İzmir’in belediyeleri, gazeteci olarak tanık olduğum son otuz yıldaki en sıkıntılı günlerini yaşıyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, AKP hükümetinin “silkeleyin” talimatı ile sadece bu yıl içerisinde 7 milyar TL’ye yakın gelir kaybına uğrarken, ilçe belediyelerinde durum daha trajik.
Sayın Başkanlar maaş ödeyebilmeyi bizlere “başarı” olarak gösterirken, elde avuçta ne varsa, tarla tapan satıyor. Kendisinden sonra geleceklere “geleceği satılmış bir ilçe” bırakıyor.
İzmir’in belediyelerindeki durum münferit mi yoksa ülke genelindeki sorunun bir yansıması mı?
Cevap bekleyen on puanlık sınav sorusu bu…
Kabul ediyorum; hükümet, bu konuda dikkat çekici bir ayrımcılık yapıyor ve AKP’li belediyelere aynı ölçüde baskı kurmuyor. Ancak bu durum belediyelerdeki şişkin kadroları, bir kişinin yapacağı işi üç kişinin yaptığı gerçeğini değiştirmiyor.
Başlığa taşıdığımız iddiamızı veriler eşliğinde açıklayalım mı?
Hiçbir siyasi partiye aidiyetim de aidiyet hevesim de yok.
İSTANBUL ÖRNEĞİ…
Ancak…
İşim gereği sıklıkla gittiğim İstanbul’da, Büyükşehir Belediyesi’nin çalışmalarını yakından izliyorum. 20 milyon insanın yaşadığı, devasa sorunları bulunan, adeta beş karış toprak parçasının kalmadığı, sokakların insan ve otomobil kustuğu bir şehir İstanbul.
İBB’nin bu önemli sorunlara elindeki olanaklarla son derece doğru ve yerinde çözümler ürettiğini, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere iktidarın biraz olsun desteklemesi ile çok daha iyisini başarabileceğini rahatlıkla söylemem mümkün.
Bunu bir hak teslimi olarak da kabul edebilirsiniz.
Yoksa hiç kimse merak etmesin, İstanbul gibi 25 sene siyasal islamcı kadrolar tarafından yönetilen bir kentte, gökten Tanrı’nın buyruğu gelse, başarısız bir belediye başkanının seçilmesi, hem de oylarını artırarak seçilmesi mümkün değil.
Bu konuda anlatılacak masallara karnım gerçekten tok.
Pekâlâ…
İstanbul Belediyesi ve bağlı şirketlerinde kaç kişi görev yapıyor?
İBB Başkan Vekili Sn. Nuri Aslan’ın verdiği bilgiye göre 93 bin 400…
İlçe belediyelerinin çalışanları dışında 20 milyonluk devasa sorun yumağına hizmet götüren kadro sayısı bu kadar.
KAÇ KİŞİ ÇALIŞMALI?
Ya İzmir…
Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Cemil Tugay’ın bir hafta önce verdiği bilgiye göre 34 bin 218.
Bu sayıya da ilçe belediyelerinin kadroları dâhil değil.
Nüfusa orantılarsak, 4 milyon 500 bin kişinin yaşadığı İzmir’de Büyükşehir Belediyesi’nin yaklaşık 21 bin çalışanla bizlere hizmet vermesi gerekiyor.
İzmir’in yüzölçümünün İstanbul’dan daha fazla olduğunu ve bu durumun yarattığı coğrafi etkileri dikkate alırsak, en iyimser tahminle İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 24 bin kişilik kadroya sahip olması gerekiyor.
Yani…
İBB her ay en az 10 bin kişiye gereksiz yere maaş veriyor.
Okurlarımız ve İBB çalışanları kusura bakmasın ama ofislerin tıka basa çalışanlarla dolu olduğunu, buna karşılık yurttaşlara doğrudan dokunan alanlarda ciddi personel sıkıntısı yaşandığını hepimiz görüyor ve biliyoruz.
İlçe belediyelerinde de durum farklı değil.
Ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin onsuz olması sendikalar…
KİMİN PARASINI KİME!
Kurban Bayramı öncesinde İzmir’de yaşanan grevi anımsayın.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde örgütlü Genel İş Sendikası’nın grev sürecinde yaşananlar, çalışma hayatı için yaşamsal önemde olan sendikacılığın hangi seviyelere düştüğünü gösteriyor.
Ergen bir çocuğun bile ağzına almayacağı bayağılık ve pespayelikteki cümlelerin, seçilmiş bir belediye başkanına karşı nasıl kurulabildiğine tanık olunuyor.
Yetmiyor!
Soyadı ile müsemma olan “sarı sendikacılığın” akraba ve taallukātını belediye şirketlerine nasıl boca ettiğini, isim isim yayınlanan akraba listelerine bu “sarı sendikacı” arkadaşların seslerini bile çıkaramadıklarını görülüyor…
Sadece bu sendikacıları değil, onların akraba kafilelerini de vergilerimizle beslemek zorunda kaldığımız anlaşılıyor.
Yetmiyor!
Türkiye’de çalışanların yüzde 45’inin asgari ücret aldığı, asgari ücretin yüzde 20 üzerinde ücret alanlarla birlikte bu oranın yüzde 80’e ulaştığı bilindiği halde, 80 bin TL’lik ortalama ücrete dudak büktükleri görülüyor.
POS BIYIKTAN BADEME!
Yetmiyor!
Bir önceki belediye başkanının, aday gösterilmemesine rağmen seçime birkaç gün kala astronomik bir ücret zammına imza attığı, bugün yaşanan sorunun diğer sendikanın “emsal” göstermesi nedeniyle uç verdiği anlaşılıyor…
Yetmiyor!
AKP’li belediyelerde örgütlenmeye cesaret bile edemeyen DİSK’in, iş İzmir’in sosyal demokrat, özgürlükçü ve hoşgörülü yapısını suistimal etmeye gelince gerçekleri nasıl çarpıttığı görülüyor.
Yetmiyor!
Türkiye’nin ekonomisini mevcut durumuna sürükleyenlere tek kelime edemeyenlerin, bu durumun müsebbibinin İzmir Belediyesi olduğu havası verdikleri görülüyor.
Ve…
En berbatı da, çalı süpürgesi bıyıklı “sarı” sendikacı arkadaşın, menfaati bozulduğunda nasıl badem bıyık bırakma tehdidi savurabildiği görülüyor.
Şimdi…
Kimsenin aldığı maaşta gözümüz yok.
Gözü olanın da gözü çıksın.
Ancak…
Ne ülke gerçeklerine ne de belediyelerin finansal yapılarına uymayan zamları bu bol keseden dağıtma işinin sonu nereye varacak, ben söyleyeyim…
Beş senenin sonunda, personel maaşlarını ödemeyi başarı olarak anlatmaya kalkan başkanlar vatandaştan şamarı yer. Vatandaşın parasını fahiş zam oranları ile dağıtmanın sıkı bir bedeli olur.
Vatandaş ise sendika ağasından değil, oy verdiği başkanlardan hesabı sorar.
Sendika başkanı ise ne mi yapar?
Gelen ağa başkana hoş geldin, giden paşa başkana güle güle der.
Bizden anımsatması…
BELEDİYELERE ÇÖKEN HASTALIK: “YALAN SÖYLEMEME PRİMİ”
Grev sürecinde vatandaşın hayretine mazhar olan, bu köşede aylar önce dikkat çektiğimiz (Bknz, 9 Eylül Gazetesi, 30.01.2025) saçmalıklar arasında, toplu iş sözleşmelerinde “İşe Devam Primi” adı altındaki uygulamalar bulunuyor…
İşin özü özeti şu…
İşçiler işverenlerine (Belediyelere) diyor ki:
“Seninle imzaladığım iş sözleşmesi ile zaten yapmakla zorunlu olduğum mesaimi yapacağım. İşimi aksatmayacağım. Zamanında işime gelip, zamanında paydos edeceğim. Yalandan rapor alıp yatmayacağım. Bu çabamın karşılığı olarak bana ‘İşe Devam Primi’ adı altında ek bir ödeme yap!”
Gözlerinize inanamadınız değil mi?
“Yahu sen zaten yapman gereken işi yaptığın için ve yalan söylemeyeceğin için benden rüşvet mi istiyorsun” demiyor belediye başkanları.
Bu saçmalıkların altına şakır şakır imzalar çakılıyor…
Parti ayrımı gözetmeksizin şu gerçeği kıymetli başkanlara anımsatmakta fayda var:
İşin matematiği belli.
Ya siz bu bedeli ödüyorsunuz ya da sizden sonrakiler.
Sendika başkanları “Eski yönetimlerin faturasını bize kesemezsiniz” der ve işin içinden çıkar.
Kendilerince haklıdır.
Bir kişinin yapacağı işi üç kişiye yaptıran belediyeler, siyasi partilerin çiftliği ve arpalığı olmaktan kurtulamadığı sürece, yapılan hataların bedelini vatandaş olarak biz öderiz.
Bizden yazması…
CEMİL TUGAY’IN ALKIŞI HAK EDEN DURUŞU DEVAM ETMELİ
İzmir’de yaşanan grev sürecinde İBB’nin mali yapısını ve talep edilen maaş seviyesinin çılgınlığını olanca açıklığı ile paylaşan, eldivenleri takarak Kordon’daki çöpleri toplayan Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Cemil Tugay, sıkı bir alkışı hak ediyor.
Sendika ağalarının belediyelere çöreklenen akrabalarının işten çıkarılması kararına da bir İzmirli olarak yürekten katılıyorum. İBB, liyakat esaslı bir insan kaynakları planlamasını uygulayarak Türkiye’de özgün bir model oluşturabilir.
Çünkü Cemil Tugay’ın bu duruşu, eminim İzmirliler’in pek çoğunun haberinin bile olmadığı kadro ve toplu iş sözleşmesi çarpıklığını da gözler önüne sermiş ve pandoranın kutusu açılmış durumda.
Önceki Başkan Tunç Soyer’in seçime bir hafta kala imzaladığı toplu iş sözleşmesi kapsamına giren yaklaşık 5 bin İBB çalışanının maaşları, Eylül ayında 130 bin TL’ye ulaşacak. Bu durumda bir çalışanın İBB’ye giydirilmiş maliyeti 185 bin TL’yi aşacak. Bu maliyet 5 bin ABD dolarına yaklaşıyor. Eminin milli geliri bizden onbir kat daha yüksek olan ABD’de bile bu durumun örneği yok. Böylesine uçuk maliyeti, İBB’nin finansal durumu iyi olsa bile karşılamak akıl kârı değil.
Sendikacı arkadaşlarımız, çok istiyorlarsa bu maaşları kendi kadrolu çalışanlarına verebilirler. Hiçbirimizin diyeceği olmaz.
Ancak bizlerin kutsal vergileri ile oluşan Belediye bütçelerini, böylesine savrukça harcamanın çok ağır siyasi sonuçları olur, bizden anımsatması.
Bu gerçeği çok iyi bilen Sayın Tugay’ın, hepimizin takdirini kazanan duruşunun devam etmesini diliyoruz.