“Tuza sormayın bilmez toprağa sormayın görmez kadınlar ilk ağlayandı.

Çıplak ellerinde bir ayna, bir bıçak

suya sormayın bilmez

yaprağa sormayın görmez kadınlar ilk ağlayandı.”

Burhan Sönmez Masumlar kitabından alıntı, bu dizeler bana hep hayatın her alanında ilk ağlayanın kadınlar olduğunu ve var olmak için mücadele eden kadınları hatırlatır.

Biz kadınlar erkeklerin doğuştan elde ettiği birçok hak için yaşam boyu mücadele ederiz. Mesela eğitim almak, çalışmak, araç kullanmak için ehliyet almak vb. insanca hakları bile kadınların mücadelesi ile elde ettik. Ancak bir süredir ülkemizdeki kadınların mücadelesi hayatta kalma mücadelesine dönüştü.

Ülkemizde kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve cinayetler her yıl katlanarak arttı. Yerel ve ulusal gazetelerden, haber sitelerinden ve ajanslardan derlenen rapora göre; 1 Ocak 2021-23 Kasım 2021 arasındaki dönemde erkekler en az 285 kadını öldürdü, 711 kadını da yaralandı.

Daha birkaç hafta önce İstanbul'da Mimar Başak Cengiz hiç tanımadığı (Can Göktuğ Boz) tarafından sadece kadın olduğu için öldürüldü. Can Göktuğ Boz ifadesinde öldürmek için özellikle bir kadını seçtiğini söyledi. Boz'un bu ifadesi bize bir kez daha gösterdi ki, kadın düşmanı politikalar ve nefret dili sokaklara çok hızlı yansıyor, körüklenen ayrımcılık ve eşitsizlikler sonucu “güçsüz” gösterilen kadınlar en yakınları ya da hiç tanımadıkları erkekler tarafından göz göre göre katlediliyor. Kadınlar bu ülkede kendilerini güvende hissetmiyor.

Öfke ve dayanışma büyüyor

Erkek şiddeti artıyor, ama onun karşısında kadınların öfkesi de bu şiddete karşı dayanışma çağrısı da aynı şekilde artıyor. Kadınlar artık susmuyor; yaşadıkları tehdit karşısında birbirlerine daha çok ses veriyor. Her yıl binlerce kadın 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’nde sokağa çıkıp “Yaşamak istiyoruz” diye haykırıyor.

İşte bu ses sadece şiddete karşı olmamalı, 50 yıl önce 25 Kasım'da, Dominik Cumhuriyeti’nde diktatör Trujillo Hükümet’ine karşı büyük mücadelede yer alan, tecavüz edilerek öldürülen ve o günden sonra diktatörlüğe karşı mücadelenin en büyük sembolü olan Mirabel kardeşler gibi, insanca yaşam ve özgürlük mücadelesininde sesi olmalı.

Biz kadınlar sadece hayatta kalmak için değil insanca yaşamak için, hayatın her alanında özgürce var olmak için kolkola girmeliyiz aramızdan rüzgar geçecek kadar bile boşluk bırakmamalıyız.