Geride bıraktığımız hafta İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği ‘İzmir’in 100 Yılı’ Sempozyumu’na katılan bilim insanları kentimizin dünü ve bugününe ilişkin önemli bilgiler verirken,  geleceğimize ilişkin ipuçları da sunuyordu.

Geride bıraktığımız hafta İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği ‘İzmir’in 100 Yılı’ Sempozyumu’na katılan bilim insanları kentimizin dünü ve bugününe ilişkin önemli bilgiler verirken,  geleceğimize ilişkin ipuçları da sunuyordu. Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Başkan vekili Mustafa Özuslu konuşmasında “İzmir’e hizmet etmek için yola çıkmış siyasetçilerin bilim insanlarından, akademisyenlerden, sanatçılardan öğrenmesi gereken fikir, belge, projeler olduğunu biliyoruz. Bu sempozyumdan çıkacaklar bize ışık tutacak” derken bu gerçeği vurguluyordu.

Prof. Dr. Melek Göregenli’nin yönettiği ilk oturumda, iki değerli akademisyen, tarihçi Dr. Erkan Serçe ve arkeolog Prof. Dr. Ersin Değer’in yanında bir sanatçının, Ahmet Güneştekin’in yer alması anlamlıydı. Ama, sempozyumun bütününde sanata daha fazla yer verilmeliydi diye düşünüyorum. Nitekim ikinci gün ‘İzmir’de Kültür ve Sanat’ başlıklı oturumun başkanı şair Asuman Susam, oturumu açarken “Sempozyumda sanata tek oturum ayrılması üzücü” diyordu. Bu eksiklik, İzmir’in sanat yaşamına kapsamlı bir yorum getirecek bir başka sempozyumla giderilebilir kanısındayım.

İlk günün konuşmacılarından Erkan Serçe, İzmir’in çok kültürlülüğü üzerinde odaklanmıştı. İzmir’in, dünya vatandaşlığı olarak tanımlanabilecek ‘kozmopolit’ kimliğini irdeleyen Prof. Serçe, çok kültürlülük kavramının ancak demokrasilerde mümkün olduğunu vurgulayarak, 19. yüzyılın ikinci yarısında kentin tiyatroları, sinemaları, matbaaları, kafeleri ile kültürel çoğulculuğu yaşadığını, kültürel etkinliklerin ilanlarının beş dilde yayınlanabildiğini, bu zenginliğin kentin Levanten, Rum, Ermeni, Yahudi nüfusunun yaşadığı bölgelerinde yoğunlaştığını anlattı. 1908’de Meşrutiyet’in ilanının ortak bir kültür yaratmak için son fırsat olduğunu ama yükselen milliyetçiliğin bunu olanaksızlaştırdığını söyleyen Serçe’nin konuşması, kentin giderek yitirdiği çok kültürlü kimliğini vurgulaması açısından önemliydi. Prof. Değer’in sayısız kültüre ev sahipliği yapan kentin geçirdiği evreleri, kentin kültürel değişim sürecini anlatan konuşması, Prof. Serçe’nin konuşmasını bütünleyen bir içeriğe sahipti. Ahmet Güneştekin, mübadele üstüne kısa bir film göstererek başladığı konuşmasında, dünyaya bakışının merkezinde yüzleşme ve hafızanın yer aldığını vurgulayarak, şu sıralar Kültürpark’ta Atlas pavyonu’nda yer alan ‘Gavur Mahallesi’ adlı sergisinin, “ülkenin en büyük günahlarından birisi olan mübadele” üzerinde odaklandığını anlattı.

İzmir tarihinin en önemli sayfalarından birini oluşturan ‘Mübadele’ çeşitli oturumlarda, farklı boyutlarıyla ele alındı. ’Nüfus ve Göçler’i konu alan 2. oturumda, Mert Kaya’nın ‘100. Yılında Mübadeleyi Hatırlamak ve Unutmak: Bir Küçük Karşılaştırma’ başlıklı ders niteliğindeki konuşmasını, Dr. Sekan Turgut’un ‘Arafta Bir Kimlik Olarak Levantenlik ve Çok Kültürlülüğe Övgü’sü izledi. Dr. Mümtaz Peker, ‘Göçle Kaybeden Kent: İzmir’ başlıklı konuşmasında, İzmir’in aldığı göçlerle değişen kültürel kimliğini vurgularken, Dr. Güzin Çaykıran Ermeni kaynaklarına göre İşgal döneminde İzmir ve çevresine Ermeni göçünü, Dr. Engin Önen bir köyün şehre dönüşme öyküsü olarak Narlıdere’nin değişim serüvenini anlattı.

Sempozyumu diğer oturumları, İzmir’in kültürel mirası, kent ve mimari, iktisat-siyaset ilişkisi, eğitimin farklı yüzleri, toplumsal cinsiyet çalışmaları ve ‘İşgalden Kurtuluşa Barış… Dünya Basınına Yansımalar’ üzerine odaklanmıştı. İkinci gün, ‘İşgal, Kurtuluş ve Barış’ başlıklı oturumda, Celal Bey’in (Bayar) İzmir günlerinden, Mudanya ve Lozan Konferanslarına İzmir tarihine ilişkin önemli bilgiler sunuldu. Oturumda bir konuşma yapan Tunç Soyer, 100 yıl öncesinde olağanüstü renkli bir kültürel hayatı olan, Avrupa’nın önde gelen şehirleriyle kıyaslanan İzmir’in, önce ticaret rotalarının değişmesiyle güç kaybettiğini ve üç buçuk yıllık işgalden sonra yaşanan yangının etkilerini hatırlattıktan sonra, İktisat Kongresi’nin İzmir’de düzenlenmesinin önemini vurgulayarak, “Kurtuluşun ve kuruluşun şehri İzmir’in önümüzdeki yüzyıla nasıl baktığının ve geleceğin İzmir’inin, İzmirlisinin nasıl şekilleneceğinin konuşulduğu sempozyumun geleceğe ışık tutağını düşünüyorum” diyordu.    

Yaşadığımız kente bir başka gözle bakmamızı sağlayan tüm konuşmacılara ve bu önemli sempozyumu hayata geçiren İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Kültürü, Müzeler ve Kütüphaneler (APİKAM) Müdürü Tuğba Kılıçkaya ile birimin çalışan ekibine İzmirliler adına teşekkürü borç biliyorum. Daha bir hafta önce, ‘Yaşar Kemal ile Binbir Çiçekli Bahçede’ Sempozyumunu düzenleyen APİKAM, yarından itibaren bir başka etkinlik gerçekleştirecek: ‘6. İzmir Uluslararası Mizah Festivali’. Altı gün boyunca, Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi, APİKAM Kitap Kafe, İzmir Sanat, Institut français (Fransız Kültür Merkezi), İzmir Mimarlar Odası Mimarlık Merkezi ve Çetin Emeç Sanat Galerisi’nde devam edecek etkinlikler, ‘Siyaset ve Sanat’ teması üzerinde odaklanıyor. Edebiyattan tiyatroya, karikatürden sinemaya geniş bir yelpazede yer alan ve dünden bu güne sanatın siyaset dünyasına bakışını yansıtan ‘Mizah Festivali’ne İzmirlilerin ilgisini esirgemeyeceğine inanıyorum.