Depremi saptamak, sismik aktiviteleri gözlemlemek, hatta depremi önceden kestirmek için en hayati unsurlardan biri, deprem gözlem istasyonları… Özellikle deniz tabanında kurulacak deprem gözlem istasyonları, faya daha yakın olduğundan karadakilere kıyasla daha hassas ve daha fazla veriler sunuyor. Birçok parametrenin gözlemlendiği bu istasyonların verilerinin ortalamasından sapıldığında, yani anomaliler açığa çıktığında bir depremin gerçekleşeceğini önceden öngörmek bile mümkün. Uzmanlara göre Marmara için üç istasyon yeterli. Yaklaşık 9 milyon euro’ya mal olacak deniz tabanı deprem gözlem istasyonlarından, Türkiye’de bir tane bile yok…

14 yıl önce denizin altında gözlem istasyonu kurulacaktı

İstanbul Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü’nden emekli Prof. Dr. Namık Çağatay, deniz tabanı deprem gözlem istasyonlarının depreme hazırlıkta hayati olduğunu söylüyor. Öyle ki, Prof. Çağatay, 2011 yılında Prof. Dr. Naci Görür ile birlikte Devlet Planlama Teşkilatı’na (DPT) bu konuda hazırladıkları bir projeyi bile sunmuş: “3 yılda tamamlanabilecek projenin maliyeti 15 milyon euro olacaktı. Bu proje kapsamında Ganos ile birleşen Batı Marmara segmenti, en son depremin gerçekleştiği Kumburgaz fayının bulunduğu Orta Marmara segmenti ile İzmit fayını gözlemleyecek üç deniz altı deprem gözlem istasyonu kuracaktık. DPT’ye sunduk bu projeyi. Bizi çağırıp sunum yapmamızı istediler. Ama maalesef ‘çevre uygulamalarının zayıf olması’, yani yeterince parametrenin ölçülmediği gerekçesiyle kabul edilmedi. Oysa biz bu proje kapsamında birçok parametreden oluşan ölçümler yapacaktık. Gaz ve sıvı çıkışlarıyla sismik aktiviteleri inceleyecektik. Deprem öncesinde, deprem sırasında ve deprem sonrasında fay üzerinde nelerin nasıl değiştiği gözlenebilirdi. Her şeyden önce depremleri önceden tahmin edebilecektik. Su kolonu hararetlerini ve zeminde oluşan değişimleri inceleyerek heyelan ya da buna bağlı olarak tsunami oluşma ihtimalini saptayabilecektik. Ayrıca deprem üreten faya ne kadar yakın olursanız, o kadar fazla ve hassas veriye erişirsiniz. Karadaki sismometrelerle bu hassaslığa erişmek imkansız. Anlık verilerin sonuçları kıyı istasyonları ve merkezlere aktarılacaktı.”

Söke'de Doğalgaz Patlaması, Yangın ve Yaralı Söke'de Doğalgaz Patlaması, Yangın ve Yaralı

Proje hala uygulanabilir

“Şu an Marmara’da böyle bir istasyon maalesef yok. Bu proje hala uygulanabilir. Üstelik gelişen teknolojiyle birlikte istasyon başı 5 milyon euro’luk maliyet, 3 milyon euro civarına düşmüş vaziyette. Kandilli Rasathanesi’nin de deniz tabanı deprem gözlem istasyonu girişimleri oldu ancak kabloları balıkçıların attığı ağlar yüzünden koparıldığı için hiçbir zaman faal hale geçemedi. Ayrıca bu girişimler yalnızca sismometre yerleştirme üzerine kuruluydu. Bizim projemizde ise her bir istasyonda sismometre, gözenek suyu basıncını ölçen piezometre, ivmeölçer, akıntıölçer, tuzluluğu, sıcaklığı ve basıncı ölçen bir CTD cihazı, bulanıklığı ölçen türbidimetre, zaman ayarlı kamera, kabarcıkölçer ve gazları tespit eden kimyasal sensörler bulunacaktı. Bütün bu parametreler, ortalamalarına göre incelenecek, bir anomali saptandığında da tehlike önceden bilinecekti.”

Karadaki istasyonlar da yeterli değil

Gazi Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Kurucu Başkanı Prof. Dr. Süleyman Pampal, Türkiye’de yalnız deniz tabanı deprem gözlem istasyonlarında değil, kara üzeri istasyonlarda da yetersizlik olduğunu söylüyor. “250’si İstanbul’da olmak üzere Türkiye genelinde şu anda toplam 1187 deprem gözlem istasyonu var. Amerika Birleşik Devletleri Jeoloji Araştırmaları Kurumu’na göre bu sayı ABD’de 3 binden fazla. Yüzölçümü yüzde 48’imiz kadar, yani Türkiye’nin yarısından bile küçük olan Japonya’da ise yaklaşık 4 bin 500 kara üzeri deprem gözlem istasyonu bulunuyor. Gözlem istasyonları konusu atla deve değil. İstasyon başı tek seferlik 500 bin-1 milyon liralık maliyetlerle çok kısa sürede hayata geçirilebilir.”

Kaynak: AJANSLAR