TCK 103 Çocuk Cinsel İstismarı Affına Karşı Kadın Platformu’nun tele-konferans ve canlı yayınla düzenlediği kamuoyu açıklamasına yoğun ilgi gösterildi. Açıklamada, “Çocuk cinsel istismarcılarına yönelik af girişimlerinden, İstanbul Sözleşmesi’ni ve 6284 sayılı Şiddet Yasasını karalamaktan, kadınların kazanılmış haklarını tehdit etmekten vazgeçin!” mesajı verilerek, özetle şu noktalara değinildi:

“Kadın örgütleri olarak çocuk cinsel istismarı suçunu düzenleyen Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 103. maddesi ile ilgili af girişimlerini kaygı ile izliyoruz.

Bu konu, İnfaz Yasası Nisan ayında TBMM’de görüşülürken de gündeme gelmişti. Muhalefet partilerinin kabul etmemesi ve kadın hareketinin tepkileri nedeniyle bu girişim ertelenmişti.

Bu girişim sırasında öğrendik ki 13 yaşındaki kız çocuklarına istismardan yargılanan ve hatta mahkumiyet kararı kesinleşip cezaevine konmuş kişilerin resmi nikah yapıldığı takdirde serbest kalmaları, bu evlilik 5 yıl sürdüğü takdirde cezanın tamamen ortadan kalkması, cinsel istismar gibi ciddi bir suçun cezasız bırakılması hedefleniyordu.

Üstelik tüm dünyada 3-4 yaş farkı olan akran kavramı ile oynanarak 15 yaş farkın bile ‘akran’ sayılabileceği iddia ediliyordu.

Bizler bu girişimden tamamen vazgeçilmesini beklerken AK Parti Grup Başkan Vekili Tokat Milletvekili Av. Özlem Zengin ve Ak Parti MKYK üyesi ve Van Milletvekili Osman Nuri Gülaçar gibi üst düzey Parti yöneticileri bayramdan sonra ya da 15 Temmuz’da Meclis kapanmadan önce bu affın çıkacağını açıklamışlardı.

Bu nedenle kadın örgütleri olarak 6 Temmuz 2020 tarihinde bir basın açıklaması yayınlayarak bu girişimden vazgeçilmesini talep etmiştik. Bugüne kadar bundan vazgeçileceğine dair hiçbir açıklama yapılmadığı gibi, tam tersine siyasetin ve bürokrasinin çeşitli kademelerinden bu affın çıkacağı haberleri gelmektedir.

Her ne kadar kulislerde bu af girişiminin TBMM’nin Ekim ayında başlayacak yeni yasama dönemine bırakıldığı iddia edilse de bu iddialar adeta kamuoyunu oyalamak, yatıştırmak için olduğu izlenimi vermektedir. Bu nedenle, kadınlar olarak Meclis açık kaldığı sürece gece yarılarına dek süren yasamayı izleme nöbetimiz sürecektir. Çünkü 2016 yılında bir gece yarısı birkaç milletvekiline verdirilen bir teklif ile bu af çıkarılmak istenmişti. Kadınlar olarak o günden beri bu konunun gece nöbetçileriyiz. Ancak 2016’da bu maddeye ilişkin değişiklik önerisi Meclis gündemine bir gece yarısı getirildiği için, bu af girişiminden vazgeçildiği en yetkili ağızlardan açıklanıncaya kadar bu nöbetimizi sürdüreceğiz. Çünkü TBMM’nin açık olduğu 15 Temmuz tarihine kadar bizlerin tedirginliği sürecek.

Bizler kadın örgütleri olarak çocuklara cinsel istismarcıların affından vazgeçmeniz için mücadele ederken 2 Temmuz günü AK Parti Genel Başkanvekili, İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş ise, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetle mücadelenin ulusal ve uluslararası zeminini oluşturan İstanbul Sözleşmesi’nden AK Parti olarak Türkiye’nin çıkması yönünde hazırlıkları olduğunu açıklamıştır.

İstanbul Sözleşmesi’ne Karşı Çıkmak Şiddetçi Erkeklere Teşvik, Tüm Kadınlara Tehdittir

TBMM Boşanma Komisyonu Raporu’ndan beri İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasaya karşı sistematik bir karalama kampanyası yürütülmektedir. Bu kampanya nedeniyle ne İstanbul Sözleşmesi ne de 6284 sayılı yasa etkili bir biçimde uygulanmaktadır. Devleti şiddetle ilgili yasaları ve sözleşmeleri uygulamaması, bu düzenlemelerin gerektirdiği şiddetle mücadele mekanizmalarını kurmaması nedeniyle ülkemizde her gün en az üç kadın hayatını kaybetmektedir. Ne yazık ki Numan Kurtulmuş’un son açıklaması da sözleşmeyi ve yasayı uygulamamak için zaten direnmekte olan tüm kamu görevlilerine en üst düzeyden bağlayıcı bir “talimat” niteliği taşımaktadır. Bu gibi açıklamaların, şiddet uygulayan erkekleri teşvik etmek; şiddete maruz kalan birçok kadının devlet mekanizmalarına başvurma cesaretlerini kırmak; kamuda görevini yerine getirmeye çalışan az sayıdaki yargı ve kolluk görevlisinin de elini kolunu bağlamak gibi olumsuz sonuçları olacaktır.

TCK 103 Çocuk Cinsel İstismarı Affına Karşı Kadın Platformu’nu oluşturan kadın örgütleri ve destekleyen diğer sivil toplum örgütleri olarak yetkililere sesleniyoruz:

Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddet ile ayrımcılığı körükleyen bu söylemlerinize son verin; İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasanın etkin bir biçimde uygulanmasını ve işlevli bir Alo Şiddet Hattı, ülke çapında yeterli sayıda kadın danışma merkezleri, sığınaklar, cinsel şiddet kriz merkezleri ile şiddetle mücadelenin ulusal mekanizmasının yeterli sayı ve nitelikli destek kapasitesine ulaştırılmasını sağlayın; Çocuk İstismarcılarına Af Girişimlerinin Gündemde Tutulması İstismarcılara Teşvik, Tüm Çocuklara Tehdittir. Bu af söylentisi olduğu sürece;

Türk Ceza Kanunu’ndaki 15 yaş altı çocuklarla hiçbir koşulda cinsel ilişkiye girilemeyeceği ve Türk Medeni Kanunu’ndaki 17 yaşın altında evlilik yapılamayacağı konusundaki yasal düzenlemeler kağıt üzerinde kalıyor, uygulanmıyor, uygulanamıyor. Gençler, aileler bu yasalar yokmuş gibi yaşamaya devam ediyor.

Çocuk cinsel istismarcıları işledikleri suçtan mahkum olsalar bile, kız çocuğunu ya da ailesini ikna edip resmi nikah yaptırdıkları takdirde cezadan kurtulabileceklerini düşünebiliyorlar.

Maalesef yargı da af propagandalarından etkilenerek giderek daha çok beraat kararı veriyor.

Toplum da gelenek, görenek diyerek ve af söylemlerinin de teşvikiyle çocuk evliliği adı altındaki çocuk cinsel istismarını ihbar yükümlülüğünü savsaklıyor.

Af söylentisi çeşitli kişi ve kurumların, kız çocuklarının evlendirilme yaşının 12 hatta 9 olabileceği yönündeki propagandalarının sürüp gitmesine neden oluyor.

Bu af girişimi ertelenmekle kalmamalı; bir daha asla gündeme gelmemek üzere ülkenin gündeminden tamamen çıkartılmalıdır.

15 Haziran 2020 tarihinde yaptığımız basın açıklamasında da hatırlattığımız gibi;

Devletin asli ve öncelikli görevi, çocukların cinsel istismara maruz kaldığı şartları ortadan kaldırmak, koruyucu ve önleyici hizmetleri kurumsallaştırmaktır. İstismar faillerini ve onlara yardım ve yataklık edenleri affetmek/cezasız bırakmak, bu suçların teşvik edilmesi demektir; başka çocukların istismarına zemin hazırlamaktır.

Çocuk yaşta zorla evlendirmeleri ve çocuk istismarını önlemesi gereken ama bunu yapmayan; aksine teşvik eden, kolaylaştıran ya da göz yuman tüm sorumlular cezalandırılmalı, kamu görevlileri ise görevlerinden alınmalıdır. Evlenme ehliyeti olmayan çocuklara dini nikâh kıyan din görevlileri, çocuklarını çocuk yaşta evlendiren aileler ve ihbar yükümlülüğünü yerine getirmeyerek buna göz yuman kişiler ve resmi otoriteler özellikle cezalandırılmalıdır.

Çocuk ve Kadınlara Yönelik Şiddet Hareketleriyle Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesi İçin Alınacak Tedbirlere ilişkin 2006/17 sayılı 4 Temmuz 2006 tarihli Genelge acilen uygulamaya geçirilmelidir.

Tüm bakanlıkların, Meclis’teki muhalefet partilerinin, kadın, çocuk ve hak temelli çalışan tüm örgütlerin, akademinin ve ilgili meslek örgütlerinin katilimi ile beş yıllık bir Çocuk Yaşta Zorla Evlendirmeler ile Mücadele Strateji Belgesi ve Eylem Planı çıkartılmalı; daha önce çıkartılan planlar uygulanmalı, ilgili tüm kamu kurumlarının bu planların hayata geçirilmesi konusunda yeterli bütçe ve insan kaynağı tahsis etmesi sağlanmalıdır.

Yapılması gerekenler bu kadar açık ve net olduğu halde ne yazık ki tam tersi söylem ve politikalarla karşı karşıya kalıyoruz. 6 Temmuz’da yayınladığımız basın açıklamamızda çocuk cinsel istismarcılarına af girişimlerinin ertelemesini değil, bu niyetten tamamen vazgeçilmesini talep etmiştik.  Ancak şu ana kadar AK Parti’nin yetkili hiçbir isminden bu konuda kaygılarımızı giderecek herhangi bir açıklama yapılmadı. Bu nedenle bir kez daha tekrar etmek istiyoruz:

Çocuk cinsel istismarcılarına yönelik af girişimlerinden tamamen vazgeçin ve bunu kamuoyuna derhal ilan edin!

İstanbul Sözleşmesi’ni ve 6284 sayılı Şiddet Yasası’nı karalamaktan vazgeçin!

Kadınlara ve kız çocuklarına karşı şiddeti durdurun!

Kadınların kazanılmış haklarını tehdit etmekten vazgeçin!”