Dilek ATLI - Bursa’nın Osmangazi İlçesinde bulunan Bursa Fransız Katolik Kilisesi, aynı anda Hristiyanlığın üç farklı mezhebine de kapısını açarak dünyada örneğine rastlanmayan bir ibadethane olma özelliği taşıyor. 19. yüzyılın sonlarında Bursa’da yaşayan Filles De La Charite tarikatına mensup Fransız kökenli tüccarlar tarafından kurulan kilise önceleri Katoliklere hizmet verirken 21. yüzyılda üç farklı cemaate birden ev sahipliği yapıyor. Bursa’da azınlıklara ait ibadethanelerin korunamayıp kent belleğinden silinmesi nedeniyle zamanla ibadet için yer arayışına geçen Protestan ve Ortodokslara da ev sahipliği yapan kilise, günümüzde Hristiyanlığın üç mezhebine de ev sahipliği yapıyor.

Bursa Fransız Kilisesi Pastörü İsmail Kulakçıoğlu,“Hristiyanlık dininin üç farklı mezhebine mensup kişilerin ibadet için kullandığı bu kilise, bildiğimiz kadarıyla yalnızca Türkiye’de değil, dünyada da bir ilk. Böyle bir örneğe daha önce rastlanmamış. Üç mezhep; Protestan, Katolik ve Ortodoks cemaatlerine ait inananlar, ibadet etmek amacıyla farklı günlerde tek bir binayı, Bursa Fransız Kilisesi’ni kullanıyorlar. Dünyada bunun bir örneği yok” diye belirtiyor.

Kilise denildiği zaman cemaat kavramının akıllara gelmesi gerektiğini belirten Kulakçıoğlu, “Kilise, Grekçe ‘çağrılmış olan’ anlamındadır. Türkçedeki anlaşılır anlamı bu şekildedir. Dilimizde kilise bir bina olarak düşünülse de biz, inananlara ait bir cemaat olarak anlamaktayız. Bu nedenle bir yandan bir binadan, yapıdan söz ederken, bir yanda da Hristiyan âleminin cemaatlerinden söz ediyor oluyoruz” diye ifade ediyor.

Bursa Fransız Kilisesi’nde bugün Protestan, Katolik ve Ortodoks cemaatlerinin farklı gün ve saatlerde ibadet ettiğini belirten İsmail Kulakçıoğlu, bu sürecin nasıl meydana geldiğini ise şu sözlerle anlatıyor:

“Kilisenin tarihinde yıkık, metruk bir dönem var. Çatısı yoktu. Alan içinde çimento çuvalları vardı. Bir depo gibi kullanılıyordu. 2004 yılında dönemin Bursa Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Erdem Saker tarafından bir onarım ve yenileme süreci başladı. Maddi sorumluluğun Katolik cemaati tarafından karşılandığı restorasyonda Büyükşehir Belediyesi de proje sorumluluğunu üstlenince Fransız Kilisesi yeniden hayata döndürüldü. 2002-2004 yılında onarım ve yenileme süreci tamamlandı. Katolik cemaati bu kiliseyi restorasyon sonunda kullanmak istedi. Biz de, Protestan cemaati olarak o yıllarda kendimize ibadet için bir mekân arayışı içindeydik. Katolik cemaati Pederi, bizi aynı binada ibadet için davet edince iki cemaat birden farklı zamanlarda ibadetlerini gerçekleştirmeye başladı. İlerleyen süreçte resmi olarak da Fransız Kilisesi’ne ev sahipliği yapmaya başladık. Katolik cemaatinin din adamları Bursa’da yerleşik değildi. İstanbul’dan Bursa’ya gelerek buradaki Katolik vatandaşlarla ibadet için biraraya geliyorlardı. Biz ise Bursa’da yerleşiktik ve Protestan cemaati olarak bizim resmi süreçlerle ilgilenmemiz daha kolaydı. Bundan 10 yıl kadar önce ise bu kez Ortodoks cemaatinin ibadet için mekân ihtiyacı ortaya çıktı. Özellikle Bursa’da Ukraynalı Ortodokslar sayıca fazlaydı. İbadet amacıyla onlar da kiliseyi kullanmak istediler. Böylece üç cemaat bir arada ama farklı zamanlarda tek bir kiliseyi kullanarak dünyada bir ilke imza attık.”

“İBADET, BİR İNSAN HAKKIDIR”

Protestan din adamı Kulakçıoğlu,“Bursa Fransız Kilisesi’nde her Pazar 12.30’da Protestan cemaati, 15 günde bir de saat 17.00’de Katolik cemaati ibadetini gerçekleştiriyor. Ortodoks cemaati ise Salı ya da Perşembe günleri saat 10.00’da ibadet ediyor. Dini günler ise önceden zamanlar programlanıp cemaatler arasında bir çakışma olmayacak şekilde kutlanıyor” diye belirtiyor.

Bir insan hakkı olarak ibadet ihtiyacının karşılanmasının önemine vurgu yapan Pastör Kulakçıoğlu, sözlerine şöyle devam ediyor:

“Hiçbir zaman aynı anda iki cemaat birarada ibadet etmedi. Bu nedenle sıfır çatışma ile bugünlere geldik. ‘Birbirinizi sevin’ buyruğuna istinaden saygıyla ve doğru programlamayla ibadetlerimizi gerçekleştiriyoruz. Türkiye’de ibadet, Cumhuriyet dönemiyle birlikte anayasamızda bir hak olarak ifade ediliyor. Dolayısıyla ibadet hürriyeti, ‘engellenemez’ ifadesiyle yasalar ile güvence altında. İbadeti toplulukla gerçekleştirecek bir mekân ihtiyacı da bu hürriyetin bir parçası. Örneğin biz, 2020 yılından sonra Bursa Protestan Kilisesi Yaşam ve Kültür Vakfı olarak bu binayı kiralayıp kullanmaya başladık. 2002-2015 yıllarındaysa Bursa Büyükşehir Belediyesi aracılığıyla kullanmıştık. Büyükşehir Belediyesi tarafından protokol yenilenmediği için 2016-2020 yıllarında boş bir dönem oluştu. Ancak kiliseyi kullanmaya başladığımız 26 Aralık 2004 yılından günümüze ibadet hiç kesintiye uğramadan bu kilisede devam etti."

“CEMAATLER ARASINDA SAYGI VAR”

Bursa Fransız Kilisesi’nin yalın iç ve dış tasarımı sayesinde üç farklı Hristiyan cemaatinin ibadetlerini rahatlıkla gerçekleştirebildiğine de değinen İsmail Kulakçıoğlu, böylece bir mezhebin baskın bir şekilde öne çıkmadığına dikkati çekiyor. Cemaatler arasında saygı ve hürmet ilişkisi sayesinde ibadetleri gerçekleştirmekte ve aynı kiliseyi paylaşmakta bir sorun ya da tartışma çıkmadığını da belirten Kulakçıoğlu, sözlerine şunları ekliyor:

“1835’lerde Fransa’dan gelen iş insanları burada ipekçilik atölyeleri, fabrikaları açmaya başlıyor. İlk defa evlerde yapılan ipekçilik faaliyetleri fabrikalara taşınıyor. Böylece bulunduğumuz mahalleye gelip yerleşen yabancı iş insanlarının ibadet ihtiyaçlarını karşılamak üzere Fransız Katolik Kilisesi fikri ortaya çıkıyor. Bursa’da yaşayan Ermeni ve Rum azınlıkların da aynı anda ibadet ihtiyaçlarını karşılamak için 1880’lerde bulunduğumuz kilise inşa ediliyor. İnşaatı yapan Katolik cemaatinin kullandığı arma şu an kilisemizin duvarlarında bulunuyor. Ünlü Fransız ressam Claude Monet’nin doğduğu kasabadaki kiliseyle büyük benzerlik taşıyan Bursa Fransız (Katolik) Kilisesi, yalın bir yapıya sahip. İkonlar yok örneğin. Çatısında İsa Mesih’in resmi ve Allah’ın varlığını öven melekler sembolleri yer alıyor. Kilisenin eski yapısından kalan tek orijinal parça ise duvarda yer alan ve hiçbir maddi değeri olmayan, ancak manevi değeri büyük olan cam koruma altındaki işlemeler. Kilisemizin orijinal çanı ise şu an devletin bir kurumunda koruma altında bulunuyor. Çalınma girişimine karşı, böyle bir koruma söz konusu. Bursa’da azınlıklara ait ibadethaneler ne yazık ki pek korunmamış. İbadet olmasa da tarihi eser olarak, kültürel miras olarak tüm dinlere ait ibadet mekânları korunmalıydı. Türkiye’deki tüm insanlar bir mozaik oluşturur. Mozaiğin dökülen taşları olmamalıyız.”