SANCAR MARUFLU (İZMİR BABA)

Bu gün; 9 eylül 2020 Çarşamba. 98 yıldan beri izmir’in merkezinden ilçelerine ve köylerine kadar, her yerde coşku ve heyecanla kutladığımız “9 Eylül İzmir’in Kurtuluş Zafer Günü”nü bu yıl, maalesef, 8 aydan beri yurdumuzun her tarafında görünen ve yaşanılan, “binlerce insan kaybının olduğu” bulaşıcı ve öldürücü korravirüs salgını için devletçe alınan korunma tedbirleri nedeniyle önceki yıllardan daha sessiz ve fiziki mesafe anlamında daha kontrollu idrak edeceğiz.

Maalesef son 8 ayda 7 bine yakın yurttaşımızı kaybettik. Ayrıca yüzlerce doktorumuzu, sağlıkçımızı ve güvenlik görevlilerimizi yitirdik. Yitiriyoruz. Allah beterinden saklasın diyoruz. Sağlıklı, sıhhatli, mutlu ve huzurlu günlerin bir an önce yeniden yaşanmasını diliyoruz.

Bugün, 9 Eylül 2020 Çarşamba. İzmir’in emperyalist istiladan Halaskargazimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve askerleri tarafından kurtarılışının 98’ncü yıldönümü. Öncelikle Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın biz İzmirlilere armağanı olan bu kutsal bayramı kutluyorum.

Belki bu yıl coşkulu; 9 Eylül kutlamaları yapamayacağız. Ancak; heyecan ve mutlulukla andığımız bu önemli gün nedeniyle, “Atatürkçü bir bakış açısıyla” ulaşabildiğimiz herkese emperyalizmin-kapitalizmin ve faşizmin organize olarak yarattığı savaşların kötülüklerini ve insanlık için zararlarını anlatacağız…

İzmirli “Demokratik Sivil Kitle Örgütleri” olarak; kutlamalara, her yıl olduğu gibi, bu yıl da; sabah saat: 08.30’dan itibaren Kemalpaşa Belkahve’deki törenlere katılarak başlayacağız. 15 gün önce 26 Ağustos’ta, Milli Mücadelenin son yürüyüşünün başlanıldığı Afyon’dan bu yıl da az sayıyla da olsa yola çıkmış ve İzmir’e 9 Eylül Sabahı ulaşacak bazı yol arkadaşımızı, bu yıl da Belkahve’de özlemle, coşkuyla karşılayacağız.

İzmirli Demokratik Sivil Kitle Örgütleri olarak, gün boyunca İzmir’in değişik bölgelerinde gerçekleştirilecek ve terör şehit acılarımız nedeniyle “eğlence ağırlığı olmayan” ancak anlamlı ve heyecanlı olacak, etkinliklere katılacağız. Belkahve’deki törenden sonra katılım sayısı kaç olursa olsun; Basmane’den Cumhuriyet Meydanı’na kadar olan “Atatürk’e ve Kahramanlarımıza Minnet ve Saygı” yürüyüşünü gerçekleştireceğiz.

Konak Hükümet Konağı önünde, geleneksel olarak gerçekleşecek temsili süvarilerin Hükümet Konağı’na şanlı bayrağımızı çekme törenine katılacağız. Cumhuriyet Meydanı’ndaki törenimizi de izledikten sonra; bu kez Kemeraltı, 2’nci Beyler Sokağı'na geçeceğiz. Gazeteci, Yazar Hürefe Şeref Üsküp Ağabeyimizin 65 yıl önce bizzat Kemeraltı’nda başlattığı Efe Zeybek etkinliklerini, bu yıl da; “Cem Üsküp’ün önderliğinde”, Türkiye’nin her tarafından İzmir’e gelecek otantik giysileri içindeki EFE ve ZEYBEKLERİN geleneksel buluşma coşkusunu yaşayacağız.

Akşama doğru ise; bu yıl fiziki mesafe ile tekrarlayacağımız; Cumhuriyet Meydanı’ndan başlayıp Alsancak Vapur İskelesi önünde sonlandıracağımız Kurtuluş – Zafer Yürüyüşü ve Fener Alayı ile bütünleşecek olan; 9 Eylül Kurtuluş Heyecanını, bu kez de “Yaşanılan Sağlık Sorunlarını” hatırlatarak “Uyarma” amacı taşıyan geleneksel yürüyüşe de katılacağız.

Bu yılın özelliklerine uygun yaşanılacak tüm bu “9 Eylül İzmir’in Emperyalist İstiladan Kurtarılışı” etkinliklerinde; Yüce Atatürk’ün büyük zorluklarla kazanılmış bir zaferden sonra, niçin “Yurtta Sulh, Cihan’da Sulh” tezini savunduğunu örnekler vererek açıklayacağız ve anlatacağız.

İzmirimiz'in bu kutsal “9 Eylül Kurtuluş ve Zafer Bayramı”nda; tüm dünyaya BARIŞ çağrıları yapacağız. Terör saldırılarına, kurulan pusu ve tuzaklara, katliamlara, hainliklere, savaşlara-çatışmalara ve müdahelelere HAYIR diyeceğiz ve BARIŞ isteyeceğiz.

Evet; lütfen, komşu devletlerle ve coğrafi bölgemizdeki tüm ülkelerle iyi geçinelim. Dost olalım. Yüce İslam dini geçimsizliği ve huzursuzluğu reddetmektedir. Hepimiz; “Huzur-Sevgi ve Barış içinde” bir düzen istiyoruz. Bu sesimizi herkese duyurmaya çalışacağız.

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE İZMİR ve İZMİRLİLİK KİMLİĞİ

Boyozundan gevreğine, şambalisinden tahinli/kaymaklı peynir tatlısına, ebegümeciden şevket-i bostanına, enginarından baklasına, arakasından domatına, Razakı üzümünden Sultaniye üzümüne, bardacıklarından incirine, Saat Kulesi’nden Asansörü’ne, şarkılarından rüzgarına, imbatından lodosuna, “din dan dan” sesli otantik atlı tramvaylarından, boynuzlu troleybüslerinden, tren ve vapur düdüklerine, İzmir’e gönül vermiş ve yürekleri İzmir için çarpan sevgili okuyucularım.

Homeros’un yaşadığı, Heredot’un, Merkez Efendi’nin, Evliya Çelebi’nin hakkında çok güzel sözler söylediği; dünyanın en güzel ikliminde ve en güzel coğrafi noktasında kurulmuş, Güzel İzmir’imizin daha pek çok güzelliği hak ettiğine inanıyorum.

En az 8500 yıllık olduğu kesinleşmiş Güzel İzmir’imize Dünyanın en eski ve en kalıcı kentlerinden biri olma özelliğini, geçmişiyle olan bağlantısını hiç kaybetmemiş olması kazandırmıştır.

Günümüzde İzmir’le ilgilenen herkesin, hepimizin yegane görevi; İzmir’in Dününü ve Bugününü entegre bir anlayışla değerlendirip yarınlara aktarmak olmalıdır.

1919’da; Birinci Dünya savaşı sonrası Sevr Anlaşması ile paylaşılan ülkemizde işgal acısı çeken İzmir’imiz, acı ve hüzün dolu Mütareke Günleri yaşamıştır. 30 Ağustos’da zaferle taçlanan Büyük Taarruz, 9 Eylül 1922 sabahı İzmir’de Konak Mustafa Kemal Hükümet Meydanı’na şanlı Ay Yıldızlı Bayraklarımızın çekilmesiyle son bulmuştur.

Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde yepyeni bir Cumhuriyet Türkiyesi’nin kurulmasının planları, ilk kez İzmir’de yapılmıştır. Atatürk, “1923 İzmir İktisat Kongresi”ni özellikle “Lozan müzakereleri” devam ederken tüm dünyaya İzmir’den seslenmek amacyla, İzmir’de toplamıştır.

Emperyalist Düşman’ın 9 Eylül 1922’den sonra yakıp yıktığı İzmir’in en önemli bölümü olan Alsancak Bölgesi, 27 Temmuz 1932 ‘den itibaren ilk Gazi Heykeli’nin açıldığı gün yepyeni bir planlama ile ele alınmıştır. Bu günkü Kültürpark, 84 Yıl önce 20 Ağustos 1936 günü o yılın “Beynelmilel Fuarı” ile birlikte açılmıştır. Fuarımız gerçek kimliğini Kültürpark içindeki düzenlemesiyle bulmuştur. Emperyalist düşmanın yakıp, yıktığı ve yok ettiği 2 milyon 500 bin metrekarelik bir yangın alanında ki enkaz ve harfiyat, dönemin Belediye Reisi Dr. Behçet Uz’un ve ekip arkadaşlarının çabalarıyla büyük zorluklarla temizlenmiş ve 460 Bin metrekaresi Kültürpark olarak değerlendirilmiştir. Bir habitat, doğa cenneti yaratılmıştır.

Atatürk Milli Mücadeleye başlama kararını 15 Mayıs 1919 Akşamı İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edilmesi haberini duyar duymaz almıştır. Milli Mücadele günlerinde Atatürk’ün tek hedefi İzmir’e varmak ve İzmir’i Türk yapmak olmuştur.

9 Eylül 1922 sabahı bu hedefine vardığında yeni Türkiye Cumhuriyetini kurma kararını da ilk kez İzmir’de Kemalpaşa Belkahve’de açıklamıştır. İzmir Atatürk’ü çok seven, Atatürk’ün izinden ve yolundan asla çıkmayacak olan; milliyetçi, laik, demokrat ve hür düşünceden yana Atatürk Cumhuriyetçileri'nin vazgeçemeyecekleri bir Anıt Kent’tir.

Asla unutmayalım ki; “Atatürk İzmir’dir, İzmir Atatürk’tür.”

Atatürk’ün Cumhuriyeti kurarken; İzmir doğumlu İsmet İnönü, Egeli dava arkadaşlarından Mahmut Esat Bozkurt, Vasıf Çınar, Mustafa Necati, Celal Bayar, Tevfik Rüştü Aras, Kazım Dirik, Fahrettin Altay gibi en önemli kurmay kadrosunu İzmirlilerden seçmesi, Aydınlı Adnan Menderes’i ve Ödemişli Şükrü Saraçoğlu’yu İzmir’de tanıyıp keşfetmesi, Latife Hanım’la tek evliliğini İzmir’den yapması tesadüfi değildir. Herkesçe bilinen bu gerçeklere daha pek çok örnekler verebilirim.

Ancak en önemlisi; 17 Şubat – 4 Mart 1923 tarihleri arasında İzmir’de topladığı, “1923 İzmir İktisat Kongresi”dir. Gazi Mustafa Kemal'in önderliğinde; Cumhuriyetin ilanından 9 ay önce, Milli Mücadeleden 6 ay sonra İzmir'de gerçekleştirilmiş ve 20’nci yüzyılın en önemli olayı sayılan bu olağanüstü başarı; Türkiye’mizin onuru ve gururu olmuştur. Böylesine zor ve detaylı bir organizasyonu düzenlemek ancak büyük kurtarıcı Atatürk'e yakışan bir başarının adıdır.

Kongrenin yapıldığı aynı salonda 15 - 16 Şubat 1923 günleri, Yüce Atatürk’ümüz ilk kez bir “Kadınlar Kongresi”de düzenlemiştir. Tüm bu etkinliklerde Atatürk’ün en yakın dava arkadaşı Mahmut Esat Bozkurt’dur. Milli Mücade Günlerinde İsviçre’deki doktora eğitimini bırakarak İzmir’e gelip, Şükrü Saraçoğlu ile birlikte Milli Mücadeleye katılmış olan Mahmut Esat Bozkurt, kendisini çok iyi yetiştirmiş emsalsiz bir hukuk, adalet ve iktisat duayenidir ve başarılı bir devlet adamıdır. 1926’da Adalet Vekili Mahmut Esat Bozkurt’un hazırlayıp TBMM’ye sunup kabul ettirteceği ilk “Medeni Kanunu”muzun da esasları da İzmir’deki Kadınlar Kongresi’nde belirlenmiştir. Tesadüfen 1926 Türk Medeni Kanunu’nun onaylanma günü de 17 Şubat’dır.

1923 Şubat'ının soğuk kış şartları içinde odun ve kömür sobalarıyla ısıtılan, el dokusu halılarla dekore edilmiş bir incir/üzüm deposunda tertiplenen ve bin 135’i delege olmak üzere, yabancı diplomasinin ve yabancı basın lensuplarının da katıldıkları kongre ortalama 2000 kişi tarafından sürekli izlenmiştir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ümüzü ve onun çalışma arkadaşlarını minnet ve şükranla anıyorum.

İzmir’i 'Marka Kent' yapmak için yola çıkanlar; İzmir’in kumrusuna, boyozuna, şambalisine, sübyesine ve bir takım gıda ürünlerine sahip çıkarak, bunlara tescilliyet kazandırarak öncelik almak ve olayı kapamak istiyorlar.

Oysa öncelikle İzmir’in en azından 97 yıllık Cumhuriyet geçmişini ve Yüce Atatürk’ün önderliğinde 97 yılda nereden nereye gelindiğini değerlendirmeleri ve sorgulamaları gerekir. Esasen; 97 yıl da yeterli değildir. Bunun normali en azından son 100 yılın masaya yatırılıp değerlendirilmesidir. İzmir, her türlü engellemeye karşın şu anda 9 Üniversitesi olan, 89 yıllık “İzmir Enternasyonal Fuarı”na sahip, organize sanayi bölgeleri olan, turizm kapasitesi yüksek ve her şeye karşın tarım ve tarıma bağlı sanayi özelliklerini de koruyarak gelişen ve sürekli aşamalar kaydeden bir kenttir.

İzmir’in eksiklikleri doğru bir fizibiliteyle ve akıllıca planlanarak giderilebilir. Şayet düzenleme sorumluluğu İzmir’e verilirse; EXPO’ya adaylık çalışmalarıyla da yepyeni bir İzmir yaratılabilinir. Ancak ve maalesef İzmir’de, İzmirliler arasında birlik beraberlik ruhunun oluşamaması ciddi bir engeldir. “İZKA” - Kalkınma Ajansı- en başta olmak üzere pek çok kurum ve mesleki kuruluş birbirinden kopuk faaliyetler gerçekleştirmektedir. Sinsice sürdürülen bir kıskançlık olgusu yok edilememiştir. Markalaşma yolunda karşılaşılan en büyük engel kurumlar arasındaki hissettirilmeyen kıskançlık ve birlik beraberlik anlayışının oluşturulamamasıdır. Oysa gelişim ve yenilenmenin yolu paylaşımla mümkün olabilir. Tek tesellimiz; gelecek için pırıl pırıl genç bir kuşağın yetişmekte olmasıdır. Bilgisayar teknolojisini çok iyi kullanan, okuyan ve araştıran yeni İzmirlilerin İzmir’e verimlililik, yenilik ve aydınlanma kazandıracağına inanıyorum. İnşallah bu inancımda yanılmam...

8500 YILLIK TARİH

Tarih boyunca İzmir, farklı kültürlerle bir araya gelmiş değişik ırk, din ve dil sahibi insanlarla bir arada kaynaşarak yaşamıştır. İzmir’in 5000 yıllık tarihi net bir şekilde bilinirken, yakın tarihte yapılan arkeolojik kazılar ve araştırmalar sonucunda elde edilen bilgiler ve ortaya çıkartılan tarihi eserler ve objeler İzmir’in geçmişini 8500 yıllık olarak netleştirmiştir.

Gerçek olan şu ki; İzmir gerçek anlamda yüz değil bin yıllarca sosyal-kültürel ve ekonomik birikimi ve ağırlığı olan bir kenttir. İzmir, tarihinin her döneminde hızlı ve yoğunluklu göçler almıştır. Bu gün de almaktadır. İzmir, tarihsel zenginlikleri, coğrafi konumu ve iklimsel uygunlukları nedeniyle tercih edilen ve herkesin yerleşmek, yaşamak istediği kenttir. İzmir’de tarih boyunca yaşanılan hızlı ve etkin göç hareketleri, elbette ki kentlilik profillerinde değişimler meydana getirmiştir.

Özellikle yakın tarihlerde, özellikle 1950’li yıllarda yaşanılan göç hareketleri İzmir’deki kent sakinlerinin zaman zaman kentle olan ilişkilerinin kopmasına neden olmuştur. İzmirliler bazı durumlarda kendilerini yaşadıkları ortamlara yabancı hissetmişlerdir. Uzun yıllar büyük emeklerle üretilen ve güçlendirilen ilişkiler bütünlükleri ve kültürel birikimler erozyona uğramıştır. Kültürel birikimler bir sonraki kuşaklara aktarılamamıştır.

İzmirlilik Kimliği’nin olmadığı ve oluşamadığı şeklindeki iddialara çok fazla itibar göstermeyelim. Biz İzmir’i gerçek sevenler, öncelikle farklı kültürlerin biraraya gelip kaynaşmasıyla harmanlaşmış bir “İzmirlilik Ruhunun” ve İzmirlilik Kimliği'nin varlığına inanmalıyız ve çevremizdekileri de inandırmalıyız.

Kentlilik anlayışını ve kent kimliğini kazanma ve kazandırma yollarının başında hiç şüphesiz, insanların İzmir'i benimsemesi ve kendisini yaşadığı kente ait hissetmesi ve bunun sağlanması gelmektedir. İzmirin tarihsel ve kültürel yapısıyla bütünleşmemiz ve kentimizle uyum içinde bulunmamız gerekmektedir.

NASIL BİR FUAR YAŞADIK

4 Eylül Cuma akşamı kapılarını 89’ncu kez açan ve 8 Eylül Akşamı kapılarını kapatan “89’ncu İzmir Enternasyonal Fuarı”mızla ilgili yapılan konuşmalarda ve gazetelerde çıkan bazı yazı ve röportajların çoğunda fuarımızın tarihiyle ilgili yanlışlar var.

Ben İzmir Fuarı’nın dününü ve bugünlere varışını; Dr. Behçet Uz, Suat Yurdkoru, Enver Dündar Başar, Ferruh Örel, Adnan Bilget, Haluk Cansın, Ahmet Dönmez, Garra Sarmad, Lütfü Aksungur, Ali Şevket Bilgin, Turan Muşkara, Rıza Aşkan, Hüseyin Türkmenoğlu, Zait Örel ve Babam Orman Yüksek Mühendisi ve Fuar Komitesi Üyesi A. Cevat Ziya Maruflu ile Kültürpark’ın Müteahhidi Niyazi Ersoy gibi şu anda hiç biri hayatta olmayan ancak fuarımızı kurmuş ve fiilen yaşamışlarden bizzat dinlemiş ve öğrenmiş bir kişiyim. Ayrıca Ankara’da Devlet arşivlerini, tarihi salnameleri de araştırdım. İzmir Fuarı’mız, bizim 97 yıllık bir onur ve gurur abidemizdir. 89 rakamı ise İzmir Fuarı’nın 89 kez düzenlendiğini ifade eder. Oysa Yüce Atatürk’ün de ifadesiyle; fuarımız 97 yıllık efsanevi bir geçmişe sahiptir. 97 yıl önce İzmir’de düzenlenen “1923 İzmir İktisat Kongresi”nin paralelinde düzenlenmiş ilk fuarcılık örneğimizdir.

Kongre ile birlikte açılan “Türk Yerli Mamülleri İmalat ve Ticaret Sergisi”, herkese bizzat yüce Atatürk tarafından ilk fuar örneğimiz olarak takdim edilmiştir. Harpten henüz çıkmış bir ulusun öz değerlerini dosta, düşmana yansıtmış bu sergiden çok mutlu olan Yüce Atatürk; bu serginin her yıl İzmir’de daha da geliştirilerek sürekli olarak düzenlenmesini bizzat istemiştir. Arada düzenlenemeyen yıllarda olsa; Gerçek bir Cumhuriyet eseri olan fuarımız önümüzdeki 29 Ekim 2020’de 97’nci yılını kutlayacak olan Cumhuriyetimizle yaşıttır ve gerçek bir Cumhuriyet eseridir.