Dünyada, ülkemiz kadar gündemi çabucak değişen başka ülke var mıdır acaba?
Bu sorunun yanıtı muhtemelen hayır olacak ama bu değişim bir yandan da hepimizi duyarsız kılıyor farkında mıyız acaba?
Gemisini yürüten kaptan olmaya zorlanıyoruz hepimiz.
Hile yolu ile de olsa durumu idare eden, günü kurtaran, bir biçimde yaşamını devam ettirenler maalesef el üstünde tutuluyor.
Kazancın kaynağı bile sorgulanmıyor.
Önemli olan, lüks denecek yaşam standartlarının yakalanması ve sürdürülmesi.
Hal böyle olunca da yaşam emekçiler için hep zor...

***

Üniversitede bir öğrenci, lojistik ve organizasyon dersinin yazılı sınavından kalmıştı.
Bu duruma içerlenen öğrenci hocasının odasına gitti.
Siz beni cezalandırıyorsunuz. Bunu hiç anlıyor musunuz Profesör?” dedi.
Öğrencisini dikkatle dinleyen hocası ise;
Evet tabii ki. Yoksa nasıl profesör olabilirdim?” diye yanıtladı.
Bu sözlere iyice öfkelenen öğrenci devam etti:
İyi o zaman. Size bir şey sormak istiyorum. Eğer doğru cevabı verirseniz, ben kötü notumu alıyorum ve gidiyorum. Fakat cevabı bilemezseniz bana iyi not vereceksiniz ve dersinizden geçeceğim” dedi.
Durumu anlayışla karşılayan Profesör:
Anlaşıldı. Tamam. Sor bakalım” dedi.
Öğrenci: “Yasal olup da mantıklı olmayan nedir? Mantıklı olup ama yasal olmayan nedir? Ve de ne mantıklı ne de yasal olmayan nedir?”
Profesör iyice bir düşündükten sonra hiçbir cevap veremedi.
Öğrencisinin sorusuna yanıt veremediği için de iyi not vererek onu dersinden geçirdi.
Yaşadıklarına anlam veremeyen profesör, en iyi öğrencisini çağırdı ve aynı soruları ona sordu. Öğrenci biraz düşündükten sonra cevap verdi:
Siz 63 yaşındasınız ve 35 yaşındaki bir bayanla evlisiniz. Bu yasal ama bununla beraber mantıklı değil. Karınızın 25 yaşında bir dostu var, bu mantıklı ama yasal değil. Siz, karınızın dostuna iyi bir not veriyor ve onu geçiriyorsunuz, oysa ki o sınıfta kalmıştı. Bu ise ne mantıklı ne de yasal...”

***

Ülkenin gündeminin bu kadar çok değişmesinin başlıca nedeni elbette biz değiliz, büyük oranda siyasetçiler.
Bizim hatamız olan bitene seyirci kalmak.
Alkışı da tepkiyi de esirgemek.
Bizden tepki gelmediği için de gündem bize sormadan değişip gidiyor.
İşte böyle zamanların birinde,
Babasının ölümünden sonra tahta geçerek kral olmayı başarmış adam, bir süre düşündükten sonra karşısında el pençe divan duran yardımcılarına önemli bir talimat verir.
Derhal üzerinde resmim olan pul bastırın. Bundan böyle krallığın ve bütün ülkenin mektuplarında bu pullar kullanılacak” demiş.
Aradan zaman geçmiş. Kralın yardımcıları da, postane görevlileri de yaşananlardan şaşkınmış.
Çünkü üzerinde kralın resmi olan pullar zarfa bir türlü yapışmıyormuş.
Durumdan haberdar olan kral küplere binmiş ve huzuruna çağırdığı yetkililere sormuş:
Üstünde resmim olan pullar yapışmıyor, bu pulların arkalarına zamk sürmediniz mi?”
Sarayda derin bir sessizlik olmuş. Kralın yardımcıları ile yetkilileri başları önlerinde sessizce beklerken, içlerinden biri bütün cesaretini toplayarak krala yanıt vermiş:
Sürdük efendim, sürmez olur muyuz” demiş ve bütün korkusunu yenerek eklemiş;
“Yapışmamasının nedeni, herkesin pulun arka yüzüne değil de ön yüzüne tükürmesi efendim...”

***

Kıssadan hisse;
Profesör de olsanız her şeyi bilmeyebilirsiniz.
Bu yüzden yaptıklarınıza, ettiklerinize iyice bir dikkat etmelisiniz.
İkincisi;
İyi kral her iki yanında da kendi resmi bulunan pul bastırandır.
Herkes bir iyice tükürebilsin diye...