Sinan KESKİN

[email protected]

Fotoğraf sanatçısı Melis Manav'ın çalışmalarını Bodrum Dibeklihan Kültür ve Sanat Köyü'nde açtığı ilk sergisi Rüyalarımın Ötesinde ile keşfetmiştim. Melis'in eserlerini klasik bir fotoğraf olarak adlandırmak çok zor. Evet, temelinde fotoğraf var ama Melis çektiği fotoğrafları da kullanarak hayallerini yansıtıyor. Melis Manav, “Fotoğrafı ham halinden alıp, manipüle ederek kendi yaratmak istediğim fikre getiriyorum çünkü yaratmak istediklerim fotoğrafın gerçekliğinden uzak oluyor. Biraz deli hareketler olabiliyor ama deliliğe yaklaşarak başka bir gerçekliği yaratma fikri de çok güzel bence” diyor.

Uzayı, dalga sesini, çimenler üstünde yalın ayak yürümeyi, hayvanlarla iletişim kurmayı, insan ruhunu anlamayı ve müzik dinleyerek hayal kurmayı çok sevdiği söyleyen ve “Umarım herkes hayal gücünü en iyi şekilde ifade edebileceği tekniği keşfeder ve onunla kendi ruhuna daha da yaklaşır” diyen fotoğraf sanatçısı Melis Manav ile sanat yolculuğunu konuştuk.

Melis, öncelikle kısaca seni tanıyabilir miyiz? Melis Manav kimdir, ne zaman nerede dünyaya geldi, nasıl bir eğitim aldı?

Tabi. 1984 İzmir doğumluyum, aynı zamanda Makedonya köklerine sahibim. Hayatımın büyük bir bölümünde İstanbul'da yaşadım ve hala yaşıyorum. Notre Dame de Sion Fransız Lisesi'nden mezun olduktan sonra, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde okudum. Küçüklüğümden beri kendimi sanat yoluyla ifade etmeyi çok sevdim ve hep sanat okulunda okumayı hayal ediyordum. O nedenle tüm bu eğitimlerimden sonra, bence doğru bir zamanlamada, kurumsal işimi bıraktıktan sonra San Francisco Academy of Art University'de fotoğrafçılık master programını tamamladım. İnsanlara hep kendilerinden bahsetmeleri istendiğinde işlerinden ya da eğitimlerinden bahsediyorlar ama ben detayların da bizi biz yaptığına ve karşımızdakiyle daha sağlam bir bağ kurduğuna inanıyorum. O nedenle tüm bunların yanında kendimle ilgili birkaç detayı da eklemek istedim. Uzayı, dalga sesini, çimenler üstünde yalın ayak yürümeyi, hayvanlarla iletişim kurmayı, insan ruhunu anlamayı ve müzik dinleyerek hayal kurmayı çok seviyorum.

Hayatının bir kısmında ABD'de bulundun. ABD'ye gitme nedenin neydi, neden döndün?

ABD'ye ilk olarak yıllar önce, California'da ağabeyimin yaşadığı dönemde ziyaret amaçlı gitmiştim ve çok sevmiştim. O dönem için orada yaşama hayalim olmamıştı ama ilerleyen yıllarda değerlerime uygun olduğunu gördüğüm için ilk olarak San Diego'da bir dil okuluna giderek, adımımı attım. Bu süreç benim yeni bir ülkede yalnız olarak yaşamam ve ayakta durmam adına çok iyi bir başlangıç oldu. Aklımda da sanat eğitimi almak olduğu için uzun zamandır okulları araştırıyordum. San Francisco'da hiç bulunmamıştım ama başvurduğum okulu çok sevip, yıllar önce Türkiye'den yazışmıştım. Dil okulu sürecimin ardından da bu okula başvurdum ve kabul edildim. Bir anda kendimi, daha önce hiç gitmediğim, dünyanın öbür ucunda bir şehirde buldum. Farklı ülkelerde ve şehirlerde yaşamayı çok seviyorum ancak hiçbir şehir, hayatımın sonuna kadar aynı yerde yaşama fikrini vermedi bana. Dolayısıyla San Francisco için de geçerli oldu bu durum. Türkiye'ye, ailemin, buradaki dostlarımın yanına dönüp, bu topraklardaki enerjiyle beslenip, tekrar başka ülkelerde farklı deneyimler kazanmaya gidebilirim. Böylesi ruhuma daha besleyici geliyor.

Kariyerinin ilk zamanlarında farklı bir iş yapıyordun sanırım. Neler yaptın, biraz söz eder misin?
Farklı iş deneyimlerim oldu. Dönüp baktığımda aslında hepsinin birbiriyle ilgisi olduğuna ve beni şu anıma getirdiğine inanıyorum. Fransız lisesinde okumam farklı külterlere açık olmamı ve onları anlamama çok yardımcı oldu. Liseden sonra Fransızca özel dersler verdim. İletişim fakültesinde okumam ise benim yazıya, araştırmaya, kameralara ve görsel sanatlara olan ilgimin bir sonucuydu. Mezun olduktan sonra reklam ajanslarında bulundum ancak bulunduğum yerlerin değerlerime uygun olmadığını fark ettim ve devam etmek istemedim. Fotoğrafa ilgim o dönemlerde çoktan başlamıştı, arkadaşımla beraber bir fotoğraf ekibi oluşturduk ve portre fotoğraflar çekmeye başladık. Görsel sanatların her dalı son derece ilgimi çekiyor, o nedenle bu arada grafık ve web tasarım eğitimi de aldım ve uluslararası büyük bir firmada grafik tasarım alanında çalışmaya başladım. Bu kurumsal dönem ise hayatımda neyi istemediğimi anlamamda çok yardımcı oldu, hayallerimi gerçekleştirme cesaretini bana verdi. Sonra da yurt dışına gittim ve fotoğrafçılığı tam zamanlı yapmaya başladım. Şu anda yarattığım işlerim ise tüm bu sözcüklerin, fotoğraf makinasının, tasarımsal öğelerin ve en çok da kendimle iletişimimin bir bütünü.

GERÇEKLİKTEN UZAK

Oldukça ilgi çekici çalışmalara imza atıyorsun. Eserlerin fotoğraf mı resim mi? Sen nasıl tanımlıyorsun?

Çok teşekkür ederim. Çalışmalarım fotoğraf temelli. Fotoğrafı ham halinden alıp, manipüle ederek kendi yaratmak istediğim fikre getiriyorum çünkü yaratmak istediklerim fotoğrafın gerçekliğinden uzak oluyor. Foto manipülasyon olarak isimlendiriliyor ama ben çoğunlukla sadece fotoğraf olarak bırakmıyorum. Üstüne ifade etmek istediğim fikri çizebiliyorum ya da fotoğraf içinden bir öğeyi seçip, farklı bir şekilde kullanıyorum. Fotoğrafın gerçekliğini, hayal dünyamla birleştirip resimsel bir estetik kazandırmayı seviyorum. Resim ve fotoğrafın birbirine dokunması, gerçeklikle hayal dünyasının aynı yerde buluşması gibi geliyor. Açıkçası kendimi kısıtlamadan ifade etmeyi seviyorum sanırım o nedenle de farklı alanları birleştirmeyi seviyorum.

Bu teknik hakkında kısaca bilgi verir misin?

Foto manipülasyon, çektiğiniz fotoğrafı ham halinden, makinadaki doğasından, bir yerde de gerçekliğinden uzaklaştırıp, kendi gerçekliğinizi yaratabileceğiniz bir teknik diyebilirim. Çektiğiniz ayrı ayrı fotoğraflarla, hayal dünyanıza uygun bambaşka bir sahne yaratabiliyorsunuz. Ya da tek bir fotoğrafa bambaşka bir boyut kazandırabiliyorsunuz. Bir süre sonra da bu bakış açısı hayatınızdaki bakış açısını değiştiriyor. Örneğin bir ağacı gördüğümde onunla yaratabileceğim bir sahne gözümün önüne geliyor. Bir fotoğraf karesi içinde bunu belli bir yere kadar yaratabilirsiniz ama manipüle ederek yaratıcılığınızı çok daha fazla katabiliyorsunuz. Bu da kendi hayal dünyanızı yaratmanızı, kısacası çok daha özgün işler yaratabilmenize katkı sağlıyor bence.
Bir fikrin eser haline gelene kadar nasıl bir aşamadan geçiyor?

En heyecanlı kısmı fikri bulmak oluyor. Çünkü bu, bir yerde kendi bilinçaltıma ulaşmak oluyor. Kendimden bir parçaya biraz daha yaklaşmak, ona dokunup, suyun üstüne çıkarmak. Bazen farkında olmadığım şeylerin farkına varıyorum böylece. Bir rüyamın, bir düşüncenin ya da bir korkunun, bazen de bir acının... Benim hayatta en değer verdiğim şeylerden biri, özgünlük. O nedenle kendi işimde de, içdünyamı, bilinçaltımı nasıl daha çok keşfedebilirim, nasıl kendimi daha iyi yansıtabilirim diye düşünüyorum. Fikirler, çoğunlukla müzik dinlerken geliyor. Gözümün önüne sahne gelebiliyor, unutmamak için defterime çizebiliyorum. Bazen okuduğum bir cümle beni çok etkileyebiliyor. Bir şiirden ya da bir yazıdan olabilir. Daha sonra oluşturmak istediğim fikirler için gereken malzemeyi, kıyafeti ya da mekanı arıyorum. Çekimi yaptıktan sonra da Photoshop'ta hayalimdeki son halini yaratıyorum. Piano dinlemek gerçekten beni en yükselten şeylerden biri sanırım.Yaratmaya başladığım bir fikir bazen onun etkisiyle bambaşka bir fikre de evrilebiliyor. Bazen de deneysel olmayı seviyorum. Kameranın karşısına geçip içimden geldiği gibi kendimi ifade edip, onunla bir şey yaratmak da çok heyecanlı oluyor. Biraz deli hareketler olabiliyor ama deliliğe yaklaşarak başka bir gerçekliği yaratma fikri de çok güzel bence.

Bugüne kadar kaç sergi açtın? Karma sergilerde yer aldın mı?

Yurt dışında çeşitli karma sergilere katıldım ve 2019 yılında Bodrum'da hep yer almak istediğim Dibeklihan Kültür ve Sanat Köyü'nde ilk kişisel sergimi açmak üzere kabul edildim. Rüyalarımdan ilhamla oluşturduğum serim olan Rüyalarımın Ötesinde'yi sergileme şansım oldu ve en değerlisi, çok fazla güzel insanla tanıştım.

Pandemi döneminde çalışmalarını nasıl sürdürüyorsun?

Pandemi dönemi herkes gibi benim de endişe yaşadığım bir dönem oldu. Genel olarak evde zaman geçirmeyi çok seven bir insan olsam da zorunlu dışarı çıkamama, çıkınca gelen tedirginlik, korku ve kısıtlanma hissi ister istemez farklı etkiledi. Bir süre üretmekte zorlandım. Dışarıdaki çekimler ister istemez tedirgin edici ancak çekimlerimi ve kişisel çalışmalarımı evden de kendi minik stüdyomda yaptığım için devam edebildim. Eve kapanma dönemleriyse kendi içimde ve ilişkilerimde birçok şeyi gözden geçirme ve iyileştirme adına çok faydalı oldu diyebilirim.

Yakın zamanda hayata geçirmeyi planladığın bir projen var mı?

Fotoğraflarımı şiirle ya da kısa hikayelerle birleştirip, fotoğraf kitabı çıkarma fikri var aklımda. Bunu, yazılarını beğendiğim kişilerle ortak bir proje olarak yapabilirim. Bir de müzikle birleştirebileceğim ikinci kişisel sergimi açmak istiyorum ve pandemi sonrası bol bol seyahat edip, farklı şehirlerdeki, ülkelerdeki sergilerde bulunmak istiyorum.