Son haftalarda sosyal medya platformları ve haber siteleri, Türkiye’de bir haftalık aile tatilinin yüz binlerce lirayı bulduğuna dair iddialarla çalkalanıyor. Özellikle “250 bin liralık tatil” gibi rakamların havada uçuşması, vatandaşlar arasında “Türkiye’de tatil yapmak, yurt dışına gitmekten daha pahalı” algısını güçlendirdi. Bu yoğun eleştiri bombardımanı karşısında turizm sektörünün en yetkili kurumlarından Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED), bir açıklama yaparak duruma açıklık getirdi.
TÜROFED Başkan Yardımcısı Mehmet İşler, kamuoyunda dolaşan bu astronomik rakamların gerçeğin sadece küçük ve abartılı bir parçasını yansıttığını savundu. İşler’e göre, bu tür fiyatlar, genele yayılabilecek standart tatil maliyetleri değil. Aksine, bunlar özel havuzlu odalar, kişiye özel hizmet sunan lüks villalar veya ultra lüks süitler gibi, nüfusun çok dar bir kesimine hitap eden konaklama tipleri için geçerli. Standart bir ailenin tercih ettiği her şey dahil konseptindeki 5 yıldızlı bir otel odasının maliyetinin bu rakamlarla uzaktan yakından ilgisi olmadığını belirten İşler, bu tür genellemelerin tüm sektöre haksızlık olduğunu ve kafa karışıklığı yarattığını ifade etti. Bu lüks paketlerin içinde özel şef hizmeti, 24 saat uşak servisi, özel plaj alanı gibi ekstra hizmetler bulunuyor ve bu nedenle standart paketlerle kıyaslanması elma ile armudu karşılaştırmak anlamına geliyor.
Rakamlarla Türkiye, yunanistan ve ispanya rekabeti
Peki, Türkiye gerçekten de Akdeniz çanağındaki rakiplerine göre daha mı pahalı? Mehmet İşler, bu iddiayı rakamlarla çürüterek, Türkiye’nin hala fiyat/performans açısından en avantajlı destinasyonlardan biri olduğunu öne sürdü. Geçen yılın verilerine dayanarak yapılan bir karşılaştırmaya göre, 5 gecelik 5 yıldızlı her şey dahil bir tatil paketi Türkiye’de ortalama 900 ila 1200 Euro arasında değişiyor. Aynı standartlardaki bir tatil için İspanya’da ödenmesi gereken bedel 1100 ila 1300 Euro’yu bulurken, Yunanistan’da bu rakam 850 ila 1000 Euro seviyelerinde seyrediyor. Mısır ise 750-900 Euro bandıyla daha uygun bir alternatif olarak öne çıkıyor.
İşler, bu rakamların sadece saf maliyeti değil, aynı zamanda sunulan hizmetin kalitesini ve paket içeriğinin genişliğini de göz önünde bulundurarak okunması gerektiğini vurguladı. Türkiye’deki her şey dahil sisteminin, birçok Avrupa ülkesindeki benzerlerine göre çok daha zengin bir içeriğe sahip olduğunu belirten İşler, “Türkiye, sunduğu tesis kalitesi, hizmet standardı ve paket kapsamlarıyla eşdeğer hizmet sunan Avrupa destinasyonlarından hala en az yüzde 20-30 daha ucuzdur. Bizde yeme içme saatleri daha uzun, içecek çeşitliliği daha fazla ve animasyon gibi ek hizmetler pakete dahildir. Bu yüzden yapılan karşılaştırmalarda adil olmak gerekir” dedi.
Yerli turiste yönelik ihmal iddiaları ve gerçekler
Sektöre yöneltilen en sert eleştirilerden biri de yerli turistin ikinci plana atıldığı ve otellerin sadece döviz getiren yabancı turiste odaklandığı yönündeydi. TÜROFED bu iddiayı da kesin bir dille reddetti. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı’nın (TGA) 2024 verilerine atıfta bulunan Mehmet İşler, geçen yıl Türkiye’de 52 milyon yabancı turistin yanı sıra, 10,3 milyon yerli turistin de konaklamalı tatil yaptığını hatırlattı. Bu rakamlar, iç pazarın toplam turizm gelirlerindeki payının yüzde 25 ila 30 gibi devasa bir orana tekabül ettiğini gösteriyor.
İşler, hiçbir işletmenin bu denli büyük bir pazarı göz ardı etmeyeceğini belirterek, iç pazarın canlı tutulması için sektörün sürekli olarak özel kampanyalar düzenlediğini söyledi. Özellikle kış aylarından itibaren başlayan erken rezervasyon indirimleri, yerli turistin tatilini yüzde 50’ye varan indirimlerle satın almasını sağlıyor. Bunun yanı sıra, kredi kartlarına sunulan taksitli ödeme seçenekleri ve çocuklu aileler için uygulanan ücretsiz konaklama gibi avantajlar da tamamen iç pazara yönelik geliştirilen stratejiler. Dolayısıyla “oteller Türk müşteri istemiyor” şeklindeki söylemlerin ticari gerçeklikle bağdaşmadığı ifade edildi.
Perde arkasındaki maliyet artışları ve fiyatlara etkisi
Otelcilerin savunması, fiyatların neden arttığı sorusunu da beraberinde getiriyor. Her ne kadar TÜROFED açıklamasında doğrudan maliyet artışlarına detaylı yer verilmese de, turizm sektörü son birkaç yıldır ciddi bir maliyet baskısı altında. Enerji fiyatlarındaki artışlar, gıda enflasyonu, personel maaşlarına yapılan zamlar ve ithal ürünlerdeki kur farkı gibi etkenler, otellerin operasyonel giderlerini rekor seviyelere çıkardı.
Bir otelin en büyük gider kalemlerini oluşturan yiyecek-içecek, elektrik, su ve personel maliyetlerindeki artışlar, kaçınılmaz olarak oda fiyatlarına yansıtılıyor. Sektör temsilcileri, bu artışların bir kısmını kendi kâr marjlarından fedakârlık ederek absorbe etmeye çalıştıklarını, ancak bir noktadan sonra fiyatlara yansıtmanın zorunlu hale geldiğini belirtiyor. Bu durum, sadece Türkiye’ye özgü değil, küresel bir sorun olarak tüm turizm destinasyonlarını etkiliyor. Ancak Türkiye gibi enflasyonun yüksek olduğu ülkelerde bu baskı daha şiddetli hissediliyor.
Sosyal medyanın yıkıcı gücü ve imaj zedelenmesi
Mehmet İşler, açıklamasının sonunda sosyal medyanın rolüne de dikkat çekti. Tekil ve çoğunlukla ultra lüks segmenti yansıtan bir tatil faturasının ekran görüntüsü üzerinden yapılan genellemelerin ve olumsuz yorumların, sektöre büyük zarar verdiğini vurguladı. İşler, “Eleştiri, haklı ve yol gösterici olduğunda değerlidir. Ancak sosyal medyada bilinçli ya da bilinçsizce yayılan genelleyici ve haksız ithamlar, yüz binlerce turizm çalışanının emeğini gölgeliyor, sektörün motivasyonunu düşürüyor ve en önemlisi ülkemizin turizm imajını zedeliyor” ifadelerini kullandı.
Bu tür olumsuz kampanyaların, sadece otelcileri değil, aynı zamanda turizmden geçimini sağlayan rehberlerden şoförlere, tarım üreticilerinden tedarikçilere kadar geniş bir ekosistemi olumsuz etkilediği belirtildi. Sektör, tüketicileri fiyatları karşılaştırırken daha dikkatli olmaya ve sadece sansasyonel rakamlara değil, sunulan hizmetin bütününe odaklanmaya davet ediyor.