Röportaj/ Lütfü DAĞTAŞ

Hilton oteller zinciri, geçtiğimiz günlerde İzmir kamuoyunun gündemine bomba gibi düşen bir açıklama yaptı, “Hilton İzmir’i, 16 Ekim tarihinden geçerli olmak üzere işletmeyeceğini” duyurdu. Kapanma duyurusu mesajında, “Hilton’un, İzmir’in şu ana değin gösterdiği örnek misafirperverlikten gurur duyduğu” tümcesi de yer aldı.

Kentin merkezinde, 1991 yılından bu yana yer alan; 5 yıldızlı, 381 odalı, 33 katlı dev otelin ‘gurur duyması’ tam biz İzmirlileri gururlandırırken, bir takım gelişmeler oldu ve bugüne değin kamu lehine hukuk aramalarıyla ünlü oluşunun dışında egemenlerin “istemezükçü” ilan etmekte sakınca görmedikleri Avukat Senih Özay ve avukat arkadaşları bombayı patlattı. Özay ve arkadaşları, “Sözleşmede yer almasına karşın otelin hissedarı İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne otopark gelirlerinden bir kuruş aktarılmadığı” haberlerinden yola çıkarak dosyalar hazırladılar.

İzmir’in orta yerinde, rantın yüksek olduğu bir yerde, sözleşme hükmü olarak yer almasına karşın kocaman bir kamu kurumunun böyle akçalı bir konuda ıskalanması söz konusu olabilir miydi? Gerçekten ıskalandıysa aymazlık nerelere, kimlere uzanıyordu?

Av. Senih Özay ile masasına yığılı dosyaların arasında bunları konuştuk.

Külhanilerin, karşısındakine posta koymalarında, “artistlik yapma!” dedikleri malumumuzdur. Yıllardır kamu çıkarları için hak, hukuk arayışında bir avukat olarak tanıyor kamuoyu sizi. Egemenlerden size böyle külhanice bir söz geldiği oldu mu? Dedilerse ya da derlerse yanıtınız ne olur?

Bana hiç, “artistlik yapma!” sözü savrulmadı. Savrulsaydı “Yürü!.. Rahvan yürü!..” derdim, derim.

Kamuoyu sizi üstüne üstüne gittiğiniz meselelerde hep halkın avukatı olarak gördü, görüyor ve sizinle ilgili olarak “efsane avukat” tanımlaması yapıyor.

Ben devlet+şirketleri T cetvelinde, ‘kötü’ diye niteler ve bir tarafa atarım. Öbür tarafa doğayı, insanları, kadınları, çocukları, hayvanları koyarım. Aralarında çatışmayı bilirim ve Senih Özay olarak, avukat olarak taraf tutarım! Bizim tarafta. İşte 47 yıllık avukatlık hayatım da böyle geçiyor, işte…

Mücadeleci oluşunuzda “Çerkes” yanınızın etkisi ne ölçüde, bunu söyleyin de içinde bulunduğumuz günlerin gündemindeki Hilton Oteli konusuna ufaktan girişe geçelim.

Evet… Çerkes yanım büyük ölçüde belirliyor… Ama solcu yanım, doğaya dönük yanım; hele son zamanlarda iki kaşımın ortasından aklımı ve zihnimi tatile çıkararak ruhumla bakışım da epey etkili.

Eh, şimdi gelelim, kapatılacak olan İzmir Hilton Oteli konusuna. Birlikte hareket ettiğiniz avukat arkadaşlarınızla yine ekip oluşturarak hemen kolları sıvadınız. Yaptığınız ilk araştırma sonuçlarına göre Hilton’a arsayı veren İzmir Belediye Başkanı kim?

Evet, bir Hilton faciasına tanık oluyoruz. Ekim ayında kapatıyoruz, dedikleri için meraklandık. Yumduk gözümüzü; darbeler olunca böyle büyük uluslararası şirketler orada yüksek kâr görünce atlarlar, dedik. Hilton ve General Elektrik atlamış, Büyükşehir başkanı Ceyhan Demir, kitabında anlattığı gibi, direnmiş. Bir gazete baskı yapmış, sonra başkan Burhan Özfatura sözleşmeyi imzalamış, Yüksel Çakmur, Ahmet Piriştina, Aziz Kocaoğlu, Tunç Soyer sözleşmeyi bozamamışlar. Yaaa…

Hilton yönetimine, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na, Maliye Bakanlığı’na, Sayıştay’a, İzmir Valiliği’ne, İzmir Barosu’na ayrı ayrı yazılar yazıp gönderdiniz. İzmir Barosu’na gönderdiğiniz yazının konusu, “konuyla ilgili avukat grubu kurun, gelin birlikte hareket edelim”. Baro’dan yanıt geldi mi?

İzmir Barosuna anca ulaştı başvurumuz. Cevap gelir bekliyoruz. İzmir Barosu iyidir.

Belirlemelerinize göre, 15 Nisan 1987 tarihinde, Alsancak sınırları içersindeki 1919 Ada, 6 Parselse bulunan Hilton Oteli ile ilgili hissedarlardan biri olan İzmir Büyükşehir Belediyesi, sözün tam anlamıyla çırak çıkartılmış ve otopark gelirinden yüzde 50 pay alması sözleşme gereğiyken bir kuruş almamış, alamamış; doğru mu?

İzmir Büyükşehir Belediyesi evet çırak çıkmış gözüküyor.

Şaka değil; kentin orta yerinde kamuya ait 6605,75 m2 lik bir arsanın yabancıya (yerliye bedavaya da aynı şey) gitmesini oranın sahibi halk olarak nasıl anlayalım?

Halk bu süreci ve olguyu;

a) Belediye başkanları ve meclis üyeleri masumdur, onlar İzmir’e Hilton Otelini kazandırarak çok büyük bir şey yaptılar. Olur böyle şeyler, ibra ediyoruz, suçlamıyoruz, hukuk aramıyoruz, diyebilir.

b) Bir kısım halk, uluslararası hukuk var, Anayasa var, yasalar var, tüzükler var, yönetmelikler var, genelgeler var, vicdan var, sorumluluk var, suç olabilir, der…

Bakacağız, göreceğiz.

Büyükşehir Belediyesi’nden evrakları resmen talep ettiniz. Belediyenin dönüşü oldu mu? Talepleriniz arasında, sözleşmenin bağıtlandığı 16 Nisan 1987 tarihinden itibaren başkanlık ve belediye meclis üyeliği yapmış olanların ad, soyad adreslerini de istediniz. Bunun listesi oluştu mu?

Büyükşehir Belediyesi, düşünüyorlar sanırım cevap vermeyi… Umutluyum. Başkanların adlarını soyadlarını internetten öğrendik. Meclis üyelerini de öğreniriz. Meclis kararlarına bakacağız. Muhalefet oyu tarayacağız. Zamanaşımını araştıracağız. Bekleyelim.

Maliye Bakanlığı’ndan da konuya ilişkin belge talebiniz var. Oradan da dönüş söz konusu mu? Bakanlığın, Hilton haberleri basında yer almışken, sizin resmi başvurularınız varken işi görmezden gelmesi söz konusu olabilir mi?

Valla Maliye Bakanlığı “gizli” diyebilir. Şaşırmayız! Ama Bilgi Edinme Kanuna göre Bilgi Edinme Değerlendirme Kurullarına itiraz yaparız, mahkemeye de taşırız. Stajyer Avukatlar çalışıyor.

Maliye Bakanlığı gibi konuyla harekete geçirmeye çalıştığınız diğer resmi kurum Sayıştay. Sayıştay’a, akçalı konuların netliğe kavuşması adına, “teftiş hareketiyle işe el koy!” dediniz. Gerçi başvurunuz yeni ama Sayıştay, “biz teftişe başladık”’ diye size ön yanıt verdi mi?

Sayıştay cevap verirse güzel olmaz mı? Olmaz olur mu… Pek şık olur, rahatlarız büyük ölçüde ama henüz bir cevap yok.

Peki, İzmir Valiliği’ni de unutmadınız, konuyla ilgili denetim teftiş raporu olup olmadığını soruyorsunuz. Sizce var mıdır?

Bence vardır. Yüzde 100 vardır. Bakalım yok mu diyecekler, gizli mi diyecekler…

Gelelim Hilton’a. Onlara da bir dilekçe gönderdiniz. Hilton yönetiminden bir şey talep etmeyip hangi resmi kurumlara neler yazdığınızın bilgisini verdiniz ve sizi Amerika düzeyinde ilgili mahkemeye şikayet edeceğiz, dediniz. Silkelenip de, “aman avukat bey…” paniklemesiyle sizi arayan oldu mu?

Olur herhalde… Bekle gör… TC. Hukukunda yol alamazsak Delaware Hukuku (Virginia’ya şu anda göçmüşler, oranın hukuku…) ararız.

Hilton yönetimine yazdığınız yazıda yer alan maddelerden 17. madde ilgimi çekti. “Şehir Plancıları Odası’na imar planında yapılan değişikliklerle daha önce uygulanmamış bir şey yaparak Hilton’un etrafındaki kaldırımların sıfırlanmasının nasıl mümkün olduğunu soran dilekçemizi hazırladık.” diyorsunuz.

Otopark gelirlerinden taahhütleri olmasına karşın bir kuruş ödemedikleri gibi yine halka ait olması gereken kaldırımlarımızı da mı işgal etmişler? Burasını doğru mu anladım?

Öyle duydum… Hatta oradan geçerseniz gözle de görülüyor. Şehir Plâncıları Odası da İzmir’in yüz akı odasıdır. Yazdık onlara…

Tabii bu kadar resmi kurumun yanında TBMM üyelerinden de girişim beklemek hakkımız. İster iktidar, ister muhalefet olsun, milletvekillerinden kapınızı çalan oldu mu?

Soru önergesi filan verin, diye duyarlı milletvekillerine dosya yollayasım var ama çok da param yok masraf için. Keşke gelip alsalar!

Belediyenin sadece otopark gelirine “peki” diyerek yetinmesinin anlamı ne?

İşte bunu ortaya çıkarmak peşindeyiz Lütfü.

Hilton’a, üzerinde bulunduğu belediye arsasını 33 yıl önce otel yapılması için tahsis eden dönemin Başkanı Burhan Özfatura, konu basına yansıyınca açıklamalarda bulundu, bir de “gelinen noktada Hilton, Ticaret Odası’na verilsin” önerisini getirdi. Özfatura’nın açıklamalarından sorularınıza yanıt bulabildiniz mi? Ticaret Odası’na verilsin, önerisi için de söyleyecek sözünüz olmalı.

Ne Burhan Özfatura’nın, ne Çakmur’un, ne Aziz Kocaoğlu’nun açıklamalarında bir anlaşılırlık göremiyorum. Çünkü biri, “çok güzel sözleşme yaptık,” diyor; öbürü, “sözleşme o kadar kötüydü ki iptalini bile yapamadık” diyor. İşte biz de iyi mi kötü mü, ortaya çıkarmaya çalışıyoruz.

Bina 33 yıllık kötüledi, diye, “kazanamıyoruz,” diye koca Hilton ve koca General Elektrik vazgeçiyorlar da Ticaret Odası daha mı çok iyi biliyor turizmi, otelciliği, Hiltonculuğu?

Yoksa banka borcunu ticaret odasına mı ödetecekler?

DEVAM EDECEK...