Sanıyorum yedi, sekiz yıl önceydi. Bir amatör futbol kulübünde yöneticilik yaptığım dönem… Canla, başla sarılmışız. Hedef sadece üst ligler değil, aynı zamanda kulübün ulaşabildiği çevredeki çocuklar ve gençler… Sporla yaşam ve getirileri… Amaç da, hedef de aynı… Hiç değişmedi. Bugün de herhangi bir amatör emekçisine sorsanız, size hemen hemen aynı şeyleri söyleyecektir. İster yönetici olsun, ister başkan… İster malzemeci olsun, ister teknik adam… Yeter ki amatör emekçisi olsun!

Neyse, işte o günlerde A takımın önemli bir maçı var. Takım A takım düzeyinde amatör 1. Ligde top koşturuyor bu arada… Hedefimiz de takımı önümdeki sezon İzmir Amatör Süper Liginde koşan bir takım haline getirmek! Hedefe de çok yakın olduğumuzun, ligin bitimine birkaç maçımızın kaldığının, iyi durumda olduğumuzun da altını çizmeliyim.
O zamanlar 18-19 yaşlarında, gelecek vadeden, iki ayağına da hakim, futbol zekası iyinin üzerinde olan, güçlü, fizikli… Hani denir ya topçu bu diye… İşte bu tanımlarda bir futbolcumuz var takımda. Sadece biraz hırçın… Bazen sabırsız… Ara sıra da istenmeyen hal ve hareketler sergileyebiliyor saha içerisinde… Üst liglerden başka bir takımın hocası, “bunun burada ne işi var, çok üst ligleri hak ediyor” dediğine şahitlik etmişliğim vardır.

Hocamız da dünya iyisi… Tam bir baba… Amatörlüğü de, profesyonelliği de iliğine kadar yaşamış bir adamcağız. Bahsini ettiğim futbolcumuz çok iyi ama aradaki sıkıntılı hallerini hocamız absorbe etmeye, bize yansıtmamaya çalışıyor. Delikanlı maçın içerisinde üç, beş hareket yapıyor ve biri mutlaka golle sonuçlanıyor. Sıkıntılı durumları devam ediyor ama… Hem de git gide artarak…
Tansiyonu ve önem derecesi yüksek olan son maçlardan birinde, bu arkadaşımız centilmenlik dışı bir hareketle kırmızı kart görerek oyun dışında kaldı. Bu O’na yetmedi, oyundan çıkarken de, çıktıktan sonra, saha kenarında da hırçınlığını devam ettirdi. Amatör maçlarda kırmızı karttan sonra tribüne gelebiliyorsunuz. Soyunma odasına sizi kilitlemiyorlar. Bu kardeşimiz de tribüne çıkıp, saha içerisine ve hakemlere sataşmalarına devam etti. Bizler ve bir iki taraftarlar ancak sakinleştirip, uzaklaştırabildik. O, bu sırada yapacağını yaptı tabii…
Perşembe günü İl Disiplin Kurulu cezasını açıkladı ve sekiz müsabakadan men! Söz aramızda az bile verdiler.
Yıllar geçti. Bu kardeşim şimdi profesyonel 2.Ligde top koşturuyor. Bir ipucu; belki seneye TFF 1.Ligde boy gösterecek. Gördüğü yıllık kart durumları da öyle amatördeki gibi değil. Düzelmiş ve akıllanmış!
Bu gerçek, yaşanmış hikâyeyi neden anlattım biliyor musunuz? Milli gururumuzdu hani… İspanya’da göğümüzü kabarttı yıllarca… Dünyanın neresinde olursa olsun, tüm futbolcuların hayali, bu milli kardeşimize nasip oldu. Barselona’da top koşturdu. Evet, Arda Turan…

İki hikâye! İkisi de amatörden başlayıp bugünlere geliyor. Biri çok uç noktalara ulaşıyor… Diğeri biraz daha mülayim… Biri tarihten ders alıyor, düzeliyor! Diğeri kendini bozuyor da bozuyor… Ders alıp, düzeleceğine, çocuklara ve gençlere, hatta tüm dünyaya kötü örnek oluyor! Ne diyeyim, Allah ıslah etsin!