Bu yıl İbni Sina’nın, yüzyıllar boyunca başta Avrupa olmak üzere birçok tıp okulunun temel kitabı olmuş El Kanun Fit Tıp kitabının yazılışının 1000.yılı. Batı dünyasının Avisenna olarak tanıdığı İbni Sina,eşsiz bir hekim olarak herkesin bilgi dağarcığında yer etmesine rağmen onun pozitif bilimci bir felsefeci, astronom, fizikçi ve matematikçi olduğunu çok azımız bilir.

İbni Sina, "İnsanın ruhu kandil, ilim onun aydınlığı, zihnimiz ise kandilin yakıtı zeytinyağı gibidir’’ der ve ‘’İnsan eğer ruhunun ışık saçmasını istiyorsa, onu bilgi ile beslemelidir’’ diye de ekler.Çok çalışıp bilgiye açlığını gideren insanların ilahi bilgi hazinesine de ulaşabileceğinden bahseder. Bu gerçekleştiğinde, ’Ruhu,yönünü kutbi aleme çevirerek, ölüyor olsa bile, ebedi yaşamın sonsuz mutluluğunun kapısını aralar.’ Burada bazı açıklamalarda bulunur. İbni Sina’ya göre evrende ulvi bilgi yığını söz konusudur ve bilge insan, asıl kaynağa ulaşmak için başta bilim ile ruhunu beslemeli, ardından da kadim bilgi havuzundan feyz almalıdır.

Öğrencisi Ebû Ubeyd el-Cûzcânî’ye yazdırdığı hayat hikâyesinden öğrendiğimiz kadarıyla İbni Sina, özünde, ömrü boyunca oluşturduğu felsefe ile bir anlamda insanın ebedi mutluluk arayışının bir metodolojisini ortaya koymuştur. İnsan bilgi için çalışmalı, doğa bilimlerini öğrenmeli, ahlak kurallarını içselleştirmeli, böylelikle ‘’faal akıl’’ adını verdiği bir olgunluğa ulaşmalı, nihayetinde de bu hayatta kendisi ve yaşadığı toplum için mutluluğu inşa edebilmelidir.

Yaşadığı dönemde, çağını bir güneş gibi aydınlatsa da, İbni Sina‘nın hayatını geçirdiği coğrafyada zamanla bilim ve kültür bağlamında geri kalma söz konusu oldu ve Avrupa,İbni Sina ve İbni Rüşt gibi müellifleri ve eserlerini izleyerek hem Grek hem de Mısır gibi uygarlıkları yeniden keşfetti, sonuçta da Rönesans ile bugünkü refah düzeylerinin tohumlarını attı.

Ben mesleğim gereği İbni Sina’nın tıbbi dehası üzerinde durmak istiyorum. Tarihte ilk defa çiçek,veba gibi hastalıklarda  ortak yeme içme  ve temas sonrası bulaşın üzerinde duran, bu hastalıkların kurtçuklar (mikroplar) vasıtası ile kişiden kişiye geçtiğini vurgulayan İbni Sina, kirli havaların da bazı hastalıklara davetiye çıkarttığını açıklar. Vebanın insanlarda salgına yol açmadan önce fareler üzerinde yayıldığını gözlemleyen İbni Sina tümörleri de kökleri civar hücrelerin içine doğru dağılım yapan urlar olarak tanımlamıştır. Kaplıcaları da birçok hastalık grubunda ek tedavi olarak önermiştir. İbni Sina’nin tarihteki ilk katarak ameliyatını yaptığı da bilinir. Ayrıca böbrek ameliyatları ve bazı zor doğumlarda kendine özel forseps uygulamaları da geliştirmiştir.

Bugün mikrobiyata ve fonksiyonel tıp kapsamında ele alınan yiyecekler ve diyete dair de oldukça özlü bir sözü çağlar öncesinden sarf etmiştir: "Bütün hastalıkların aslı, yenilen ve içilen şeylerdir".

Kanıta dayalı tıp, deneysel tıp ve farmokoloji konusundaki çalışmaları dışında çocuk işçiliği dair birçok konuda gözleme dayalı yazıları söz konusudur.

‘El Kanun Fit Tıp’ isimli eserinin, 13. yüzyılda Cremonalı Gerard tarafından Latince’ye çevrilmesi ile birlikte ismi, Hipokrat ve Galenos gibi tıp ikonları arasında sayılmaya başlandı. Çünkü Hipokrat’ın bilmece gibi yazdıkları ve Galen’in oldukça  sıkıcı ve karmakarışık eserler yanında  El Kanun Fit Tıp, kapsamlı ve sistematik anlatım tarzı ile Avrupa’da hüküm süren tıp geleneğini kökünden sarsmış, Avrupa’daki tıp fakültelerinin temel kitabı olarak  XVII. yüzyıla kadar etkisini sürdürmüş, Hipokrat ile Galen dahil eski Yunan Tıp otoritelerini yüzyıllarca gölgede bırakmıştır. İbni Sina, geçmişteki eklektik ve dağınık Helenistik, Roma, Bizans, Arap ve  Süryânî tıp yazıtlarını sistemleştirerek güncellemiş, kendi tecrübelerinin perspektifinde kapsamlı bir tıp sistematiği oluşturmuştur. Avrupa’da tıp okulları mezuniyet sınavı İbni Sina’nın El Kanun Fit Tıbb kitabı ile yapılmış,Montpellier, Leuven ve Paris üniversitelerinin yüzyıllarca değişmez temel tıp kitabı olmuştur.

57 yıllık ömründe yazdıkları ile önce İslam sonrasında da Avrupa bilim çevrelerine ilham veren bir kılavuz olarak yeri sarsılamaz bir tıp abidesi olarak zirveye yerleşen İbni Sina için, Çehâr Maḳāle adlı eserinde Nizâmî-i Arûzî’nin dediği gibi “Eğer Bukrat (Hipokrat) ve Câlînûs (Galen) sağ olsalardı, El Kanun Fit Tıp kitabının önünde secde etmeleri gerekirdi” tarzında bir secde olmasa bile, anısı önünde insanlık saygı ile eğilmektedir.