Özge UYANIK - Türkiye’de sofralar giderek fakirleşiyor. Bayram sofralarının baş tacı olan kırmızı et, artık milyonlarca aile için ulaşılamaz bir lüks haline geldi. Yılbaşından bu yana et tüketimi yüzde 50’ye varan oranda geriledi, kasap tezgâhları boş kaldı. Alım gücü eriyen vatandaş ekmeğe, makarnaya ve ucuz karbonhidratlara yönelirken, çocukların tabağı proteinden, demirden ve B12’den mahrum kalıyor. Uzmanlara göre bu gidişat, yalnızca bugünü değil, Türkiye’nin geleceğini de tehdit ediyor.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı verileri, tehlikenin boyutunu gözler önüne seriyor. 2025’in ilk yarısında ailesinin yanında temel ihtiyaçları karşılanamayan ve ailesinden alınma riski bulunan çocuk sayısı 171 bin 895’e çıktı. Her beş çocuktan biri yeterli beslenemiyor, her dört çocuktan biri okula aç gidiyor. Her 10 aileden biri çocuğuna taze meyve-sebze alamazken, kırmızı et tüketimi lüks haline geldi.

Family Outing In Manhattan Ny 2025 01 07 07 06 47 Utc

Yetersiz beslenmenin ağır bedeli

Uzmanlar, çocukların yetersiz beslenmesinin yalnızca açlık değil, ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getirdiğini söylüyor. Yetersiz protein, demir, çinko ve vitamin eksiklikleri; kansızlıktan raşitizme, öğrenme güçlüğünden bağışıklık sistemi çöküşüne kadar birçok hastalığın kapısını aralıyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre yetersiz beslenme, dünya genelinde 5 yaş altındaki her beş çocuktan birinde büyüme geriliğine yol açıyor. Türkiye’de bu oran yüzde 5-10 seviyelerinde, ancak et tüketimindeki düşüşle artış riski büyük.

Uğur Toprak-5

Uzmanlardan uyarı: “Taklit ve tağşişe dikkat”

Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Uğur Toprak, et tüketimindeki dramatik gerilemenin halkı ucuz ve sağlıksız gıdalara ittiğini belirtti:

“Etbir'in verilerine göre pandemi döneminde et tüketimi 33% azalırken Makarna Sanayicileri Derneği'nin verilerine göre makarna tüketimi 25% artış gösterdi. Bugün et tüketimindeki düşüşün 50% ye vardığı belirtiliyor. Tabii ki bunda en büyük etken artan gıda enflasyonu. Bu durum vatandaşın gıda alışverişinde öncelikli olarak fiyat kriterini baz almasına ve hangi ürün, nerede ucuzsa oraya yönelmesine neden oluyor. Burada da karşımıza iki büyük sorun çıkıyor; birincisi neredeyse hammadde fiyatına satılan ve merdiven altı veya kayıt dışı şekilde uygun olmayan koşullarda üretilen gıda maddeleri, ikincisi ise taklit ve tağşiş. Her iki durum da halk sağlığı açısından risk teşkil ediyor.”

Kronik hastalığa yatkın nesil yetişir

Et tüketiminin azalması, yalnızca sofralardaki çeşitliliği değil; çocukların büyümesini, halk sağlığını ve ülkenin geleceğini de tehdit ettiğini belirten Toprak şöyle konuştu:

“Et, yüksek biyoyararlanımı olan protein, demir, çinko, B12 vitamini ve esansiyel amino asitler gibi temel besin öğeleri açısından önemli bir kaynak. %50’ye varan bir tüketim düşüşü, bu besin öğelerinin eksikliğine yol açabilir. Düşük et tüketimi, özellikle çocuklarda ve kadınlarda demir eksikliği anemisine yol açabilir. Bu durum yorgunluk, bilişsel performans düşüklüğü ve bağışıklık sistemi zayıflığına neden olur. B12 vitamini yalnızca hayvansal gıdalarda bulunur. Eksikliği nörolojik bozukluklar, anemi ve uzun vadede bilişsel gerileme riskini artırabilir. Et tüketiminin azalması, halkın daha ucuz ancak besin değeri düşük karbonhidrat veya işlenmiş gıdalara yönelmesine yol açabilir. Bu, obezite, tip 2 diyabet ve kardiyovasküler hastalık riskini artırabilir.

Et tüketimindeki düşüş, ekonomik, kültürel ve çevresel faktörlere bağlı olarak halkın alternatif gıdalara yönelmesine neden oluyor. Bunların başında baklagiller (mercimek, nohut, fasulye), soya ürünleri (tofu, soya sütü) ve tahıllar geliyor. Ancak bu gıdaların biyoyararlanımı ete kıyasla daha düşük ve demir, çinko gibi mikro besinlerin emilimi sınırlı. Tamamen ekonomik nedenlerle, halk daha ucuz gıdalara (ekmek, makarna, patates bazlı ürünler) yönelebilir.

Üniversiteler ne zaman, ayın kaçında açılacak?
Üniversiteler ne zaman, ayın kaçında açılacak?
İçeriği Görüntüle

Hayvancılık sektörünün zayıflaması, et alternatiflerinin üretimini de etkileyebilir. Bu, halkı daha fazla ithal gıdalara veya düşük kaliteli ürünlere yöneltebilir, bu da gıda güvenliği risklerini artırabilir. Et tüketimindeki azalma, özellikle çocuklarda yetersiz beslenmeyi tetikleyebilir. Çocuklar, büyüme ve gelişme için yüksek miktarda protein, demir, çinko ve B12 vitaminine ihtiyaç duyar.

Protein, demir ve çinko eksikliği, çocukların boy ve kilo gelişimini olumsuz etkiler. Uzun vadede, bu durum daha kısa boylu, düşük kas kütlesine sahip ve kronik hastalıklara yatkın bir nesil yaratabilir. Türkiye’de büyüme geriliği oranlarının artması, sağlık sistemine ek yük getirebilir. Bu sorun eğitim, gıda güvenliği ve tarımsal destek politikalarıyla çözülebilir. Gelecek nesiller için fiziksel ve zihinsel gelişim risklerini en aza indirmek için dengeli beslenme ve gıda güvenliği önlemleri kritik önem taşıyor.”

Muhabir: ÖZGE UYANIK