Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Venezuela arasındaki kronikleşen siyasi ve diplomatik kriz, Karayip Denizi'nde yaşanan askeri bir gerilimle yeni ve tehlikeli bir boyut kazandı. ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), Venezuela'ya ait savaş uçaklarının, uluslararası sularda seyreden bir ABD donanma gemisine tehlikeli derecede yaklaşarak üzerinde alçak uçuş yaptığını ve bu hamlenin "son derece provokatif bir eylem" olduğunu duyurdu. Bu açıklamanın hemen ardından, Beyaz Saray'dan tansiyonu zirveye taşıyan bir tepki geldi. Oval Ofis'te gazetecilerin sorularını yanıtlayan ABD Başkanı Donald Trump, Venezuela'ya yönelik oldukça sert ve net bir mesaj göndererek, "Bundan bahsetmek istemiyorum ama eğer bizi tehlikeye sokarlarsa, vurulacaklar" dedi. Trump'ın bu "vururuz" tehdidi, iki ülke arasında zaten hassas olan dengeleri daha da sarsarken, bölgede sıcak bir çatışma riskine ilişkin endişeleri artırdı.

İsrail’den Lübnan’ın güneyine İHA saldırısı
İsrail’den Lübnan’ın güneyine İHA saldırısı
İçeriği Görüntüle

'Rejim değişikliği hedeflemiyoruz ama...'

Başkan Trump, gazetecilerle buluşmasında, ABD'nin Venezuela'da bir rejim değişikliğini hedeflemediğini söyleyerek daha ılımlı bir başlangıç yapsa da, sözlerinin devamında bu mesajı gölgede bırakan ifadeler kullandı. Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'nun kazandığı geçen yılki seçimlere atıfta bulunan Trump, "Bundan (rejim değişikliğinden) bahsetmiyoruz ama çok tuhaf bir seçimden bahsediyoruz, hafif tabirle" diyerek, Maduro yönetiminin meşruiyetini sorgulayan imalı bir göndermede bulundu. Bu durum, Maduro'nun bu hafta yaptığı ve ABD'yi "askeri tehdit yoluyla rejim değişikliği peşinde olmakla" suçlayan açıklamalarıyla birleşince, iki lider arasındaki karşılıklı güvensizliğin ne denli derin olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Trump'ın, Pentagon'un duyurduğu provokatif uçuş hadisesi sorulduğunda ise, diplomatik bir dil kullanmak yerine doğrudan askeri bir karşılık imasında bulunması, Washington'un Venezuela politikasında sabrının tükenmekte olduğu şeklinde yorumlandı.

ABD'nin Karayipler'deki askeri yığınağı

İki ülke arasındaki bu son gerilim, münferit bir olaydan ziyade, ABD'nin son haftalarda bölgedeki askeri varlığını artırmasının bir yansıması olarak görülüyor. Washington yönetimi, "uyuşturucu kartelleriyle mücadele" gerekçesini öne sürerek Karayipler'e çok sayıda savaş gemisi ve askeri unsur göndermişti. ABD medyasında, Trump yönetiminin, Venezuela içinde faaliyet gösterdiklerini iddia ettiği uyuşturucu kartellerini hedef alabilecek sınırlı askeri operasyon seçeneklerini değerlendirdiği yönünde haberler yer alıyor. Bu iddialarla eş zamanlı olarak, ABD'nin bölgedeki askeri gücünü daha da pekiştirdiği ve Porto Riko'daki hava üssüne 10 adet ek F-35 savaş uçağı daha konuşlandırdığı belirtildi. Bu son teknoloji ürünü hayalet uçakların bölgeye sevk edilmesi, olası bir askeri müdahale senaryosuna hazırlık olarak değerlendiriliyor ve Venezuela üzerindeki askeri baskıyı artırmayı hedefliyor.

Maduro'dan çelişkili mesajlar

Gerilimin tırmandığı bu ortamda, Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'dan ise hem uzlaşmacı hem de suçlayıcı, çelişkili mesajlar gelmeye devam ediyor. Maduro, bu hafta yaptığı bir açıklamada, "Trump'a saygı duyuyorum. Aramızdaki hiçbir anlaşmazlık askeri bir çatışmaya yol açamaz. Venezuela her zaman görüşmeye, diyaloğa hazır oldu" ifadelerini kullanarak, diyalog kapısını aralık bırakmaya çalıştı. Ancak Venezuelalı yetkililer, perde arkasında Trump'ın Venezuela politikasının asıl mimarının, Küba ve Venezuela karşıtı sert tutumuyla bilinen ve anti-sosyalist kimliğiyle öne çıkan Dışişleri Bakanı Marco Rubio olduğunu savunuyorlar. Bu durum, Maduro yönetiminin bir yandan Trump ile doğrudan bir diyalog kanalı kurmaya çalışırken, diğer yandan da ABD yönetimindeki "şahinleri" hedef alarak, Washington'daki iç politika dinamiklerini etkilemeye çalıştığı şeklinde yorumlanıyor.

Olası bir çatışmanın eşiğinde

Pentagon'un provokasyon iddiası, Trump'ın "vururuz" tehdidi, ABD'nin bölgeye yaptığı askeri yığınak ve liderler arasındaki karşılıklı suçlamalar, Karayipler'de tansiyonun tehlikeli bir şekilde yükseldiğini gösteriyor. Herhangi bir yanlış hesaplama veya kasıtlı bir provokasyon, iki ülke arasında sınırlı da olsa bir askeri çatışmanın fitilini ateşleyebilir. Gözlemciler, Trump'ın bu sert çıkışlarının, yaklaşan ABD seçimleri öncesinde seçmenlerine güçlü bir lider imajı çizme amacını taşıyabileceğini, ancak bu tür bir "tehdit diplomasisi"nin bölgeyi bir felakete sürükleme riski taşıdığını belirtiyor. Önümüzdeki günlerde, her iki tarafın atacağı adımlar ve uluslararası toplumun arabuluculuk çabaları, Karayipler'deki bu barut fıçısının patlayıp patlamayacağını belirleyecek.

Kaynak: HABER MERKEZİ