"Herkesin, bireysel olarak ve başkalarıyla birlikte, yasaya uygun, iş ve mesleğini yapma hakkı vardır. Meslek ve işi çerçevesinde, başkasının insanlık onuruna, insan haklarına ve temel özgürlüklerine zarar verme riski bulunan herkes bu hak ve özgürlüklere saygılı olmaya ve iş ve meslek davranışı ve etiğine uygun ulusal ve uluslararası normlara uymaya mecburdur..." /İnsan Hakları Bildirgesi...

12 Mart, 12 Eylül ve 15 Temmuz sonrası OHAL... Türkiye’de insan haklarına saygıdan uzak, işkencelerle, yargısız infazlarla dolu dönemler yaşanırken bir de dostluğun, barışın, sevmenin, erdemliliğin simgesi spor alanında insana ve emeğe saygısızlığın bir örneği ile karşılaştık... 11 Eylül pazar günü Altınordu’nun Bandırmaspor ile İzmir’de 1-1 berabere kaldıkları maçtan iki gün sonra Altınordu FK’nın başkanı Seyit Mehmet Özkan’ın sosyal medya üzerinden yaptığı zehir zemberek açıklamaya tanık olduk... Kulübün internet sitesinde yaptığı açıklamaya göre Özkan, 'Ey kendilerini profesyonel bir iş yaptığını zannedenler, ey paralı askerler' diyor, 'Lejyon takımı, beyinleri salata, ucuz, semiz, miskin, silik, korkak, montofon ineği' gibi ağır ifadeler kullanıyordu... Özkan “gerekli eleştiriyi yapacak asgari, zorunlu teknik/hukuki terimler’ yerine montofon inekleri ile sona eren sözcüklerle hakaret (TCK m.80) ve sövme (TCK m.82) suçunun unsurlarını taşıyan terimler kullanmayı yeğlemiştir... Bizim haddimiz değildir ama 'herşeyi ben bilirim'ci bu Demirci Seyit 'insana’, 'emeğe' ve en önemlisi 'spora ve sporcuya' saygı duymadığını göstererek ‘insanlık sınavı’nda sınıfta kalmıştır. OHAL nedeniyle ülkenin dört bir yanında hüküm süren ‘yargısız infaz' şimdi futbolculara dayanmıştır...
Bilinen ve yaşanılan bir gerçektir ki; Genelinde spor, özelinde futbol, politik alanda propaganda, ekonomik alanda ise yeni bir tüketim aracı olarak büyük önem kazandı, yeni bir yatırım alanı oldu. Ancak ekonomi, politika ve spor konusundaki bilgi ve kapasiteleri son derece sınırlı olan spor yöneticileri futbolu rahat bırakmıyorlar. Futboldaki başarısızlık da antrenör ve futbolculardan değil, futbol dışı çevrelerden kaynaklanmaktadır... Futbolda, gerek yönetici olarak, gerek antrenör olarak ve gerekse futbolcu olarak bireysel başarı devri kapanmıştır. Bir futbol takımının oluşumundan, bir maçın sonuna kadar, her aşamada tam ve eksiksiz bir işbirliği ve işbölümü gereklidir. Ancak bu şekilde başarı beklenebilir.
ODTÜ kültürü ile eğitim görmüş, hele hele sitesinde Nâzım Hikmet şiirleri’ni paylaşacak denli aydın bir kimlik ve kişilik sunan Seyit Mehmet Özkan’ın, ligin daha 3. haftasında futbolcuları üstelik hakaret ederek ederek kovduğunu açıklaması feodal sömürü düzeninin davranışlarındandır...
Spor/Mpor adını taşıyan kitabımın önsözünde Yaşar Kemal şöyle seslenir; “...Şu evren içinde, ne kadar yaratık varsa en kutsalı insandır. İnsanı aşağılatan önce kendisini aşağılatmış demektir. Kendine saygısı olan, olumlu sağlıklı bir adam başkalarına da en büyük saygıyı duyar...”
Demir fabrikası sahibi Seyit Mehmet bil ki ‘kötü demirden iyi kılıç olmaz’...