Diabetes Mellitus, daha bilinen adıyla şeker hastalığı, vücutta salgılanan bir hormon olan insülin sekresyonunda, insülin aktivitesinde veya her ikisindeki bozukluktan kaynaklanan yüksek kan glikoz (kanda bulunan şekerin adı) düzeyi ile ilişkili bir hastalıktır. İnsülin, vücuttaki enerji kaynaklarının (karbonhidrat, protein veya yağ) kullanılması ve depolanması için gerekli olan ve pankreas tarafından üretilen bir hormondur. Diyabetli bireyler yeterli miktarda insülin üretemez; insülin eksiliği sonucunda hiperglisemi (yüksek kan glikozu) oluşur.

Türkiye Diyabet Epidemiyoloji Çalışması (TURDEP 2) sonuçlarına göre; ülkemizde 20 yaş üstü bireylerde diyabet görülme oranı yüzde 13.7’dir. Diyabetin ön aşaması olan bozulmuş glikoz toleransı durumunun oranı ise yüzde 13.9’dur. 1997 yılında yapılan ilk TURDEP çalışması ile karşılaştırıldığında ülkemizde diyabet artış oranı yüzde 90, bozulmuş glikoz toleransı artış oranı ise yüzde 110 olarak saptanmıştır.

Ülkemizde de görülme sıklığı yüksek olan diyabette bir bireye tanı konulması genellikle tanı sırasında mevcut olan koşullara bağlıdır ve pek çok bireyi tek bir kategoriye dahil etmek kolay değildir. Diyabetin farklı türleri vardır.

Prediyabet: Bozulmuş açlık glikozu ve bozulmuş glikoz toleransını içeren bozulmuş glikoz homeostaz evresinde olan bireyler, diyabet ve kalp damar hastalıkları gelişimi açısından nispeten yüksek riske sahip bireyler prediyabetli olarak kabul edilirler.

Tip 1 Diyabet: Tip 1 diyabetli bireyler tanı sırasında çoğunlukla aşırı susama, sık idrara çıkma ve önemli düzeyde ağırlık kaybı yaşarlar. Mutlak insülin eksikliğine yol açan ve hiperglisemi, poliüri (aşırı idrara çıkma), polidipsi (aşırı susama), polifaji (aşırı yeme), ağırlık kaybı, dehidrasyon, elektrolit bozukluğu ve ketoasidoz ile sonuçlanan pankreas beta hücresi yıkımıdır. Beta hücresi yıkım oranı değişkendir; bebek ve çocuklarda hızlı, diğerlerinde (özellikle yetişkinlerde) yavaş şekilde ilerler. Tanı konulan tüm diyabet vakalarının yüzde 5-10’u tip 1 diyabetlidir. Tip 1 diyabetli bireylerde dışarıdan insülin alınması gereklidir. Tip 1 diyabet her yaşta gelişebilir. Çoğunlukla 30 yaş öncesi bireylerde ortaya çıkmasına rağmen, daha büyük yaştaki bireylerde de görülür. Çoğu birey zayıftır, ancak bir kısmına hiçbir semptom görülmeden veya sinsi semptomlarla tanı koyulur.

Tip 2 Diyabet: Diyabet tanısı alan tüm diyabetlilerin yüzde 90-95’ini oluşturur ve pek çok bireyde, tanı konulmadan uzun süre önce mevcut olup ilerleyen bir hastalıktır. Hiperglisemi yavaş yavaş gelişir ve erken dönemde genellikle bireyin klasik diyabet semptomlarından herhangi birini fark edebileceği kadar şiddetli değildir. Tip 2 diyabetli bireylerin çoğu obezdir ve obezite bir dereceye kadar insülin direncine neden olur. Genel obez sınıflandırmasına girmeyen bireylerin ağırlıklı olarak karın bölgelerinde vücut yağ yüzdesi artmış olabilir. Ancak obez bireylerde her zaman tip 2 diyabet de gelişmeyebilir. Tip 2 diyabet, obezite ile genetik yatkınlığın olması durumunda ortaya çıkabilir. Diğer risk faktörleri arasında aile öyküsü, prediyabet, ileri yaş, fiziksel inaktivite, gestasyonel diyabet (hamilelik döneminde görülen diyabet) hipertansiyon veya dislipidemi (kan yağları seviyelerinde bozulma) ve ırk veya etnik köken gibi genetik ve çevresel faktörler yer alır.

Sağlıklı beslenme ve egzersiz diyabetin önlenmesi ve tedavisi, komplikasyonların gelişiminin önlenmesi, geciktirilmesinde ve tedavisinde tedavinin temel taşıdır.

Diyabetli bireylere önerilecek standart bir beslenme planı yoktur, öğün planlamasını içeren beslenme tedavisi bireyselleştirilmesi büyük önem taşır. Bireylere göre hazırlanmış doğru bir beslenme programı tip 1 diyabetiklerde yüzde 1.0 - 1.9, tip 2 diyabetlilerde yüzde 0.3 - 2 oranında azaltmaktadır.

Çalışmalar, diyabetli bireylerin beslenmesinde günlük enerji alımının makro besin öğelerinden sağlanan oranları ile ilişkili ideal oranlar olmadığını göstermiştir. Bu nedenle enerji gereksiniminin makro besin öğelerinden karşılanma oranları diyabetli bireyin mevcut beslenme alışkanlıkları, bireysel tercihlerini belirleyen durumlar (gelenek, kültür, din, sağlık inançları, sağlığı için hedefleri, ekonomik durumu) ve metabolik hedefler değerlendirilerek planlanmalı ve bireye özgü beslenme modeli oluşturulmalıdır. Sağlıklı beslenme modelinin oluşturulmasında belirli bir besin öğesi üzerine odaklanmak yerine besinin besleyici değeri ve besin kalitesi göz önüne alınmalıdır. Akdeniz tipi beslenme modeli, hipertansiyonu durdurmaya yönelik beslenme yaklaşımı, bitkisel bazlı diyetler gibi birçok diyet modeli sağlıklı beslenme modeli kapsamında tanımlanmakla birlikte bireye özgü beslenme tedavisi bireyin tercihlerine, gereksinimlerine ve hedeflerine dayalı olarak planlanmalıdır. Henüz kanıt düzeyinde öneriler arasında yer almayan ketojenik, çok düşük ve düşük karbonhidratlı yüksek proteinli, düşük yağlı v.b. diyet modelleri, kısa vadede sağlayacağı olası faydalarının yanında besin öğesi ve besin grubunun yetersiz alımına bağlı olarak uzun vadede getireceği muhtemel sağlık riskleri nedeniyle önerilmemektedir.

Vücut ağırlığında sağlanan azalma, prediyabetten tip 2 diyabete ilerlemeyi geciktirir ve tedaviye büyük destek olur. Obez prediyabetli bireylerde vücut kütle indeksinde 1kg/m2 azalma ile diyabet riskinin yüzde 16 oranında azaldığı gösterilmiştir.

Karbonhidratlar için kabul edilebilir alım oranı Günlük enerji gereksiniminin yüzde 45 - 60’ı dır. Bazı çalışmalarda, tüketilen karbonhidratlar için kabul edilebilir alım oranı Günlük enerji gereksiniminin yüzde 45 - 60’ı dır. besinlerin glisemik yükünün düşürülmesi ile HbA1c’nin yüzde 0.2 ile 0.5 oranında azaldığı bildirilmiştir. Gerek diyabetli gerekse diyabetli olmayan herkesin, rafine karbonhidrat ve şeker alımını azaltmaları ve bunun yerine sebze, kurubaklagil, meyve, süt ürünleri (süt ve yoğurt) ve tam tahıllardan gelen karbonhidrat alımına odaklanmaları gerekir. Şekerle tatlandırılmış içeceklerin ve “az yağlı” veya “yağsız” olduğu belirtilmiş olsa da şeker ilaveli, yüksek oranda rafine edilmiş gıda ürünlerinin tüketilmesi önerilmez.

Diyabetli olsun olmasın yetişkinler için önerilen günlük protein alımı 0.8 g/kg dır (Günlük enerji gereksiniminin yüzde 15 - 20’si). Diyabetik böbrek hastalığı olanlarda (albuminüri ve / veya azalmış glomerüler filtrasyon hızı) günlük protein alımının <0.8 g olması önerilmez çünkü bu, glisemi düzeyleri, kardiyovasküler risk ölçümleri veya glomerüler filtrasyondaki azalma oranı üzerine ek bir yarar sağlamaz. Bu nedenle de yüksek proteinli diyet uygulamalarında rafine KH’lerin yerine doymuş yağ oranı düşük, protein içeriği yüksek besinlerin tüketiminin önerilmesinin daha güvenilir olabileceği belirtilmektedir.

Günlük enerji gereksiniminin yüzde 20 - 35’inin yağlardan karşılanması önerilmektedir. Metabolik hedeflere ve KVH risklerine bakıldığında, tüketilen yağların türü, tüketilen total yağ miktarından çok daha önemlidir. Bu nedenle doymuş yağ tüketimi sınırlandırılmalı (Günlük enerji gereksiniminin

Çalışmalar, çoklu doymamış ve tekli doymamış yağlardan zengin, Akdeniz beslenme modelinin hem glisemik kontrolü hem de kan lipidlerini düzeltebileceğini göstermiştir.

Diyabetiklerde doymuş yağ, gıda kaynaklı kolesterol ve trans yağ hakkındaki öneriler, diyabetli olmayan kişilerden farksızdır. Genel olarak trans yağlardan kaçınılmalıdır (Günlük enerji gereksiniminin

Altta yatan eksiklikler olmaksızın diyabetli bireylerin vitamin, mineral ya da bitkisel takviyelerden yararlanılacağına dair net kanıtlar yoktur. Metformin kullanımında B12 vitamin eksikliği olabilir. Özellikle anemi veya periferik nöropatisi olup, metformin kullanan hastalarda periyodik olarak vitamin B12 düzeylerinin test edilmesi gereklidir.

Alkol, hipoglisemi (özellikle insülin veya insülin sekretagog tedavisi kullananlarda), kilo alımı ve hiperglisemiye (aşırı miktarda tüketenlerde) yol açabilir.

Besleyici değeri olmayan tatlandırıcılar, glisemik kontrol üzerinde anlamlı bir etkiye sahip görünmese de, genel olarak enerji ve KH alımını azaltabilir. Vücut ağırlığı üzerindeki etkileri tartışmalıdır.

Diyabet Tanı kriterleri

(Aşağıdaki kriterlerden sadece biri tanı için yeterlidir)

Açlık Kan Glikozu (APG)

≥ 126 mg/dl

Rastlantısal Plazma Glikozu + diyabet semptomları

≥ 200 mg/dl

Oral Glukoz Tolerans Testi (OGTT)’nde 2.saat plazma glikozu

≥ 200 mg/dl

HbA1c

≥ %6.5

Prediyabet Tanı Kriterleri

Kan Glikozu

Riskli Grup

Açlık (mg/dl)

Bozulmuş Açlık Glikozu (BAG)

100-125

Bozulmuş Glikoz Toleransı (BGT)

HbA1c

%5.7 - 6.4

Kaynaklar

Diyabet Tanı ve Tedavi Rehberi 2019, Ulusal Diyabet Konsensus Grubu, Türkiye Diyabet Vakfı, ISBN 978-605-69309-0-4

Krause Besin ve Beslenme Bakım Süreci, Mahan L.K, Raymond J.L 14. Baskı, Çeviri Editöü: Prof. Dr. Gamze Akbulut, Ankara Nobel Tıp Kitapevleri

Türkiye Diyabet Prevelans Çalışması: Satman İ, Yılmaz T ve Turdep Çalışma Grubu, Diabetes Care, 25 (9), 2002:1551

TÜRDEP 2: Satman İ ve TÜRDEP Çalışma Grubu, 2010