Hazırlayan/ Metehan Ud

Mülteci eki için Suriyeli Mülteci Lokman Valo ve Rojbin Şeyhmus çiftinin evine misafir olduk. Aile haber için konuşma teklifimizi kabul etti. Suriye’de başlayan savaşın mahallelerine gelmesi üzerine her şeylerini geride bırakarak bilmedikleri bir ülkenin yollarına düşen çift 7 yıl önce İzmir’e yerleşmiş. Lokman ve Rojbin’in 18, 11 ve 9 yaşlarında 3 çocukları var.

Basmane’nin Etiler Mahallesi’nde yer alan eve girer girmez, keskin rutubet kokusu kendini belli ediyor. İki odadan oluşan evin kirası Ocak’ta 500 TL. olacak. Dışarıdaki soğuk havaya rağmen içeride ne soba ne de elektrikli ısıtıcı var. Neden ısıtıcı yok dediğimde ‘ısınmaya ayıracak paramız yok, ondan battaniye ile ısınmaya çalışıyoruz. 3 yıldır kış aylarını bu şekilde geçiriyoruz’ cevabını alıyorum.

Ülkedeki ekonomik kötü gidişat onları da yakından etkilemiş. Lokman, uzunca süre tekstil atölyelerinde çalışmış ama son iki yıldır üretimdeki düşüş işyerlerini de etkiliyor. Haftada iki gün, üç gün çalışmak için çağrıldığını anlatan Lokman çoğu zaman da parasını geç aldığını ve hatta alamadığını anlatıyor. Bel ve boyun fıtığı olduğuna dair elindeki raporları gösteren Lokman doktorun konfeksiyonlarda çalışmaması gerektiğini söylediğini de dile getiriyor.

‘Göç etmemek için direndik’

Aile çocuklarından birinin yetişkin olmasından dolayı Kızılay Kart’tan kısa bir süre faydalanabilmiş. Rojbin de kimi zaman Suriyeliler’in işlettiği restoranlarda çalışmış ve evlere temizliğe gitmiş ancak onu da şimdiler de iş olmadığı çağırmıyorlarmış. Ailenin en büyük çocuğu da işsiz. Suriye’deyken savaştan dolayı eğitimini yarıda bırakmış ve Türkiye’de de okuyamamış. Dolayısıyla bir mesleği de yok. Evin küçük çocukları ise okula gidiyor.

Göç etmemek için direndiklerini anlatan Lokman Valo “Evimizi yurdumuzu geride bırakmak istemezdik ama mahallemizdeki son insanlar bizdik. Savaş kapımızı çalınca biz de çıkmak zorunda kaldık. Türkiye sağolsun kapılarını açtı ve bizleri kabul etti. Geldiğim günden beri kimseye muhtaç olmamak için Suriye’de yaptığım işe devam ettim ve tekstil atölyelerinde çalıştım” diye anlattı hikayelerini.

İlk geldiklerinde Türkiyeli işçiler tarafından istenmediklerini ifade eden Valo, “Geldiğimiz zamanlar istenmeyen kişilerdik, Türkiyeli işçiler bizi maaşları düşürdüğümüzü iddia ederek suçluyorlardı ancak ne maaş alacağımıza karar veren biz değildik, işverenler belirliyordu. Biz de aç kalmamak için kabul etmek zorunda idik. Zamanla bizler ile Türkiyeli işçiler arasında maaş farkları kapandı, hemen hemen aynı parayı almaya başladık. Birlikte çalıştığımız işçiler de bizleri anlamaya başladı” diye konuştu.

‘Yardım alsak bu evde işimiz ne’

Komşularında Suriyelilerin sürekli yardım aldıklarına dair bir kanı olduğunu söyleyen Rojbin Şeyhmus da “Türkiyeli komşularımız bizim sürekli yardım aldığımızı düşünüyordu. Çalışsak bu kez de ‘işimizi çaldılar’ oluyordu. Aile olarak Kızılay kartından bile faydalanamadık ki, bu kartı bütün Suriye aileler alamadı. İki aileden biri alıyor. Çalışmadığımızda da ‘yardım alıyorlar, tembeller’ oluyorduk” dedi.

Komşularına neden böyle düşündüklerini sorduklarında onlardan “Gazetede okuyoruz. Sosyal medyada gördük” cevabını aldıklarını dile getiren çift şunları anlattı: “Öfke ile yaklaşanlar da oldu. Anlattığımızda zamanla halimizi anlar gibi oldular. Hiçbir insanın girmemesi gereken bir eve 450 TL. kira veriyoruz. Ocak ayında 500 TL olacak. İki ufak oda ve çocuklar rutubetten dolayı kışın sürekli hasta durumdalar. Eğer bahsettikleri gibi kişi başı bin lira para alsaydık bu evlerde yaşar mıydık? Ben de çok kez restoranlarda çalıştım. Paramı alamadığım işyerleri de oldu. Şu anda da çalışmak istiyorum ama kriz var deyip geri gönderiyorlar ”

‘Korku içinde bekliyoruz’

Suriyeli mültecilerle ilgili gündemi sorduğumuzda ise Lokman ‘Türkiye hükümetini anlıyoruz ancak hali hazırdaki Suriye’ye gitmek istemiyoruz. Gitsek ne yapacağımız belli değil. Biz ve etrafımızda bir çok Suriyeli endişe içerisinde bekliyor. Acaba bir gün bizim de kapımızı çalarlar mı? diye korkuyoruz. Evlerimizin olduğu yerler harap halde. Orada şu anda ne bize ne de çocuklarımıza bir gelecek yok. Bizim yerimize kendilerini koysunlar. Kuzeye güvenli bölge yapılacakmış ama orası da benim şehrim değil ki. Bir kez daha bilinmezliğe gitmek istemiyoruz. Suriye’deki siyasi duruma da güvenmiyoruz. Bir gün Esad her tarafta hüküm sürdüğünde ne olacak? Biz suçlu olacağız. Vatan haini muamelesi yapacaklar.”

Geri Gönderilme Söylemleri Artınca Tavır Değişti

Sözü eşinden alan Rojbin de geri gönderme söylemlerinin artması ile birlikte hem mahallelerindeki insanların hem de kamu hizmetleri veren insanların tavırlarının olumsuz şekilde değiştiğini anlattı ve şunları söyledi “Hastanedekiler bile kötü davranmaya başladı. Hastaneye gittiğimizde işlerimizi daha zor halleder olduk. Bize sürekli neden gitmiyorsunuz gözüyle bakıyorlar. Oraya geri dönsek oğlumu zorla askere alacaklar, hangi taraf olursa olsun ama zaten biz bu savaştan kaçmışız. Israrla Suriye’ye dönmemizi isterlerse ısrarla Avrupa’ya gitmeye çalışırız. Başka yolumuz yok. İlk başta gitmediğimiz için pişmanız. Eşim çok istedi de ben ölüm haberlerinden dolayı kabul etmemiştim. Geri göndermek isterlerse başka çaremiz kalmaz.”