Sevda KETENCİ / Eğitim İş İzmir 3 Nolu Şube Başkanı

[email protected]

Ancak Toplu Sözleşme Görüşmeleri kamu emekçilerinin tüm haklarının ve geçmiş kayıplarının geri kazanımının görüşüldüğü, sorunların masaya yatırıldığı yerdir. Görüldüğü üzere; Toplu Sözleşme Görüşmeleri, siyasi iktidarın kendini yandaş sendika ile kurguladığı bir senaryodan ibarettir ve sonucunda kamu çalışanlarının açlık ve yoksulluğa mahkum edildiği bir tiyatrodur.

Bugüne kadar; kamu emekçileri, sözleşme masasında hiçbir zaman kazanım elde edemedikleri gibi enflasyonun altında ezilmişlerdir. TÜİK yıllık enflasyonu 17.53 olarak göstermiş ancak Birleşik Kamu İş Konfederasyonu araştırma birimi Kamu-Ar bir yılda 32.9 artış yaşandığını ortaya koymuştur.

Örnekleyecek olursak; elektriğe, doğal gaza yapılan zamların günlük yaşamı nasıl etkilediği ortadadır. Zorunlu tüketim maddelerinin yılda yüzde 35 zamlandığını düşünürsek, memura verilen zam geçtiğimiz Temmuz ayında yüzde 8.45’tir ve olması gerekenin çok altındadır. Evine peynir, ekmek götüremeyen kamu emekçisi enflasyona boyun eğmek zorunda bırakılmıştır.

Tüm bu sorunların çözülebilmesi, önceki yıllarda yaşanan kayıpların karşılanabilmesi için kamu çalışanlarının ücretlerine öncelikle yüzde 30 oranında zam yapılmalıdır. Birleşik Kamu İş Konfederasyonu olarak; öncelikli talebimiz, kamu çalışanları adına sadece sözde yetkili sendikanın değil, tüm sendikaların temsil edilmesi ve söz sahibi olmasıdır. Ancak o zaman kamu emekçisinin gerçek hak talepleri ekonomik krize, enflasyona ve gerçekçi ülke koşullarına göre belirlenecektir.

Eğitim, Öğretim ve Bilim Hizmet kolu çalışanlarının sorunları da aynı şekilde her geçen gün artmakta ve çözümsüz bırakılmaktadır. İş kolumuzun ana çekirdeğini oluşturan yükseköğretimde çalışan akademik, idari, teknik ve yardımcı personelin yanı sıra Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı kurumlarda çalışan öğretmen, idari, teknik ve yardımcı personellerin sorunlarını geçmiş dönemlerde olduğu gibi yeniden ele alıyor ve taleplerimizi iletiyoruz. İşkolumuzdaki çalışanların sorunlarını biliyoruz ve en yüksek perdeden seslendirmeye de devam edeceğiz.

Eğitim-İş olarak ana hatları ile taleplerimizi sıralarsak:

- Kamu çalışanlarının geçmişe yönelik kayıpları giderilmeli.

- Enflasyonun gizlendiği anlayış terk edilmeli ve gerçekçi zam oranları görüşülmeli.

- Tüm memurların ek göstergeleri 3600’e yükseltilmeli, özellikle emekli maaşlarının bu açıdan düzenlenmesi sağlanmalı.

- Eşit işe eşit ücret olarak yapılan ek ödemeler tüm kamu çalışanlarını kapsamalı.

- Vergi dilimi yüzde 15’te sabitlenerek; yapılan komik zamların, üç ay sonra kamu çalışanından geri alınmasının önüne geçilmeli.

- Eğitim-öğretim ödeneğinin tüm eğitim çalışanlarına verilmesi.

- Aynı okulda aynı işi yapan, aynı mesaiyi yürütenler arasındaki farklılıkların giderilmesi ve ücretli öğretmenliğe son verilmesi.

- Yardımcı hizmetler personellerinin görev tanımları yapılmalı, mesai ücretleri arttırılmalı ve sınav, seçim gibi görevlerdeki haksızlıklar giderilmeli.

- Öğretmenlerin maaş karşılığı ders saatleri tüm branşlar için 15 saatte eşitlenmeli.

- Adaletsizliğin her geçen gün arttığı başöğretmenlik, uzman öğretmenlik uygulamasına son verilmeli 8 yılını dolduran tüm öğretmenlere uzman öğretmenlik, 15 yılını dolduranlara ise başöğretmenlik tazminatı ödenmeli.

- Doğum öncesi izin süresi pandemi döneminde olduğu gibi 16 haftaya doğum sonrası ise bir yıla çıkarılacak şekilde düzenlenmeli.

- Yiyecek ve giyecek yardımlarının kapsamları genişletilmeli.

Bu toplu sözleşme masasında sadece memur zamları değil, kamu emekçilerinin tüm hakları görüşülmekte ancak kamuoyuna sadece zam görüşmesi olarak yansımaktadır. Ve yıllardır toplu sözleşme masasında yaşanan hak kayıpları nedeniyle evine ekmek götüremeyen milyonlarca emekçi geleceğe olan güvenini kaybetmiştir.

Eğitim-İş olarak ana hatlarıyla açıkladığımız sorunların yanı sıra eğitim, öğretim ve bilim hizmet kolunda gerek ekonomik gerekse özlük haklarında yaşanan sorunlara çözüm olmayan toplu sözleşme; senaryosunu iktidarın yazdığı, yönetmenliğini iktidarın yaptığı, masadakilerin ise acemice sahnelediği tiyatrodan öteye gitmeyecektir.

Eğitim-İş, bu orta oyununda figüran olmak yerine, emekçilerin sendika özgürlüğü, grev ve toplu sözleşme hakkı, mali ve sosyal hakları için verdiği mücadelesini tüm baskılara rağmen sürdürecektir.

Biz Birleşik Kamu İş Konfederasyonu'na bağlı sendikalar olarak kapalı kapılar ardında yapılan görüşmeleri reddediyor, hakkımız olanı talep etmek için tüm Türkiye'de, Burdur, Antalya, Aydın, İzmir, Tekirdağ, Adana, Samsun ve 2 Ağustos'ta Ankara'da alanlarda sesimizi duyurarak taleplerimizi haykıracağız.