29 Nisan itibariyle başlayan sözde "tam kapanma" sürecinde işçi sınıfının yaşadığı sorunlar da ağırlaşıyor. Düşen test sayısının sonucu olarak vaka sayısında düşüşler olsa da bilim insanları hala yoğun bir hareketliliğin olduğunu, bu yoğunluğun bayram sonrasında da toplum sağlığını tehdit etmeye devam edeceğini açıklıyor. Çünkü milyonlarca işçinin, kapalı bir ortamda saatlerce çalıştığı fabrikalar tam kapasite üretime devam ediyor. Hatta rutin üretim kapasitesinin üstünde ek siparişler, ihaleler alınıyor. Patronlar için kar artışı olan bu durum, işçiler için ağır iş yükü, fazla mesai olarak geri dönüyor. 8 saatlik üretim sonunda yaşanan zihin ve beden yorgunluğunu ise iş kazaları, iş cinayetleri takip ediyor. Virüsten korunmaya çalışırken, fabrikada, serviste yaşanan bir iş cinayetinde hayatınızı kaybediyorsunuz.

4 Mayıs günü Bursa-Gemlik 'te yaşanan işçi servisi kazasında hayatını kaybeden Nobel Otomotiv işçisi İlknur Tepeç Kaya gibi. İlknur, 26 yaşında, evli ve hamile bir kadın işçiydi. "Tam kapanma" günlerinde nasıl ki diğer işçiler kısıtlamalardan muaf tutulduysa, İlknur gibi kronik rahatsızlık, hamilelik vb. özel durumları olan işçiler de muaf tutuldu. Pandemi gibi özel bir dönemde, özel durumları olan işçilere dahi acımayan bir sömürü düzeni var. İşçiler de evde kalabilselerdi, işçi İlknur da yaşamaya devam edecekti. Öyle ya, tez vakitte kaza haberi sıradan bir servis kazası olarak basına servis edildi.

Halbuki servis kazası, sıradan bir trafik kazası değildi. Sorumlusu, işçilerin canını önemsemeden, fabrikalarda çalışmaya zorlayan bu sömürü düzeninin kendisiydi. Çarkların dönmesi, ihracat rekorları kırılması için "tam kapanma" günlerinde milyonlarca işçiyi kısıtlamalardan "muaf tutan" zihniyetin kendisiydi.

***

Çalışma Muafiyet İzni Belgesi Ölüm Kağıdı olmasın!

3 Mayıs tarihinde yayınlanan İçişleri Bakanlığı rakamlarına göre "Çalışma Muafiyet İzni Belgesi" alan işçi sayısı 7 milyon 30 bin 446 oldu. E-devlet vasıtasıyla e-başvuru üzerinden alınamayan ve manuel olarak doldurulan muafiyet izin belgelerinin sayısı ise bilinmiyor. "Tam kapanma" dan muaf işçi sayısının 16 milyon civarında olduğunu düşünürsek, önümüzdeki günlerde bu sayının katlanacağı çok açıktır. Ülke nüfusunun 5' te birine tekabül eden bu sayıya işçi ailelerini de eklediğimiz takdirde, karşımıza büyük risklerle yaşayan bir toplum gerçeği çıkmaktadır. Tam kapanma önlemi denilerek şehir içinde artırılan kontrol noktalarında yoğun trafik oluyor, organize sanayi bölgeleri, organize sanayi siteleri güzergahlarında trafik durma noktasına gelmektedir.

Açık bir şekilde söylüyoruz. Bunun adı pandemi önlemi değildir. Tam kapanma hiç değildir. Turkuaz tabloda bir kaç hafta öncesine kadar vaka sayıları 60 bin civarındaydı. Sağlık meslek örgütleri ve sendikaların bulaşın fabrikalarda hızla yayıldığına dair uyarı, açıklama, raporlarına rağmen, yine patronlar için büyük kolaylıklar getirildi. Kısa Çalışma Ödeneği, Ücretsiz izin, KOD 29 gibi uygulamaların da olduğu gibi. İşçilerin virüsle baş başa çalışması için e-devletten alınacak bir "çalışma belgesi" yeterli oldu.

Çalışma kampları: Fabrikalar

"Tam kapanma” denilen günlerde işçiler zorla çalıştırılıyor. Fabrikalar adeta çalışma kamplarına dönmüştür. "Önlemler alınmıyor, fabrikalar da tam kapanma kapsamına alınsın" dediğimiz de, karşımıza yemekhane masalarına konulan PVC, günde bir maske (O da işçi isterse) gibi sözde önlemler çıkartılıyor. Hatta fabrikalara dair yaptığımız tüm önlem çağrılarımızı duymayan Sağlık Bakanı, saatlerce, kapalı, havasız, sıcak ortamlarda insanlık dışı koşullarda çalışmak zorunda kalan işçileri maske takmamakla suçladı.

Suçlular bulundu: Maske takmayan işçiler!

Bizler sahadayız ve bir maskeyi dahi mücadele ederek kazanan işçilerin olduğunu biliyoruz. Üretim dışında alınan sözde önlemler, üretim içinde yok hükmündedir. Üretim sırasında aynı malzemelere yüzlerce işçi dokunmakta, işçiler bantlar da dip dibe çalışmaya devam etmektedir. Ücretinden başka hiç bir gelir güvencesi olmayan işçilerin ise her türlü koşula razı olmaları bekleniyor. Çalışmaktan kaçınma hakkını kullanmak isteyen işçilere karşı "işsizlik sopası Kod-29" tüm acımasızlığı ve ahlaksızlığı ile sallanmaya devam ediyor. Bugün, bu ülkede çalışmaktan başka her şey yasaklanmak istenmektedir.

Patronlar için her şey yolunda...

Fabrikalar da üretim rekorları kırılıyor. Karlarından zerre kadar taviz vermediler. Rekorlar kırılıyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, Türkiye Nisan ayında 2020'nin aynı ayına göre yüzde 109'luk artışla toplam 18 milyar 766 milyon dolarlık dış satım gerçekleştirdi. Cumhuriyet tarihinin en yüksek Nisan ayı ihracatı gerçekleştirildi. Ardı ardına son 5 ayda ihracat rekoru kırılıyor. Çalışma alanımız içinde yer alan otomotiv sektörü ise, bu yılın Nisan ayında 2 milyar 466 milyon dolarlık ihracatla en fazla ihracat gerçekleştiren sektör olmayı sürdürüyor. En fazla ihracat yapan iller sıralamasında Bursa, İstanbul, Sakarya, Kocaeli ve Ankara var. İhracat sıralamasında liderliği alan bu iller, hatırlayalım virüsün en çok yayıldığı iller arasında da yer aldılar. İhracat artarken, fabrikalarda vaka ve ölüm sayıları da arttı.

Yasak değil, önlem istiyoruz!

Toplumun acil, zorunlu ihtiyaçlarını üreten tesisler dışında tüm fabrikalar da üretim derhal durmalıdır. İşte o zaman tam kapanma olacaktır. İşçiler ve ailelerin, dolayısıyla toplumun büyük çoğunluğunun sağlığını korumak buradan geçmektedir. Pandeminin 1 yılı işçilere acı dersler verdi. Umudumuz, bu acı derslerden güneşli, güzel günlerin doğmasıdır.