Yazan/ Başak Edge Gürkan(Sağlık ve Sosyal Hizmetleri Sendikası İzmir Şube Sekreteri)

Özellikle son birkaç ay içinde tüketim malzemelerine yapılan zamlar artık geçinmeyi imkansızlaştırmıştır. Elektrik, doğalgaz, akaryakıt ve temel gıdalara yüzde 30'un üstünde zam gelirken emekçilerle dalga geçer gibi enflasyon oranı yüzde 8.9 açıklanıyor. Bu sene kamu emekçileri için de toplu sözleşme yılıydı. Yıl boyunca zenginlere vergi indirimleri, teşvikler vb. devam ederken kamu emekçilerine 2020 yılı için yüzde 4+4 zam reva görülmüştür. Zaten ekonomik krizle kuşa dönmüş maaşlara 2020 yılı için verilen zama kamu emekçileri daha zam almadan erimiş gitmiştir. Üstelik bir ay önce yeni ekonomik program açıklanmış; verilecek enflasyon farklarının da açıklanan enflasyon üzerinden değil beklenen enflasyon üzerinden yapılacağı ifade edilmiştir. Toplu sözleşmeyi imzalamaya yetkili sendikayı kurtarmak adına toplu sözleşme hakem kuruluna gönderilmiş ancak yetkili sendikanın da bunun üzerine gerçekçi bir tepkisi olmamış ve en ufak bir ek zam talebinde dahi bulunmamışlardır. Peki sendikalar bu dönem de ne yapacaklardır? Son iki hafta içinde iki aile topluca intihara sürüklenmiş, bir avukat iki öğretmen, iki de hekim arkadaşımız intihar etmiştir. Bu ekonomik krize artık yurttaşlarımızın hayatına mal olmaktadır. Yurttaşlarımız ekonomik çıkmazlara girip bu hayattan umudunu keserek kendi canını almayı çözüm olarak görmüşlerdir. İşte tam da bu nokta da örgütlü mücadelenin önemi bir kere daha önümüzde durmaktadır. Bireysel çıkışlar aramanın çözüm olmadığını görüyoruz. Şimdi soruyu tekrar soralım sendikalar bu dönem de ne yapacak? Bütçe görüşmelerinin devam ettiği günlerde bütçenin emekçilerinin lehine kullanılması için mücadele örgütlemekten başka çaresi yoktur. Tüketim maddelerine yapılan zamların derhal geri alınması, emekçilerin maaşına ek zam talebiyle kampanyalar örgütlemeli ve ekonomik krize karşı sokağa çağrı yapmalıdır ama bunları yaparken ayrımsız tüm emekçileri birleştirmek asıl hedefi olmalıdır. Öte yandan, iktidar 15 Temmuz darbe girişimi sonrası OHAL ilan etmiş, binlerce kamu emekçisini gece yarısı çıkardıkları KHK’ler ile işten atmış bizleri de işimizle tehdit ederek gözdağı vermeye çalışmıştır. Sendikamız yıllardır emek, demokrasi, sendikal hak ve özgürlük mücadelesi vermektedir. Bu tehditlere ve baskılara karşı da mücadele etmeye devam edecektir. Biz sağlık çalışanlarının da ülkenin içinde bulunduğu duruma dair söyleyecek sözümüz var. Güvencesiz çalışmaya karşı, angarya çalışma koşullarına karşı, performans sistemine karşı, mobinge karşı, işlemeyen sağlık sistemine karşı hastalar ve yakınları tarafından uğradığımız şiddete karşı, baskı ve sürgünlere karşı söyleyecek sözümüz var ve hayır diyoruz. Tüm bu baskı koşullarında bizlerin sesini kısmaya çalışanlara ve sendikal faaliyetlerimizi engellemeye çalışanlara buradan sesleniyoruz. Bizler bu baskı ve tehditlere boyun eğmeyeceğiz ve mücadeleye devam edeceğiz.