Metin Oktay
Atalay Alsan
Hasan Elidemir’in 
anılarına saygıyla...

Sahada onu izlemeye yaşım yetmedi ama İzmirsporlu büyüklerimden dinledim Metin Oktay’ın ne yaman bir futbolcu olduğunu.

"Kalçasının ağırlığını verip sağ ayağını sahaya bastı mı buldozer gelse deviremez" demişti Sezen Kadıoğlu ağabeyim bir seferinde. 

Muhabirliğe başladığım ilk yıl bir Denizli deplasmanına gittik birlikte. 

Tıfıl bir muhabirle 40 yıllık arkadaşı gibi sohbet etmiş, yolda köfte ısmarlamış, bir de piyango bileti almıştı.

“Belki çıkar” demişti.

Yaşayan efsaneydi.

İnsanlığı, alçak gönüllü oluşu ve güzel yüreği ile iyice devleşti gözümde. 

Taçsız Kral diyorlardı ona.

Adamın kralıydı, tacı kim ne yapsın.

1991 yılında bir Cuma gecesi İstanbul’da dostlarıyla Galatasaray’ın galibiyetini kutladıkları bir yemeğin ardından “Gitmem lazım abi” diyerek masadan kalktı.

Boğaziçi Köprüsü çıkışında trafik kazası geçirdi.

Hastaneye kaldırıldı ama maalesef... 

55 yaşındaydı. 

Takvimler ayın 13’ünü gösteriyordu.

Aylardan Eylül’dü.

***

Metin Oktay’ı kaybedeli 5 yıl olmuştu.

Göztepeli taraftarlar Bülent Özkul’un başkanlığında yeni sezonda şampiyonluk bekliyorlardı. 

Sezon iyi başlamıştı. 

Takım 5 haftada 3 galibiyet ve 1 beraberlik almış, bir hafta önce ezeli rakibi Karşıyaka’yı 2-1 yenerek havaya girmişti. 

Önceki sezon 7 gol atan takımın yeni yıldızı Atalay Alsan’ın da sakatlığı sona ermişti. 

Teknik direktör Ömeragiç, Turgutlu deplasmanında onu oynatmaya karar verdi.

Atalay özel nedenlerden dolayı izin istedi hocasından ama söz verdi:

“Maça gelip takım arkadaşlarıma moral vereceğim.” 

Taraftarın sevgilisiydi. 

“Atalay gelecek, dertler bitecek” sloganı atılıyordu her hafta tribünlerde.

Göztepeliler yeni yıldızlarını çok seviyor, Atalay da bu sevginin hakkını fazlasıyla veriyordu. 

Atalay o pazar arkadaşlarına moral veremedi.

Trafik canavarı Cumartesi günü takım kampına katılmak için Turgutlu’ya  giderken onu aramızdan aldı. 

Hayatının baharında, henüz 26 yaşındaydı.

Takvimler ayın 14’ünü gösteriyordu.

Aylardan Eylül’dü. 

***

Kral Hasan Elidemir...

O ve arkadaşları farklı bir ekolden, yeni bir anlayıştan geliyordu.

Kitap okuyor, tiyatroya gidiyor, eğitimlerine de devam ediyorlardı. 

İzmirspor ‘Kolej Takımı’ olarak adlandırılıyordu. 

Efsane başkan Cavit Ölçer’in felsefesi devam ediyor, hocaların hocası Halil Bıçakçı, çeliğe su verircesine Türk futboluna yıldızlar yetiştiriyordu.

Türkiye Şampiyonu olan genç takımda forma giyerken 16 yaşındaydı. 

A takım formasını 18 yaşında giydi. 

Harbi adamdı, sağlam İzmirsporluydu. 

İstese Galatasaray’da, Fenerbahçe’de oynar, paraya para demezdi. 

Ama o kulübüne kazandırmak için Antalyaspor’a gitti, diğer teklifleri elinin tersiyle itti.

***

Birinci Körfez Savaşı’nda yaşanan ekonomik kriz ve Asil Nadir’in batmasıyla işsiz kaldığım yıllar. 

Oğlum, Özgürüm daha 9 aylık. 

İzmirspor başkanı rahmetli İsmail Şişmanoğlu kulübün basın danışmanlığını yapmamı istedi. 

İzmirspor eski günlerine dönmek için çırpınıyor. 

İlk işimiz aylık bir dergi çıkarmak. 

O tarihlerde spor okullarında 2 bin 200 öğrencisi var İzmirspor’un. 

Sezon açılışları 23 Nisan, 19 Mayıs törenlerini aratmıyor. 

Yaklaşık 10 ayrı branşta yüzlerce lisanslı sporcu, her yaştan binlerce spor okulu öğrencisi...

Dergi hazırlıklarına başladım. 

Şimşeklerin kaptanı futbolu bırakmış, sahadaki kıvraklığını, zekasını ve zerafetini spor yazarı olarak Yeni Asır sayfalarına taşımıştı. 

Dergimizin ilk sayısında beni kırmadı, bir köşe yazısı kaleme aldı. 

Fotoğrafını çekmek için Eşrefpaşa Hastanesi’ne gittim. 

Beyaz hekim önlüğü ne de yakışmıştı.

***

Zaman geçti. 

Dostluğumuz hiç bitmedi. 

Hayat her birimize farklı acılar yaşattı. 

10 yıl önce oğlumu kaybettim, Hasan benimle uzun süre konuşamadı.

Gördüğü yerde ya boynuma sarılır ağlar, ya da ağlamamak için kaçardı.

Duygusu içtendi biliyorum, gözlerinden anlardım.

***

(Tarih 13 Şubat 1983 / İzmirspor-Fenerbahçe Donanma Kupası finali. 22. dakikada Hasan Elidemir'in sağdan ortasında Kadri kafayla İzmirspor'u 1-0 öne geçiriyor. Maç bu skorla bitince kupayı ilk kez bir Anadolu takımı müzesine götürüyor. Fotoğraf maç sonu İzmirsporlu futbolcuların sevinci. Hasan Elidemir (eşofmanlı) kupayı takım arkadaşlarıyla kaldırıyor.)

Ben çok izleyemedim, anlattılar.

Çalım atamadığı defans oyuncusu yokmuş, çizgi üzerinde inanılmazmış, kafa golleri müthişmiş.

Kırgınım.

Kızgınım. 

Üzgünüm.

Kime ya da neye bilmiyorum.

Belki ikiyüzlü tavırlara, belki de hayatın kendisine, acımasız saçmalığına...

Keskin bir zihin, ince espriler, futbola entelektüel bakış, derin sezgiye sahip bir yüreği vardı.

Bu özellikleri onun düşmanı oldu.

Şimşek hızıyla düşünen bir beyin bazen kendini anlatamaz, bilir ifade edemez.

Etse anlamazlar, anlamayınca bu özel insanlar küser. 

Tıpkı Hasan’ın küstüğü gibi. 

Şahidiyim; Gerçek dostları onu hiç yalnız bırakmadı ama o vazgeçti.

Dün sabah erkenden aradılar. 

Kaptanımı Balıkesir’de bir otelde bulmuşlar, anlatmaktan, anlamaktan ve savaşmaktan vazgeçmiş...

Takvimler ayın 13’ünü gösteriyor.

Aylardan yine Eylül.

Söyleyin bana, ben bu Eylül’ün nesini seveyim...