İki şekilde çıkış bulmuşlar…

Birincisi krizde, riske girip büyüme, misal savaş zamanları, yüksek ekonomik kriz dönemlerindeki hareketler.

Efsanedir; Rahmetli Vehbi Koç’un savaş zamanı peynircilik yaptığı söylenir…

Bütün peynirciler, bu hayalle yaşar ve borçla ölür…

Nedense orasını bilemedim…(!)

İkincisi sürekli inovasyon…

Yani değişim, gelişim, teknolojik arayışlar…

Kısaca yenilikçilik diye geçiyor…

Bu ikincisi gelecek teknolojilerini okumak, onlara yakın olmaktan geçiyor.

Misal Google, Facebook, Apple..

İnovasyon, yenilikçilik demek…

Geçtiğimiz hafta “İnovasyon haftası”ydı.

Türkiye son 20 yılda inovasyon temelli ne gibi bir marka yaratmış mıdır acaba?

Tabi ki hayır. Çaba var mı? O da yok.

Birkaç renkli tabelanın önünde verilen fotoğraflarlar. İçi boş konuşmalar…

Kentte durum? O da bildiğimiz gibi.

İzmir’de inovatif hiçbir aksiyon yoktu…

Cumhurbaşkanı ise başka bir dünyadan seslendi; “Kanatlanıp uçma aşamasındayız” dedi…

….

Pazarda soğan 8 Türk lirası…

Otomotiv pazarı felç. Yılın ilk 4 ayı yüzde 48 daralma tespit edilmiş.

Geçtiğimiz yıl 229 bin adet otomobil satılmış, bu yıl aynı dönem de 119 bin.

Balıkesir Belediyesi 400 işçiyi işten çıkarmak için düğmeye basmış.

Diğerleri kıvrım kıvrım kıvranıyor.

Partisi fark etmez, asıyorlar branda afişleri…

Belediyelerin ortalama borcu eski parayla 200 trilyon…

Maaşları veremeyecek boyuttalar.

Bu borçların, alacaklıları içerisinde intihar edenler var.

Esnafı sormayalım. Alsancak, Çankaya, iş merkezleri boş dükkanlarla dolu.

İşsizlik tavanda geziyor… Parasızlık ona keza.

Çok çok örnek ekleyebilirsiniz…

Ağır ekonomik kriz ve toplumsal gaz sıkışması olduğu da aşikar.

Hükümet kanadından bir yöneticinin gururla bildirdiği bir durum da var; “Alkol tüketiminde düşüş var”, “Herkes kendisi yapıyor, kimyager oldular” diyebilse birisi keşke…

Bu inovasyonun Türkiye’nin neresine uğradığını çözemedim.

Hayretle; inovatif hareket ararken, değişik proje ile karşılaştım.

Üstelik tamamlanmış, halka açılmış…

“Çamlıca Camiisi otomatik çıkışlı mimber projesi…”

Türkçe’ye çeviriyorum; asansörle çıkılan mimber…

Kimsenin camiye, cemevine karşı olduğu yoktur da, soğanın patatesin el yaktığı bir ekonomik kriz döneminde, 110 milyon dolara mal olan, yüklenicilerin bir kısmını batıran, caminin içerisinde, mimbere asansörle imam çıkarma projesi, her yiğidin kuracağı bir hayal değil.

Tebrik etmek lazım…

İnovatif günleriniz bol olsun…

***

Geleceğin yıldızları…

İzmir fuar alanında müthiş bir etkinlik vardı.

24 şehirden 206 takım 579 öğrenci katıldı.

Dünya Robot Olimpiyatı İzmir ayağı idi yapılan.

Yaşları 10 dan başlayan gençlerin şenliğiydi.

Kendi üretimleri olan robotlara maç yaptırdılar.

Projelerine yazılımlar yüklediler.

Legolarla, muhteşem eserler çıkardılar.

Anneler, babalar, öğretmenleri müthiş bir hava yarattılar.

Gelecek teknolojilerini uygulamaya başladılar.

En azından adım atan bu genç gönüller, umut verdiler, can verdiler…

Geleceğin yıldızları, İzmir’den geçtiler…

Ebeveynleri ve öğretmenleri dışında kimse yoktu ama, olsun…

Gönülleri sağolsun…

***

Bu doğru mu?

9 Eylül Üniversitesi'nde birçok dal var.

Dallardan bir tanesi de Güzel sanatlar Fakültesi.

Bu fakültenin içerisinde Sinema TV dalı da var.

Yani işin öğretmenleri öğrencileri burada…

Bunların işi film yapmak.

Uzun metraj, kısa metraj, tanıtım filmi.

Üstelik bilimsel boyutta da dersleri var.

Buraya kadar her şey normal.

Duyuma göre 9 Eylül Üniversitesi tanıtım filmi yaptırmış.

Doğruysa bütçesi de 300 bin lira civarında.

Yapımcı firma İzmirli de değil.

Olsa ne fark eder?

Bir üniversitenin sinema televizyon bölümü varken, burada teknik imkanlar ve başlarında eğitimli hocalar varken, bir üniversite dışarıya ne parası verir?

Üniversite hastanesi dururken, özel hastaneye hasta yollaması gibi bir şey.

Üniversite bahçesine tanzim satış tezgahı kurduracak kadar hassas olan, değerli rektörün bundan haberi var mıdır?

Şöyle düzeltelim:

“Bu doğru mu sayın rektör?”

***

TJK ve piyango

Türkiye Jokey Kulübü ve Milli Piyango…

Birbirinden farkı yok.

Para basan kurumlar…

Habere göre, her ikisi de satılığa çıkıyor…

Bu oluşumların yapısını tartışmaya gerek yok…

Bir nevi darphane…

Nesini satıyorlar anlayamadım.

Demek bıçak iyice kemiğe dayandı…

Ya da ballı her kapının önüne olduğu gibi

Buralara da sağlam bir arı dadandı…

***

Deli Ziya; “Semer seçilirken eşeğin fikri değil ölçüsü alınır …”