Ali Rıza KARASU

Bağımsız Gazetecilik Platformu verilerine göre, Türkiye’de en az 68 gazeteci ve medya çalışanı tutuklu veya hükümlü olarak cezaevinde bulunuyor. Farklı sivil toplum kuruluşlarının hazırladığı raporlar Türkiye’de basının ve basın emekçilerinin üzerinde ciddi bir siyasi baskının olduğunu ortaya koyuyor…

Gazeteci meslek örgütlerinin hazırladığı raporlar, basın emekçilerinin görevlerini yaparken karşılaştıkları zorlukları ve tehditleri gözler önüne seriyor. Gazeteciler Cemiyeti’nin AB desteğiyle yürüttüğü Demokrasi için Medya/Medya için Demokrasi Projesi kapsamında yayınladığı 2020 Medya Gözlem Raporu’na göre geçen yıl her 2 gazeteciden 1’i tehdit edildi, 4 gazeteciden 1’i fiziksel şiddete maruz kaldı ve 5 gazeteciden 1’i yargılandı.

YARGILAMALAR ARTTI

Gazetecilerin sosyal medya hesaplarında beş altı yıl geriye giderek yapılan taramalarla yazılan iddianameler arttı. Mutlak şekilde fikir özgürlüğü kapsamında olmakla birlikte, paylaşıldığı ya da yazıldığı tarihte, hukuku zorlayarak henüz suç olmayan mesajları, fotoğrafları ya da yazıları nedeniyle gazeteciler, zorlama suçlarla yargılandı. Basın Kanunu’ndaki internet yayınları boşluğu, gazeteci yargılamak için bir fırsat gibi kullanılmaya başladı. Sosyal medya paylaşımları nedeniyle yargılanan gazetecilerden biri de Melis Alphan oldu. Alphan, 6 yıl önce sosyal medya hesabından paylaştığı Diyarbakır'daki Nevruz kutlamalarına dair fotoğraf gerekçesiyle 7.5 yıl hapis istemiyle yargılandı.

Gazetecilere yönelik yargılamaların arttığı, uluslararası sivil toplum kuruluşlarının raporlarında da görülüyor. Expression Interrupted Platformu’nun 21 Temmuz 2021’de yayımlanan “İfade ve Basın Özgürlüğü Gündemi” raporuna göre, Türkiye'de mayıs ve haziran aylarında 109 gazeteci yargılandı, 4 gazeteciye 9 yıl 8 ay hapis cezası verildi.

Gazeteciler Cemiyeti’nin Medya İzleme Raporu’na göre ise sadece 2021 Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında 81 davada 179 gazeteci ve basın çalışanı yargılandı. Raporda gazetecilere yönelik saldırılarda yaşanan artışa dikkat çekildi. Söz konusu aylar içinde en az 16 gazetecinin gözaltına alındığı belirtildi. Rapora göre, gazetecilere saldırılar artıyor, yaygınlaşıyor. Yılın ilk altı ayında saldırıya uğrayan gazeteci sayısı 55’e ulaştı. Yurdun dört bir yanında Nisan-Mayıs-Haziran’da en az 15 gazeteci-yayıncı saldırıya uğradı. 16 gazeteci gözaltına alındı. Gazetecilerin çoğu toplumsal olayları takip ederken şiddete maruz kalarak gözaltına alındı.

GAZETECİLER SALDIRIYA UĞRUYOR

Gazetecilere yönelik, saldırı, şiddet, ölüm tehditlerinde de son yıllarda ciddi artış var. Son olarak Marmaris yangınını takip eden, NTV İzmir Temsilcisi Merih Ak ve kameraman Burak Uygun, TRT Haber muhabiri Duygu Tuncer ve kameraman Serhat Alabuğa saldırıya uğradı. Halk TV'nin Muğla'nın Marmaris ilçesine bağlı İçmeler mahallesinde yapılan özel canlı yayını, 5-6 kişilik bir grup tarafından basıldı.

Bazı gazetecilerin, hedef gösterildikten sonra saldırıya uğramaları da dikkat çekiyor. MİT tırları davasında yargılanan Can Dündar, İstanbul Adalet Sarayı çıkışında silahlı saldırıya uğradı. Radyo programcısı Hazım Özsu öldürüldü. Aralarında Orhan Uğuroğlu, Levent Gültekin, Barış Pehlivan, Ahmet Takan, Sabahattin Önkibar, Yavuz Selim Demirağ, İrfan Değirmenci, Afşin Hatipoğlu, Ümit Uzun, Levent Uysal, Sami Harunlar, Murat Alan, Cenker Tezel, Metehan Ekşi, Onur Aydın, Hakan Denizli, Ergin Çevik, Osman Güdü’nün de olduğu gazeteci-yazarlar önce hedef gösterildi ardından saldırıya uğradı. Saldırganların cezasız kalması yeni saldırıların önünü açtı.

HABER ALMA HAKKI

Haber verme hakkı, bilgilerin, görüntülerin, seslerin ve genel anlamda toplumun bir bölümünü veya tamamını ilgilendirebilecek tüm hususların kamuoyuna sunulmasıdır. Haberi veren gazetecinin “haberi toplama ve öğrenme”, “haber verme ve yorumlama”, “haberi yazıya dökme ve yayma” hakkı basın özgürlüğünün temelini teşkil eder.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 19. maddesi ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 26. maddesinin 1. fıkrasına göre "Herkes, bilgi edinme ve haber alma, özgür düşünce, ifade ve serbest eleştiri hakkına sahiptir.” hükmüne rağmen, “haber alma” ve “haber verme” hakkı günümüzde büyük tehdit altında bulunuyor.

GAZETECİNİN HAKLARI

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS), Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Basın Kanunu, “basın ve ifade özgürlüğünü” açıkça güvence altına alınmıştır. AİHS 10. maddesi ifade özgürlüğünü düzenliyor. O madde, şöyle der: “Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve verme özgürlüğünü de kapsar.”

Sözleşmenin 13. maddesinde ise “Bu sözleşmede tanınmış olan hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkes, söz konusu ihlal resmi bir hizmetin ifası için davranan kişiler tarafından gerçekleştirilmiş olsa dahi, ulusal bir merci önünde etkili bir yola başvurma hakkına sahiptir.” deniyor. Yani AİHS, “ihlale uğradığını düşünen kişi, yargı eliyle hakkını arayabilir” diyor.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 28. maddesinde ise “Basın hürdür sansür edilemez” hükmü, gazetecilere güvence sağlıyor. Bu madde, “Devlete, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alma” sorumluluğu da yüklüyor. 26. madde ise düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetini şöyle güvence altına alıyor: “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.”

Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne göre ise gazeteci, tüm bilgi kaynaklarına serbestçe ulaşma ve kamu yaşamını belirleyen, halkı ilgilendiren tüm olayları izleme, araştırma hakkına sahiptir. Gazetecinin karşısına çıkarılacak gizlilik ve sır gibi engeller, hukuka ve uluslararası normlara uygun olmalıdır. Gazeteci; doğruluğuna, tarafsızlığına ve nesnelliğine inanmadığı bir görüşü savunmaya veya meslek ilkelerine aykırı bir iş yapmaya zorlanmamalıdır.

BASIN KARTLARI İPTAL EDİLDİ

15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından o zamanki adı Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü olan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, 2 binden fazla gazetecinin basın kartı ve sürekli basın kartını iptal etti. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın CHP milletvekilleri Atila Sertel ve Sezgin Tanrıkulu’nun ayrı ayrı verdiği soru önergelerine Mayıs 2019’da verdiği yanıtlara göre, 15 Temmuz 2016’dan sonraki üç yılda 2 bin 397 gazetecinin basın kartı iptal edildi. Gazeteciler Cemiyeti’nin 2021 Nisan'da yayınladığı Medya İzleme Raporu’na göre ise son beş yılda iptal edilen basın kartı sayısı ise 3 bin 981’e çıktı.

POLİS GAZETECİLERİ ENGELLEYEMEZ

Basın emekçilerinin çalışmasını kısıtlayan son düzenlemelerden biri de Emniyet Genel Müdürlüğü, Nisan 2021’de yayımladığı genelge oldu. Genelgeyle, eylemler sırasında “polislerin görüntülerinin veya ses kayıtlarının alınması” yasaklandı. Bu düzenleme hem evrensel hukuka hem de yürürlükteki yasalara açıkça aykırılık taşıyor. AİHM ve Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) içtihatları, olayları takip eden gazetecileri engelleyen polislerin eyleminin, hem ifade hem de basın özgürlüğü ihlali olduğunu ortaya koyuyor. Basın özgürlüğünü düzenleyen Basın Kanunu’nun 3. maddesi de “Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir” diyor.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na göre polis haber takibi yapan gazetecilerin görüntü almasını engelleyemez. AYM, bu konuda en güncel içtihadını 12 Ocak 2021’de Gazeteci Beyza Kural kararıyla verdi. AYM, Kural'a 6 Kasım 2015 tarihinde İstanbul Üniversitesi önünde haber takibi sırasında müdahale edilerek ters kelepçe takılmasını “insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağı”, polisin "Hiçbir şey eskisi gibi değil artık, bunu öğreteceğiz size" sözlerini de “ifade ve basın özgürlüğüne” aykırı buldu.

AYM, benzer ihlal kararını daha önce Gazeteci Erdal İmrek kararında vermişti. İmrek, 31 Mayıs 2014 yılında, Gezi eylemlerinin yıl dönümü nedeniyle Taksim’de eylemleri izlerken darp edilmişti. Saniye saniye kayıt altına alınan darp olayı için AYM, “hak ihlali” kararına imza atmış ve İmrek’e manevi tazminat ödenmesine hükmetmişti.

'HABER VE HABERCİ SUÇLU GÖRÜLÜYOR'

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş, Gazetecilerin tarih boyunca hep hedef olan ve hedef gösterilen bir kesim olduğunu söyledi. Gazetecilere yönelik “hak kayıpları ve baskılar” ciddi artışın yaşandığını belirten Durmuş, “Gazetecilere yönelik baskıların artması hak kayıplarını da beraberinde getirdi. Haberin suç görüldüğü, habercinin suçlu ilan edildiği bir süreci yaşıyoruz” dedi.

Emniyet Genel Müdürlüğü genelgesinin ardından Nisan 2021’den bugüne geçen 4- 4.5 ayda gazetecilere yönelik 18 fiziki saldırı yaşandığını belirten Gökhan Durmuş, “Bu saldırılarda 60’tan fazla gazeteci saldırıya uğradı. Saldırılarda bir ayrım yok, tüm gazeteciler saldırıya uğruyor. TRT muhabiri de NTV muhabiri de İHA muhabiri de saldırıya uğruyor. Kim saldırıyor; polis, bekçi, vatandaş, milletvekili, bakan danışmanı ya da koruması… Bu saldırıları yapanlar cezasızlıkla ödüllendirildiği için yeni saldırıların önünü açıyor” diye konuştu.

Gazeteciler arasında örgütlenme oranının azaldığını, bu durumun beraberinde hak kayıplarını ve ekonomik erimeyi getirdiğine dikkat çeken Durmuş, şunları söyledi: “Örgütlü olmadığımız için haklarımızın elimizden alınmasını yıllarca adeta seyrettik. İş güvencesiz, düşük ücretlerle çalışan bir topluluk haline geldik. Ancak, gazeteciler arasında son yıllarda örgütlenme adına bir uyanış da var. Sendika olarak 3 yıl önce 6 iş yerinde örgütlüyken, bugün 14 işyerinde toplu sözleşme imzalama yetkisine ulaştık. Hak ve özgürlüklerdeki erimeye karşı böyle bir uyanışın olması umut verici.”