yapıyordum’ dedim? İkinci olarak ise şimdi öğrendiklerim sivilde ne işe yarar? Doğal bir sentez olarak ormanlara vurdum kendimi. Barınaklarımı kurdum, topraktan suyumu çıkarttım, böcek, yılan ve bitkileri yiyerek karnımı doyurdum. Yani Hayati İdame Kursları’nda ne gördüysem uyguladım ve ormana teslim ettim kendimi.

Ara arada da olsa şimdiki insanın tabiatı gereği sosyal medyada yayınlamaya başladım bunları. Hikayesi olan ve gerçekten birşeyler veren paylaşımlar olduğu için sevildiğini de umuyorum. Umarım ormanlardaki hayatım hep huzurla devam eder.
Halen Kocaeli Üniversitesi Endüstri Mühendisliği son sınıf öğrencisiyim ve ormandan kalan 2 günde okulda, okuldan arta kalan zamanda da, orman alet ve edevatlarımı yapmak için kiraladığım atölyemdeyim.

Ormana teslim olmak nasıl bir duygu? Kaç yıldır doğanın kucağındasın?

Ormana teslim olmak, derin bir sakinlik duygusu. Heveslerle ve hırsla yaşanacak bir haz değil. Ben doğduğumdan beri tabiatın bağrında bilirdim kendimi. Ordan bir şeyler almaya gittiğimden beri ben onu sarmalamışım, doğaya bir şeyler verdikçe anladım ki onun kucağı daha merhametli ve istemesek bile o cömertmiş, hep vermek istermiş. Bunu anlayalı 2 yıl oldu, öyleyse 2 yıldır onun kucağındayım.

Hayatı İdame Kursları’nda nasıl bir eğitim aldın?

İnsana yardım edecek kişinin önce kendisinin yardıma muhtaç olmaması gerekir, o sebeple her kursta motto, “Önce Can, Sonra Canan” ilkesidir. Bu sebeple bizlere temel ihtiyaçlardan itibaren doğadan beslenme, tüketilebilir suyun elde edilmesi, barınak kurulması, bağlar, tuzaklar ve hatta dumansız yanan ateşe kadar öğretildi. Ancak bizler o dönemde yalnızca askeri öğrencilerdik ve eminim bunlar en temelleriydi.

Peşinden koştuğun büyük hayalin maalesef yarım kalmış, bu durum sende bir travma yarattı mı?

Yaratmaz olur mu? Haftada en az iki gece rüyamda iştima yapıyorum, ceza alıyorum, mükafat alıyorum, koşuyorum, savaşıyorum. Benim için derinlemesine konular...

İlkel yaşamın zorlukları ve güzellikleri neler?

İlkel yaşamın zorlukları yaşamsal olan tüm şeylerden sizin sorumlu olmanız ve bugün de çalışmak yok deme şansınızın olmaması. Ama içinde bulunduğunuz zamanın genişliğinden dolayı önemsenecek yanı da yok. Ama bir itirafta bulunayım “Şu makine burda olsa beş dakikalık iş bu” dediğim de çok oluyor. Güzelliği ise etrafınızdaki tüm ilkel yapılardan siz sorumlusunuz. Barınaklar, oturaklar, çömlekten kaplar, oyma bardak ve çatallar. Düzensizlik içinde kurulan düzen. Bunu yakalayabilirseniz gerçekten muazzam bi hazzı var.

Yırtıcı hayvanlardan korunmanın özel yöntemleri var mı?

Yabani hayvanlardan korunmak için çok özel bir yöntemim yok. Stres kontrolü yapabiliyorum bu da bana kriz anında mantıklı düşünebilme fırsatı sunuyor. Maalesef buna herkes sahip değil. En mantıklı hareket bence öncelikle bulunduğumuz bölgedeki yaratıklar neler, bunlardan haberdar olmak. Ormanda çoğu hayvan insanla karşılaşmak istemez siz de istemezseniz sorun yaşanacağınızı sanmıyorum. Bonus olarak yanında yabani hayvanlara karşı torpil taşıyan ve sesle korkutup kaçıran insanlar tanıyorum. Bence mantıklı bir hareket. Ormanda herkes cesur, ama birinin ölmesi gerekmiyor o sebeple karşılaşmalardan korunmak en iyi çözüm.

Çok gençsin, sosyal yaşama hiç ihtiyaç duymuyor musun?

Sosyal yaşamımın, çoğu akranıma göre daha zengin olduğunu düşünüyorum. Yaptığınız iş ne olursa olsun gerçekten hakkını vererek yapıyorsanız ve bunu güzel sunabilirseniz buna daha önce cesaret edememiş insanlar sizinle birlikte olmak, sizinle birşeyler paylaşmak, dost olmak isteyecektir. Rahat rahat diyebilirim ki; ormanlar sayesinde şehirdeyken tanıdığımdan daha fazla insan tanıdım ve hayatıma yön veren insanlarla birlikte oldum.

Para senin için ne ifade ediyor?

Parayı gerçekten sevmiyorum. Para hayallerimi gerçekleştirecek olan değil ama hayallerimi kısıtlayan bir araç. Hayallerimi gerçekleştirecek olan içimdeki azim... Ancak para her yerde “sen geç sağa” diyen trafik memuru gibi.

Sadece bitki, yılan, böcek ile beslenmiyorsun herhalde...

Eğer güzel bir av hayvanı yakalabilirsek uzunca bir süre yetecek erzak çıkıyor, ancak artık eskisi kadar hayvanlara kıyamıyorum. Geleneksel olarak beslenmek muazzam bir duygu ancak günümüzde bu kadarına da gerek yok. Son bir yıldır dönem dönem toprağa ambarlar yapıp, erzağımı gömüyorum sezon boyunca idare ediyor.

Ormanda yaşam kurmana ailenin tepkisi nasıl oldu?

Türk ailesi nasıl olur sizce? ‘Oğlumuz delirdi herhalde’ dediler. Henüz o kadar mecnun olmadım ama ilk dönemlerde aylarca kaldığımı düşünürsek akıllı da sayılmazdım. Sosyal yaşantımı ormana taşımaya başladıkça, ‘orman ve yaşam’ dengesini oturtunca normalleştik.

Geleceğe ilişkin planın var mı?

Gelecek ile ilgili birçok planım var. İlk planım endüstri mühendisliği öğrencisi olarak İsviçre Çakısı gibi ya da Finlandiya Baltası gibi bir doğa ekipmanı çıkartarak bu ekipmanı dünyaya ihraç etmek ve bu konuda ülkemizi İsviçre Çakısı’nda olduğu gibi bir marka haline getirmek. Atölye çalışmalarım da bu sebeple benim için çok önemli. İkinci planım kendi 'hayatı idame okulumu' açıp minik kardeşlerimize ve asla büyümek istemeyenlere doğanın tadını bedenlerini de zorlayarak çıkarmalarını sağlamak. Umarım gerçekleştirebilirim. Hayat bana şunu öğretti; “Kul yazar, kader güler”... Umarım kaderle birlikte gülen tarafta olurum.

Çayını içmek istesek seni nerede buluruz?

Ormanda şu mahalle, şu sokak deme imkanım yok... Ancak Instagram @halilyum adresinden bana ulaşan herkes için sıcacık çaylar her zaman kaynıyor.