Haber/Didar Demirci
İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC), Türkiye’nin en büyük Uluslararası Basın Merkezi’nin kapılarını, Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ) Genel Kurulu ve Uluslararası Yerel Medya Zirvesi'yle birlikte açtı. Bu yıl genel kurulunu tamamlamak üzere Paris, Viyana, Atina gibi aday şehirler arasından İzmir’i seçen EFJ, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ile birlikte Alsancak Tarihi Havagazı Fabrikası’nda düzenlenen organizasyonda Türkiye’deki basın özgürlüğünü ve gazetecilerin durumunu ele aldı.

İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi’nin de katıldığı Genel kurulun açılış konuşmasında Avrupa Gazeteciler Federasyonu Başkanı Mogens Blicher Bjerregard, AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Nikolaus Meyer Landrut, İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Başkanı Gökhan Durmuş söz aldı. Ardından, TGS Yönetim Kurulu Üyesi İpek Yezdani, ‘Türkiye’de gazeteciliğin durumu ve basın özgürlüğü mücadelesi’ başlıklı sunumunu gerçekleştirdi.

Program, TGS Akademi Direktörü Orhan Şener’in moderatörlüğündeki ‘Yerel medya nasıl güçlenir?’ konulu panelle devam etti. Panelde, Avrupa Gazeteciler Federasyonu Başkanı Mogens Blicher Bjerregård, Avrupa Gazeteciler Federasyonu Direktörü Renate Schröder, Gazeteciler Cemiyeti Derneği Başkan Yardımcısı Yusuf Kanlı konuşmacı olarak yer aldı.

TÜRKİYE’DE ‘GAZETECİ’ OLARAK YARGILANDINIZ

EFJ Başkanı Mogens Blicher Bjerregård, “Türkiye’deki gazetecilerin yaşadığı davalarda buradaydım. Tüm gazetecilere sokaklarda kamuoyunda büyük bir destek vardı. Burada gazetecilere verilen değerin ne kadar olduğunu gördük ve Türkiye’de bunları görmek gerçekten umut verici. Sizler Türkiye’de gazeteciler olarak yargılandınız. Zamanınızı gazetecilik yerine mahkemelere çıkarak harcadınız. Bu gazetecilere yapılmaması gereken bir şey. Binlerceniz defalarca mahkemelere çağırıldınız. Ülkenizde çok başarılı işler yaptınız. Biliyoruz ki daha yapılacak çok iş var ve biz de bu yüzden buradayız” diye konuştu. Akademinin gazetecilere yardımcı olduğunu belirten Bjerregård, “Akademinin kurumsallaşmış yapı oluşturup bu sayede gazetecilere yardımcı oluyor. Bu bizim için ilham kaynağı. Böyle bir örgütlenme bizler için çok iyi bir örnek” dedi.

‘SANSÜR YASASI İLE MÜCADELE EDİYORUZ’

“Türkiye basın ve ifade özgürlüğünde geriye doğru gidiş konusunda ısrarını sürdürüyor” diyen Gökhan Durmuş, “Dezenformasyonla mücadele adı altında kamuoyuna duyurulan Basın Kanunu ve Bazı Konularda Değişiklik Yapılmasına dair kanun teklifi ile yeni bir sansür yasası geliyor. Kamu barışına karşı suçlar başlığı altında ‘sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır’ gibi bir düzenleme getiriliyor. Son derece sübjektif değerlendirmeler ile gazeteciler hapse atılmak isteniyor. Bu yasa teklifinde ayrıca suçun, failin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle bu ceza 1,5 kat artırılıyor. Yani gazeteciye haber kaynağını açıklamak zorundasın yoksa hapse gireceksin deniyor. İnternet medyasında çalışan meslektaşlarımızda basın kanunu kapsamına alınıyor ancak tüm yetki Basın İlan Kurumu veriliyor. Basın İlan Kurumu internet medyasına resmi ilan verme yetkisini, ilanı ve basın kartlarını iptal etme yetkisini alıyor. Sendikamız TGS’nin de içinde bulunduğu Medya Dayanışma Grubundaki meslek örgütleri ile birlikte bu teklifin geri çekilmesi için mücadelemiz sürüyor” diye konuştu.

Dünya basın özgürlüğü sıralamasında Türkiye’nin 149’uncu sırada olduğunu söyleyen Durmuş, “Cezaevlerinde 23 meslektaşımız gazetecilik faaliyetlerinden dolayı tutuklu bulunuyor son 1 yılda 31 gazeteci 52 gün gözaltında kaldı. 60 gazeteci hakkında soruşturma açıldı. 28 davada 273 gazeteci yargılandı. Yargılanan gazeteciler toplam 75 yıl 5 ay 26 gün hapis cezasına mahkum edildi. 57 gazeteci fiziksel saldırıya uğradı, 32 gazeteci sözlü olarak tehdit edildi. 54 haber sitesine ve 1355 haber içeriğine erişim engeli getirildi. RTÜK 61 ayrı karar ile 10 milyon 427 bin 902 TL idari para cezası verdi televizyon kanalarına. 559 basın kartı iptal edildi. Basın ilan kurumu 25 gün ilan kesme cezası verdi. Evrensel Gazetesinin ilan hakkı 800 günü aşkın zamandın gasp ediliyor.  Sektörümüzdeki işsizlik oranı yüzde 18.3. Böyle bir tablo içerisinde baskılara boyun eğmeyen, kalemlerini satmayan, basın meslek ilkelerinden ödün vermeden gazetecilik faaliyetini sürdüren binlerce meslektaşımız var. Bizlerin mesleğe olan bu bağlılığı değiştirecek her şeyi” ifadelerinde bulundu.

“DEMOKRASİ ANCA ÖZGÜR GAZETECİLİK VARSA VAR OLUR” 

İfade özgürlüğünün çoğulcu bir demokrasinin işleyebilmesi için bütüncül bir rol üstlendiğini ifade eden AB Türkiye Delegasyonu Başkanı, Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut, “Vatandaşlar bağımsız bir medyaya erişemezlerse doğru bir bilgiye de erişemezler bu olmazsa vatandaşlar taraflı bilgiye ulaşırlar. Doğru ve bağımsız bir medya tüm süreçler için gereklidir. Böylece şeffaf bir hükümete ulaşılır. Ukrayna’da sansürün dezenformasyonla dolu bir basınla karşı karşıyayız. Böylelikle toplumlar karşısında çok yönlü bir demokrasi anca özgür gazetecilik varsa var olur.  Asılsız haberlere pandemide de çok sayıda maruz kaldık. Bağımsız bir medya ekonomik olarak da gazetenin bağımsızlığını sürdürülebileceği bir yapıya neden olur. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılım sürecinde siyasi koşullarını ve uyum sürecini takip ediyoruz. Kriterlere baktığımızda Avrupa Birliği’nde hukukun üstünlüğü ifade özgürlüğü yargı bağımsızlığı gibi kriterler vardır sonuncusu Ekim 2021’de yayınlandı. Bu yayınlana raporlarda ne yazık ki Türkiye’de görülen olumsuz bir gidişat görülmüştür. Eğer bizim sağlıklı bir kamu araştırmasına ihtiyacımız varsa Türkiye’nin özellikle genel seçimler doğrultusunda konuya önem vermesi gerekiyor. Özgür alanın aynı zamanda desteklenmesi beslenmesi ama baskı altına alınmaması gerekiyor. Biz Avrupa Birliği olarak yerel kuruluşlarla yakın bir temas halindeyiz. Bu sayede yasal ve düzenleyici bir politika ortamının hazırlanmasında destekte bulunuyoruz” diye konuştu.



Gappi: Birlikte hareket etmeye ihtiyacımız var
Uluslararası Yerel Medya Zirvesi programı kapsamında düzenlenen ‘Yerel medya nasıl güçlenir?’ konulu panelin devamında söz alan İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi, “Türkiye’de en büyük mücadeleyi yerel basın veriyor. Son 15- 20 yıldır Türkiye’nin içinde bulunduğu konjonktür ulusal basının çok daha manipüle edilebilir ve dizayn edilebilir olduğunu gösterdi. Yerel basını istedikleri gibi manipüle edip dizayn edemediler. Büyük kentlerdeki yerel basının birlik ve dayanışmayı doğru gösterdiği takdirde dimdik ayakta durdu. Bu nedenle artık çağımızda glolokal çağı… Global olmak zorundasınız, işbirliği yapmak zorundasınız; ancak yerel gücünü de iyi görmek durumundayız. Yerelde güçlenmenin, yerelde örgütlenmenin önemini biliyoruz. Yerelde örgütlenmelerin geçmişteki gibi göz ardı edilmemesi gerektiğine inanıyoruz. Yerelden başlayan doğru örgütlenme modelinde gazetecilerin; çok daha güçlü, birbirlerine dayanarak, işbirliği içerisinde var olabileceğini İzmir gösterdi. Çünkü İzmir’deki bütün yerel gazeteler ve ardından web sitleri de dahil buna işbirliği içerisinde cemiyetimiz ile birlikte yol almaya başladılar. Bu gazetecilerimizi, meslektaşlarımızı elbette daha da güçlendirdi. Ancak çok açık ki ulusalda birlikte hareket etmeye ihtiyacımız var. Bu organizasyonun bunun için bir başlangıç olmasını da ayrıca diliyorum. Bundan sonra yerel medya ile ulusal medyanın çok daha sıcak ilişkiler içinde olmasını diliyorum” sözlerini kaydetti.

“ÜLKEMİZDE GERÇEĞİ YAZMANIN KARŞILIĞI ATEŞTEN GÖLEK”

Doğru ve tarafsız haber alamayan toplumların nefes alamayacağını ve ön yargıların içinde boğulacağını vurgulayan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Toplumumuz hakikati buluşturma sorumluluğu basın mensuplarının omuzundadır. Taşınması zaten zor olan bu görev düşünce özgürlüğünün olmadığı ülkelerde daha ağır bir göreve dönüşür. Türkiye gibi özgürlüklerin ağır saldırı altında olduğu basın özgürlüğünün her gün darbe aldığı ülkemizde gerçeği yazmanın karşılığı ateşten gölek giymektir. Ülkemiz yeniden özgürlüklerine kazanacaksa bunu ateşten gömlekleri giyenlere borçluyuz. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün hazırladığı 2022 dünya basın özgürlüğü raporuna göre, Türkiye 180 ülke arasında 149’uncu sırada. TGS tarafından hazırlanan rapora göre mayıs ayından itibaren 26 gazeteci gazetecilik faaliyetleri nedeniyle cezalandırıldı. Gazeteciler hakkında açılan davalar, yargılamalar, sayısız tutuklamalar Türkiye’de basın özgürlüğünün ne kadar büyük bir tehdit altında olduğunu gösteriyor. TBMM de görüşülmeye başlanacak kamuoyunda dezenformasyon adıyla bilinen yasa gösteriyor ki iktidar gazeteciler üzerinde kurduğu tahakkümü yeterli bulmamış. İktidar seçime giderken Sosyal medya üzerinden basın ve ifade özgürlüğünü daha fazla baskı altına almaya çalışıyor. Basın ve ifade özgürlüğünü susturma çabaları sadece ülkemize özgü değil. Tüm dünyada örneklerini gördüğümüz Otoriter yönetimleri iktidarlarını korumak için kullandıkları en önemli araçlardan biri. Türkiye’de yolun sonuna geldik. Basın özgürlüğü üzerindeki baskı ve sansür gazetecilerin yaşadığı hukuksuzluk çok yakında sona erecek” ifadelerinde bulundu. Soyer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Basın özgürlüğü için nitelikli yetişmiş iş gücüne ve doğru finans modeline ihtiyaç var. Değişen dijital koşullara uyum sağlamak basının özgürleşmesi için başka bir öncelik.”

​​​​​​​‘Yerel medya nasıl güçlenir?’ konulu panelin moderatörlüğünü TGS Akademi Direktörü Orhan Şener yönetti. Panelde, Avrupa Gazeteciler Federasyonu Başkanı Mogens Blicher Bjerregård, Avrupa Gazeteciler Federasyonu Direktörü Renate Schröder, Gazeteciler Cemiyeti Derneği Başkan Yardımcısı Yusuf Kanlı konuşmacı olarak yer aldı.