Sağlık emekçilerinin hangi koşullarda çalıştığını gözlemlemeden, anlamadan hükümetin ne yaptığını anlamak mümkün değildir. Sağlıkçıların çalışma şekillerini ve istihdam biçimlerini, ücret adaletsizliklerini anlamak kamuda hükümetin neler yapacağını anlamak demektir.

Sağlıkta Dönüşüm Programı'yla peyder pey gelen özelleştirmeler aslında, halkın sağlık hakkının elinden alınması; hastanelerde ise temizlik, yemek, laboratuvar, görüntüleme gibi aklınıza ne gelirse özel şirketlere devredilmesi ya da peşkeş çekilmesi demek.

Yıllardır neler yaşadı sağlık emekçileri?

Her bir müjdeli haber, sağlık emekçileri için bir hak kaybı oldu. Döner sermaye sistemi geldi, hastaneler kazandıkları paradan sağlık emekçilerine pay verecek dendi, bunlar sonra hastanelerin bir bütçesi olacak ve ödenek beklemeden hastaneler kendi bütçesiyle ne gereksinimi varsa çözecek dendi, yerinde ve daha kolay hızlı bir işleyiş olacağı anlatıldı.

Kocaman bir YALANNNN…

Döner sermaye sistemiyle ihaleler ve özelleştirmelerin önü açıldı. Tabi bunlarla birlikte personel de iş güvencesini kaybetmiş oldu. Parça parça olarak tüm hizmetler özele devredildi.

Bununla biter mi? Bitmez!

Güvencesizlik olunca ucuz emek sömürüsü baş gösterdi. Taşeron eliyle hizmet alımına gidildi. Devlet kapısında işe girdim diye sevinenler, asgari ücretle özel firmaların insafına terkedildi. Kadrolu, 657’ye tabi sağlık emekçilerine ek ödeme, performans sistemi gibi ödeme biçimleri alana sürüldü. Hem de ne süslü kelimelerle …çok çalışan çok kazanacak… kimsenin emeği sömürülmeyecek… gibi.

O zaman Türk Tabipleri Birliği ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası çok emek verdi. ‘Performansa Hayır, Sağlıkta Ticaret Ölüm Demektir, Hastaneler Halkındır Satılamaz’ sloganlarıyla eylem ve etkinlik düzenleyerek tepki gösterdik. Rahat rahat değiştirilemedi sistem. 2000’li yılların başından beri uğraşıyorlar. Fakat AKP iktidarı azimle devam etti. Sağlıkta Dönüşüm Programı'nda biraz ileri biraz geri derken Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hayalleri gerçekleşti. ‘ŞEHİR HASTANELERİ’

Hasta garantisi vererek hayata geçirdikleri şehir hastaneleriyle; eşit, ulaşılabilir sağlık hizmeti yerine devasa, şehirden uzak, otopark hizmetinden tutun da her hizmetin özele devredildiği bir yapılanma ortaya çıktı.

Halka acımadan yok edilen, özelleştirilen kurumlardaki sağlık emekçilerine ne oldu?

Güvenceli çalışma, devlet kapısında iş bulma sevinci bitti. Verilmiş haklar tek tek yok oldu. Ekonomik olarak bütçemiz eridi, maaşlar kuşa döndü. Ek ödeme veriyoruz, döner sermayeden ücret veriyoruz, nöbet ücreti var, performans veriyoruz, ek mesai veriyoruz dendi ve ortalık karıştı. Kim ne kadar ücret alıyor? Emekli olunca ne alırız?

Ödeme kalemi çok, alınan ücret geçmişten az oldu. Ödeme kalemi çok olunca kesinti de çok oldu. Çalışanlar emekli olunca insanca yetecek bir ücret alamayacağını gördü, emeklilik hayal oldu.

Her şey tamam ama, şu pandemi günlerinde tüm kamuya 10, 11, 12 Mayıs’ı Ramazan Bayramı’yla birleştirip, idari izin sayıp, hak kaybına gidilmezken tükenmişliğin yorgunluğun, depresyonun arttığı günlerde ALKIŞLARA boğulduğumuz en duygusal zamanda sağlık emekçilerine idari izinleri, nöbet ücreti parasından keserek izin kullandırmaya çalışılması aslında daha ne kadar hak gaspı yapılacağının bir ön hazırlığı gibi…

Yasal olmayan biçimde nöbetçilerin bugün hasta sayısı az eve gitsin bir nöbetçi demek, esnek kuralsız angarya çalışmanın ayak sesleri ve sağlık emekçisinin ekmeğinin daha da küçüleceğinin habercisi… Hep uyanık olmak gerek, geceleri hasta başında uyumayan sağlık emekçileri hakları için de uyumayacak, küçük büyük demeden tüm haklarımıza ve birbirimize sahip çıkarak bu süreci aşacağız diyerek ‘Örgütlenme …Örgütlenme …Örgütlenme’ diyorum.