Bahar geldi, kırsaldan kıyıya, doğudan batıya doğru mevsimlik tarım işçilerinin yolculuğu başladı. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte tarlaya sürülen çocuklar, Türkiye’nin görünmeyen emeğini taşıyor. Daha oyun çağında, okul sıralarında olması gereken çocuklar; ağır iş yükü, düşük ücret ve sıfır güvenlikle Türkiye’nin dört bir yanında çalıştırılıyor. İSİG Meclisi raporuna göre Nisan’da en az 152 iş cinayeti meydana geldi. 2025’in ilk dört ayında iş cinayetlerinde ölen işçi sayısı 611’e ulaştı. Sadece Nisan'da 8 çocuk işçi öldü. 3'ü 14 yaş ve altındaydı. Yüzlerce aile, ülkenin dört bir yanına dağılırken, beraberlerinde çocuklarını da götürüyor. Üzüm ve zeytin için Ege’nin güneşinde çalışan çocuklar, çoğunlukla kayıt dışı çalışıyor.
Ücret düşük, emek sömürüsü yüksek
Geçtiğimiz yıl resmi kaynaklara göre günlük tarım yevmiyesi 1500 lira olarak belirlendi. Ancak uygulamada kadınlar ve çocuklar, çoğu zaman bu ücretin altında çalıştırılıyor; bazı durumlarda ise hiç ödeme yapılmıyor. Çocuklar trafik kazası, böcek sokması, temiz su olanağının olmamasından kaynaklı baraj ya da suda boğulmalar, enfeksiyon, aşırı sıcak gibi problemlere maruz kalıyor.
İSİG Meclisi Üyesi Mustafa Güven, çocuk işçiliğin artık neredeyse meşrulaştırıldığını vurguluyor:
“Geçtiğimiz yıllardan kesinlikle ders alınmadı. Tam aksine, şu an hükümetin sürdürdüğü politikalara baktığımızda çocuk işçiliğin meşrulaştırıldığını görüyoruz. MESEM projeleriyle hem kayıtsız hem de sigortasız çalıştırma yaygınlaştırılıyor. Son 15 yılda, özellikle her ekonomik krizden sonra, Türkiye’de çırak çocuk işçiliği sayısının katlanarak arttığını görüyoruz. Hem ucuz iş gücü olması hem de bazı sektörlerde çocuk işçiliğinin işlevsel olarak kabul edilmesi, bu süreci destekliyor. Hükümet de bu durumu destekleyen politikalar geliştiriyor, projelerle bu yapıyı besliyor.”
1800’lerin maden işçileri gibi
Çocukların çalışma koşullarını anlatan Güven “Tarım sektöründe de benzer bir durum söz konusu. Özellikle mülteciler üzerinden. Tarımda zaten %90’ın üzerinde kayıt dışı işçilik söz konusu ve burada da çoğunlukla göçmen ve mülteci işçiler çalışıyor. Bu işçiler, 1800’lü yıllardaki maden ocaklarında olduğu gibi, ailecek — çocuk, kadın, erkek — birlikte çalışıyorlar. Tarımda da yaygın bir şekilde kayıt dışı işçilik ve çocuk işçiliği var. Sonuç olarak bu yayılıyor ve hiçbir önlem, denetim ya da ciddi bir çalışma yapılmıyor.
Çocuklar bazen çadırlarda kalıyor; yangın, boğulma, güneş çarpması, tarım araçlarından kaynaklı kazalar, enfeksiyon gibi pek çok tehlikeyle karşı karşıyalar. Bunlara karşı önlem alınabilmesi için öncelikle tarım alanının örgütlü ve kayıtlı bir yapıya kavuşturulması gerekiyor.
Servis kazaları, düşmeler, boğulmalar…
Siz o köylere, mevsimlik işçilerin çadır kamplarına gittiğinizde hiçbir denetimin olmadığını görürsünüz. Zaten dayıbaşı sistemiyle çalışıyorlar. Sigortasız ve sendikasız bir toplumda diğer yasal hakların kullanılması ve denetlenmesi mümkün değil. Dolayısıyla bu alanın sigortalı hale getirilmesi, devletin bu alanı düzenlemesi, denetimlerin yapılması; hem Sosyal Güvenlik Kurumu’nun hem de Çalışma Bakanlığı'nın üzerine düşen görevi yerine getirmesi gerekiyor.
Ama bu alan tamamen kendi haline bırakılmış durumda. Hiçbir çadır kampında denetleme yapılmıyor. Servis araçlarında sık sık kazalar, ölümler yaşanıyor; düşmeler, boğulmalar oluyor. Sonuçta bu insanlar bir işyerine ait değiller, patronları belli değil. Bir gün tarlada çalışıyorlar, ertesi gün başka bir yerde. Bir yerde domates topluyorlar, başka bir yerde meyve. Sürekli patron değişiyor. Ama bu sigortasız sistemde dayıbaşılar, bu insanları insan ticareti gibi ucuza çalıştırıyor. Bu yapının hiçbir aşamasında devletin işleyen bir sistemi yok.” Diyerek vahim tablonun altını çizdi.
Tarımda iş güvenliği yok
Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Hakan Çakıcı ise şunları söyledi:
“Kalabalıklar halinde göç eden, yer değiştiren insanlar var. Bunların içinde çocuklar da yer alıyor. Bu durumu iki şekilde düşünmek lazım. Bir yandan göç eden aileler içindeki çocuklar var, diğer yandan ise aile tarımı yapan, yani aile işletmeleri içinde çalışan çocuklar var. Maalesef bu, Türkiye’nin bir gerçeği. Tarımda işçilik sorunu da şu anda büyük bir problem. Yüksek işçilik maliyetleri tarımda çok önemli bir unsur. Bu yüzden dışarıdan işçi getirilmesi söz konusu olabiliyor. Bu işçilerin içinde de çocuklar bulunuyor.
Tarım işçiliğinde iş güvenliği dediğimiz konulara maalesef çok fazla dikkat edilmiyor. Hijyen koşulları, sağlık koşulları, kalınan yerler oldukça yetersiz. Çocukları düşündüğümüzde, onların çok daha iyi korunması gerekiyor. Zaten belli bir yaşın altındaki kişilerin çalıştırılması yasal olarak da uygun değil. Yaş sınırları var biliyorsunuz. 16-18 yaş arasındaki çocuklar için dahi özel kurallar var. Daha küçük çocukların çalıştırılması kesinlikle doğru değil. Ama genelde bu tür işçilikte, özellikle tarım işçiliğinde, iş güvenliği eksikliği, iş kazaları ve sağlık koşulları ciddi sorunlara neden oluyor.”
Gül tarlalarında çocuklar “Ticari” gerekçeyle yasaklandı
Isparta Valiliği, 15 yaş altı çocukların gül hasadında ve gül ürünleri üretiminde çalıştırılmasını yasakladı. Ancak alınan kararın gerekçesi, Avrupa Birliği ülkelerinin tedarik zinciri standartlarına dayandırıldı. Gerekçede “Gül hasadı döneminde ilimize yapılan kontrollerde çocukların da gül toplama işinde çalıştırıldığı tespit edilmiştir. Bu durum gül yağı ihracatı yaptığımız ülkelerden özellikle Avrupa Birliği ülkelerince önemsenmekte, tedarik zincirinde sıfır çocuk işçiliği hedefinden dolayı ilimiz gül ürünleri ihracatının geleceğini tehlikeye atmaktadır.” Denildi.