Veysel BEYAZADAM (Eğitim Sen İzmir 2 Nolu Şube Başkanı)

Günümüzün hızlı değişen/gelişen bilgi akışında günü yakalayan ve yarını öngören beceriler önemli yer tutmaktadır. İnsanoğlu’nun, yaşamını yarına ulaştırabilme mücadelesinde en büyük beceriler de “eğitim ve öğretim” süreçleridir.

Yaygın salgın koşullarının ilan edildiği yaklaşık altı ay öncesinde birçok kişinin habersiz olduğu sağlık risklerinin eğitim öğretim süreçlerini de derinden etkilemesini yine birçok kişi beklemiyordu. Ne var ki büyük insan kümelerini yönetmeye istekli olanların hazırlıksızlığı / öngöremezliği / tedbirsizliği yıkıcı sonuçlara mazeret olmuyor.

16 Mart 2020 tarihinden bu yana yaşadıklarımız toplumun neredeyse tümünü öğrenci, veli, öğretmen, akraba rollerimizden dolayı etkiledi. İlk önceleri kesintiye uğrayan eğitim öğretim süreci “uzaktan” yürütülmeye çalışıldı. Yaşanılanlar eğitimdeki fırsat eşitsizliğinin ne denli büyük boyutlara ulaştığını somut örnekleriyle ortaya koydu. Çokça da yazıldı, çizildi. Büyük kentlerde yaşamasına rağmen interneti ve televizyonu ol(a)mayan ailelerin çocuklarından tutun da şiddeti ve kadının toplumdaki edilgenliğini yerleştirmeye çalışan eğitim öğretim içeriklerine kadar türlü türlü sorun… Merkezi yerleştirme sınav yılında olan öğrencilerin sınav tarihlerinin mehter takımı havasında iki ileri bir geri havasında değişmesinden tutun da çocuklarımızın öğretmenlerimizin görev tanımları içerisinde yer almayan türlü işlere zorlanmasına kadar birçok dayatma… “Okullarımız kapalı” denilip işlerine son verilen temizlik görevlilerinin beş parasız kalmalarından alın da halk eğitimi merkezlerindeki usta öğreticilerin ek ders ve diğer haklarından mahrum bırakılmalarına varıncaya dek hak gaspları… Ebeveynleri hastanelerde virüsle mücadele eden sağlık çalışanlarının küçük çocuklarının ortada kalmasından hatırlayın da yevmiye ile evine ekmek götürmekten de mahrum kalan KHK ile ihraç edilmişler de dahil birçok kişinin yaşadığı evlerdeki travmalara değin…

Geçer dedik! Geçer geçmesine de bazı şeyler iz bırakarak geçiyor ya… Yaz döneminde bir sonraki eğitim öğretim sürecine her yönüyle hazırlanmasını beklediğimiz ilgili bakanlık, deneyimlerimize kulak asmayıp önerilerimizi de dikkate almayınca okulların açıldığı(!) şu günlerde de sorunlarla boğuşmamıza neden oluyor. Yaz dönemini paraya tahvil eden yöneticiler, salgının yayılmasını engellemek adına halkı destekleyeceklerine turizmcileri ihya etmeye niyetlendiler. Sonuç olarak da “Sahillerdeki halkımız kendini korumadı!” Bir başka deyişle salgının faturası vatandaşa ihale edildi. Ne ki beş inşaat insanına kamunun varlığı ihale edildi, ne olsundu ya! Aslında olanı değil de olması gerekeni yazmak gerek belki de. Çünkü onca yaşananlara rağmen bazen yol göstermek yönetilene düşüyor. Demokrasi de zaten salt sandıktan ibaret değil ya! Vatandaş olup bitene verdiği tepki ve önermelerle yöneticilerini yanlıştan alıkoyup doğruya yöneltebilmeli. Malum, sorunlar çok kalabalık!

Eğitim Sen kurumsal olarak; eğitimin, bilimsel yöntemlerle belirlenen gerekli tüm önlemlerin ve sorumlulukların bakanlık tarafından yerine getirilerek salgının yayılma riskini kontrol altına almış biçimde yüz yüze olmasından yanadır. Bu yönüyle kamu sağlığını eğitim hakkından ayırmadan bakanlığı dolayısıyla da iktidarı sorumluluk almaya davet eder. Ancak geldiğimiz noktada bu sorumlulukların yerine getirilemediği anlaşılıyor. Gerek EBA sisteminin alt yapı sorununun devam etmesinden gerekse henüz uzaktan eğitime erişim donanımlarından yoksun olan yüz binlerce öğrenciye kadar bir yığın sorun devam ediyor. Eğitim Sen’in 4 Eylül 2020’de yayımladığı “Uzaktan Eğitim Çalıştayı Sonuç Raporu”na göre uzaktan eğitime erişen öğrencilerin ülke genelindeki oranı yüzde 15 – 20 arasında bulunuyor. Bu verinin ne denli düşük olduğu malum. İşin daha üzücü yanı devlet olanaklarının eğitim öğretim sürecine yeterli oranda ayrılmaması. Uzaktan eğitim için bilgisayar, tablet ve cep telefonu gibi araçların başına geçen birçok öğretmen, EBA’nın “Çok Kalabalık” uyarısıyla karşılaşıyor. Hani demeden edemiyoruz: Instagram, WhatsApp, Facebook gibi sosyal platformlara dünya genelinde aynı anda birçok kişi giriyor. Daha da somutlaştıralım: 04 Şubat 2017 tarihli CNN Türk’ün haberine göre; Facebook’a her gün 1.23 milyar kişinin girdiği, WhatsApp’ta ise günlük ortalama 50 milyar mesajın iletildiği belirtiliyor. EBA’nın yüz bin civarında öğrenciye hizmet verdiği/veremediği günümüz koşullarında bakanlığa 18 milyondan fazla öğrencimizin olduğunu anımsatmak gerekecek. Bilemiyoruz; bir şirketin yapabildiğini koca bir devletten beklemek çok mu safdillik olur!? Öğrencilerimizin fırsat eşitsizliğine mahkum bırakılmasından, özel öğretim kurumlarının katma değer vergisini yüzde 1’e düşürmesinden, devlet okullarındaki bütçe sıkıntısından, ataması yapılıp göreve başlatılmayan öğretmenlerden, okullardaki temizlik personeli ve malzemelerinin yetersizliğinden, derslik sayılarının yetersizliğinden, köy okullarının kapatılmasından, taşımalı eğitimden, velilere imzalatılmak istenilen taahhütnamelerden söz etmek gerçekten ve maalesef “çok kalabalık” bir listeyi oluşturuyor.

Eğitim Sen’in yukarıda belirttiğimiz “Uzaktan Eğitim Çalıştayı” ve diğer yazılı beyanlarında çözüm önerilerinden de uzun uzun ve somut olarak belirtiliyor. Meraklısına Eğitim Sen’in web sayfasında da kamuya açık. Gerçekten her biri üzerinde düşünülmüş ve kamu yararını gözeten çözüm önerileri de “çok kalabalık”. Umarız bu kalabalık sorunlardan da dolayısıyla da çözüm önerilerinden de bir an önce kurtulur ve sağlıklı günlerde bir araya geliriz.