Raşel MESERİ

Bir süre önce, pandeminin henüz başlamadığı o ‘normal’ günlerde, yeğenimi yaşamakta olduğu Toronto kentinde ziyarete gitmiştim. Orada yaşadığım güzel anlar/anılar ve yeni yerlerin ufuk açıcı duygu ve düşüncelerinin sedası, geri döner dönmez ne yazık ki jet leg’in sarsıcı etkileriyle biraz gölgelenmişti. Bir anda gece ve gündüz kesintisiz olarak dümdüz bir zamana dizilmişti. İkisini ayırma kabiliyetimi kaybetmiş gibiydim. Uyku, hayatımda hiç olmadığı kadar yabancıydı bana artık. İlk başlarda, “harika, daha ne isterim ben; okumaya, yazmaya, istediklerimi izlemeye daha çok zamanım var artık” diye durumu olumlamaya çalışan, bana bahşedilmiş daha çok zamanı kutsayan neşeli bir ruh haliyle karşıladım uykumun gelmemesini.

Fakat aradan birkaç gün geçince kazın ayağının hiç de böyle olmadığını anladım. Uyumak istiyordum, rüya görmeye ihtiyacım vardı. Vakti zamanında okuduğum bir yazı, uykunun beden için bilinen faydalarının yanı sıra, rüyaların zihin sağlığı için ne kadar elzem olduğunu anlatıyordu deneylerle. Tam rüya göreceği anda uyandırılan denekler, hızla ruhsal sorunlarla boğuşmaya başlıyordu. Beni de yavaştan etkilemeye başlayan uykusuzluğun etkilerini azaltacak yeni bir uğraş içine girmem gerektiğini düşündüm. Nasıl olsa zaman bol ve yapacaklarımın listesi uzundu; daha da uzayabilirdi.

Uykuya dalmanın imkânsız olduğu gecelerden biri, sanırım saat 04.00 gibi, gözlerim kitap okumaktan davul gibi şişmiş, uyunmayacaksa yatakta yatmanın ne anlamı var siniriyle ve başka bir şey yapayım bari kararıyla yataktan kalktım. Kafamı dağıtacak ne yapabilirim diye düşünürken resim yapmak geldi aklıma. Uzun zamandır evde duran boyalara, fırçalara elim değmemişti. Ama hızla vazgeçtim bu kararımdan. Zor gelmişti; boyaymış, fırçaymış, su veya tinermiş, o saatte çok teferruatlıydı. O anda sehpanın üzerinde bana bakan unuttuğum bir ojeyle göz göze geldim ve kafamda bir ışık yandı. Acaba oje bir boya malzemesi olabilir mi?

Denemekten ne çıkar diye düşündüm. Evde bulunan bütün ojeleri masaya yığdım. Kırmızı (evet en çok kullandığım renkti), yeşil (kızım mı bırakmıştı burada acaba?), açık pembe (nereden geldi ki bu çirkin renk?), siyah (herhalde gotik bir günümde almışım), beyaz (hata kaldırır, daha çok kullanmalıyım bunu), yaldızlı (yeni trendleri takip etmişim, aferin bana), mor (ne kadar da eski, çamur gibi olmuştur bu)… Beni, büyük bir sadakatle bekleyen resim defterimi uyuduğu yerden çıkardım ve ilk denememi gerçekleştirdim. Çok pratik geldi; her rengin fırçası kendisine aitti. Diğer tekniklerde olduğu gibi ön, arka hazırlık söz konusu değildi. Uygulaması kolay ve yaratıcılığa açık birçok özelliği vardı ojelerin.

Zaman içinde konular kendiliğinden çeşitlendi, tekniği biraz daha gelişti. Jet leg miadını doldurduktan sonra ojeresim yapmanın benim için bir tutkuya dönüştüğünü fark ettim. İçeriği bazen yazdıklarımla şekilleniyor bazen ise gündemin yakıcılığı veya sorunlarıyla biçimleniyordu. Bir yandan gündemle ilgili podcastler dinliyor, aynı anda karanlık gündemi bünyemden atmak için ojeresim yapıyordum.

Belirlenmiş bir konuya yönelik yaptığım ilk çalışma, Aylin Kuryel tarafından derlenen ve İletişim Yayınları tarafından basılan “Sıkıntı Var: Sıkıntı Üzerine Denemeler” (2020) kitabının kapak resmi oldu. Sonrasında, raflarda henüz yeni yerini alan romanım Kırık Şehir’in (Alfa Yayınları) basılması esnasında kitabı düşünerek yaptığım resimler; pandemi sırasında maske takan portreler; “masala açık” temasıyla, belki de ilerde hepsini bir araya getirerek bir masal/öykü yazılır diye düşündüğüm bir seri takip etti bu çalışmayı. Ve tabii ki hala devam ediyor. Instagram, facebook gibi sosyal medya platformlarından gelen ilgi ve olumlu tepkiler beni mutlu ediyor. Yakın arkadaşlarım ise kullanmadıkları ojeleri bana vererek harika bir dayanışma gösterdiler, gösteriyorlar. Şu anda, saymadım ama evde onlarca ojem var. Bu renk cümbüşüne bakmak bile çok hoşuma gidiyor.

Kızım Aylin, eve her geldiğinde sinmiş oje kokusunu hissederek şakayla karışık “korkarım bu koku sende kafa yapacak” diyor. Belki de yaptı, belki de bu nedenle ojeresim yapmaya devam ediyorum.