Haber / Bermal BARAN

9 Eylül Gazetesi Türkiye’nin farklı kentlerinde yaşayan ve farklı engellere sahip avukatlarla konuştu. Avukatların ortak sorunu sosyal yaşam ve iş yaşamının erişilebilir olmaması. Nöroçeşitli engelli Avukat Deniz Yazgan, engelli bireylere yönelik çalışmaların özel günlere sıkışık kalmasından yakınarak, erişilebilirlik sorununa değindi.

Yazgan, “Türkiye'de otizme ilişkin farkındalık çalışmaları, otistiğin bedenen var olduğundan öteye gitmediği ve özel günlerde sıkışık kaldığı için, otistiğin bir kimliği, kişiliği olması, halen şaşkınlıkla karşılanıyor. Sağlamcı bir bakış açısıyla oluşturulan özel ve kamusal alanlar, duyusal hassasiyeti bulunan otistikleri kapsamıyor. Yüksek sesli, değişken ve keskin ışıklı, uyarıcı kokulu alanlarda, kendini tipik biçimde ifade etmeyen, yarı-sözel veya sözel olmayan otistiklerin yakınma biçemini, "tutturma, takıntı, öfke" olarak adlandırmanın sonucunda, anlaşılamayan otistik duygusal çöküntü ve hatta otistik tükeniş yaşayarak uzun bir süreliğine rutininden, sosyal yaşamından koparak tecride sürükleniyor” dedi.

ADIM ATILMIYOR

Görme engelli olan Av. Mustafa Keskin, rehber köpeği eşliğinde çalışmalarını yürütüyor. Özellikle e-ticaret sitelerinin görme engellilere uygun olmadığını eleştiren Keskin, “Görme engelli bireylerin gündelik hayatta karşılaştığı engellerin en başında erişilebilirlik sorunu gelmekte. Bu ne yazık ki hayatın her aşamasında karşımıza çıkabilecek bir sorun. Örneğin, e-ticaret artık hayatımızın bir parçası, herkes arzu ettiğinde e-ticaret sitelerinde gezinti yaparak ürünleri inceleyebiliyor ve alabiliyor. Özellikle salgın döneminde, sağlık açısından da insanların tercihi e-ticaret sitelerinden ihtiyaçlarını alma yönünde oldu. Ancak görme engelliler için birkaç site dışında e-ticaret sitelerinden alışveriş yapmak mümkün değil. Bizlerin kullandığı ekran okuyucu programlara uygun tasarlanmayan e-ticaret siteleri, bizim o siteleri kullanmamıza engel teşkil ediyor. Bu sıkıntıyı gidermek büyük yatırımlar gerektirmiyor. Sitenin tasarımıyla ilgilenenlerin, bağlantıları etiketleme gibi birkaç işleme harcayacakları mesai ile bu sorun çözülebilir. Ancak e-ticaret siteleri, STK’ların çağrılarına, düzenlenen sosyal medya kampanyalarına rağmen bu konuyla ilgilenmiyor, bu konuda herhangi bir adım atmıyor” diye konuştu.

ADLİYELER ERİŞEBİLİR DEĞİL

İstanbul Barosu’nda işitme engelli bir avukat olan ve işitme engelliler için çalışan Av. Zeynep Çakır, mesleğindeki zorluklara değindi. Çakır şunları belirtti: “Adliyede işitme engelli bireylerin yaşadıkları erişilebilirlik problemleri çok fazla. Adliye içerisindeki danışmanlık veren bankolarda ve gerek görülen yerlerde işaret dili tercümanının bulundurulması, mahkeme kalemini soran işitme engelli ve sağır bireylere bu yöntemle mahkemelerin yerinin tarif edilmesi, işitme cihazı kullanan bireylerin daha iyi duyabilmesi açısından duruşma salonlarında indüksiyon döngü sisteminin kurulması gibi çözümler mevcut ancak uygulanmıyor. Bu alanda çalışan STK’ların başvurularına rağmen adliyelerde bu sistemin uygulanması çok yavaş veya hiç uygulanmıyor. Yargı camiası adliyelerde erişilebilirlik çalışmalarında işbirliği desteğinde bulunmalıdır. Bu toplumda işitme engelli ve sağır bireylerin de var olduğunu, adalete onların da erişmeye çalıştığını bu yargı camiası bir an önce kabul etmelidir. Engelliler haftasında erişilebilirlik sorunlarına dikkat çekerek, 'erişilebilir olmayan adaletin eksik adalet' olduğunuvurgulamak istiyorum”

NOTERDEKİ SORUN

Van Barosu’na kayıtlı işitme engelli avukat Av. Sinan Taşdemir, işitme engelli bireylerin noterlerde yaşadıkları iletişim sorunlarına dikkat çekti. Taşdemir, “Bu sorun çoğunlukla noterler ve noter çalışanlarının işaret dili bilmemesinden kaynaklanmaktadır. İşaret dilinin bilinmemesinin başkaca olumsuz sonuçları da olmaktadır. Örneğin noterlerin işlem yapan kişileri işlem hakkında bilgilendirme yapma yükümlülüğü bulunmaktadır. Ancak işaret dili bariyeri bu yükümlülüğün yerine getirilmesinde aksaklıklar yaratmaktadır. Noterlere yine noter vasıtasıyla tercüman çağrılması yerine özel tercümanlar çağrıldığında engelli bireyin hak kaybına sebep olacak olumsuz durumlar yaşanabilmektedir. Noter bankolarında bulunan sıra numaratörlerinin sesli olarak da desteklenmesi cihaz kullanan bireyler açısından oldukça önemlidir. Ayrıca okuma yazma bilmeyen işitme engelli bireylerin noter işlemlerinde aile bakanlığınca görevlendirilen tercümanlardan faydalanılması gereklidir. Hatta bu tarz görevlendirmelerde tercüman hatalarından kaynaklı oluşabilecek hak kayıplarının önüne geçmek adına tercümana yükümlülükler getirecek düzenlemeler yapılmalıdır. Hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, bireylerin haklarına erişimini kolaylaştırmak baroların temel görevlerindendir. Ancak baroların da engelli bireylerin adalete erişimi noktasında üzerine düşeni yapmak konusunda yetersizliği açıktır. Zira engelli bireylerin barolar nezdindeki temsil yetersizliği, yoksul engelli bireylerin avukat desteğine erişememesi, adli yardım hizmetine başvuru noktasında engelli bireylerin barolara ulaşmakta sıkıntılarla karşılaşması, avukat tarafından temsil edilme noktasında engelli bireyin ayrımcılığa maruz kalması gibi sorunlar barolar tarafından dikkate alınmalıdır. Temel insan haklarından olan adalete erişimin engelli bireyler için de kolaylaştırılmasına yönelik ciddi ve somut çalışmaların ivedilikle yapılması gerekmektedir” şeklinde konuştu.

UYGUN DEĞİL

Ortopedik engelli avukat Songül Göreci, fiziksel erişimde yaşanan sorunlara vurgu yaptı. Göreci, “Engelli Bireyler açısından fiziksel erişim yaşamsal bir öneme sahiptir. Erişilebilirliği iki yönlü incelemek gerek; engellilerin dijital alanlara ulaşabilmesi, bilgi iletişim teknolojilerine erişebilmeleri, internet kullanımının getirdiği kolaylık ve faydalardan diğer bireyler gibi eşit, ayrık tutulmadan faydalanabilmeleri, diğeri ise fiziksel mekanı kullanabilme; engelsiz bina, engelsiz ulaşım, engelsiz eğitim gibi engelli bireylerin kamusal mekana herkes gibi erişip ulaşabilmesi. En önemli kent haklarından olan erişilebilirlik; engelliler için yaşamın tamamını kapsar. Fiziksel ya da dijital kolayca ulaşılabilen, girilen çıkılan, farklı engel türlerine sahip bireyler tarafından kullanılan mekan, eşya,hizmete erişebilmekten bahsediyoruz. Kent tasarımında evrensel tasarım ilkelerine uygun hareket edilmiş olsa engellilere yönelik sosyal ayrımcılığın önüne geçilmiş olunur. Kente ilişkin altyapı, tesis, hizmetler, kamuya açık ve kapalı mekanların planlama tasarımları ilk aşamadan itibaren evrensel tasarım ilkelerine uygun tasarlanıp inşa edilirse yerel veya merkezi yönetme ek maliyet gerektirmeden erişilebilirliğin sağlanabileceği görülür. Fiziksel engelliler için cadde ve sokakların uygun olmaması, kent mobilyalarının uygunsuz yerleştirilmesi, kaldırımlarım bozuk ve sürekliliğinin bulunmaması,binaların engelli bireyin girişini zorlaştırın çoğu zaman da imkansızlaştıran bir mimariye sahip olması, kamu ve özel ulaşım araç ve hizmetlerinin özellikle ortopedik engelliler için hala yeterli şekilde düzenlenememiş olması, standart bir görsel ve işitsel yetenek düzeyine göre tasarlanarak kullanıma sunulan uyarı ve bilgilendirme levha ve araçları engelli bireyin sosyal,ekonomik ve kültürel çevreye erişimine engel olmakta, toplumsal yaşama aktif bir şekilde katılamamasına sebep olmaktadır. Mevcut yasaların uygulanabilirliğinin kontrol edilememesi, düzenlemelerin yasalar dikkate alınmadan yapılması erişilebilirliği erişilmez kılmaya devam etmektedir” dedi.

Herkes fırsat eşitliğine uygun bir şekilde yaşamalıdır

Görme engelli avukat Hüseyin Varol, engelli bireylere yönelik çalışmaların artırılması gerektiğini dile getirdi. Varol, “Görme engelliler de tüm engel grupları gibi temel iki problemle boğuşmaktalar: Erişilebilirlik ve ayrımcılık. Mevzuata aykırı kaldırım ortalarına dikilen ağaç ve direkler, standartlara uymayan web sayfaları, toplu taşımada çalıştırılmayan sesli anonslara kadar birçok erişilebilirlik problemi var. İnsanlar sosyal hayatın içerisinde bağımsız olarak var olabildikleri ölçüde onurlu bir birey olabilirler. Bu olamadığı ölçüde diğer insanlar nezdinde bir başkasına ihtiyaç duymadan hayatını devam ettiremeyeceği gibi ön yargılara sebep oluyor. Hülasa önce engeller çıkarılıyor, sonra da atlayamadın diye otur kenara deniyor. Bunlar ikinci büyük problem olan ayrımcılığa da kapı hazırlıyor. Bunlara maruz kalan insanlar kimi zaman mücadele ediyor kimi zaman da bir oto kontrol mekanizması geliştiriyor. Mücadele edenlerde ciddi bir yıpranma yıllar içerisinde birikiyor. İnsanlar en yakınındakinden başlayarak sokaktaki herhangi bir vatandaşa kadar engelli olarak yapabileceklerini anlatıyor. Yahut adli ve idari makamlara yaşadığı ayrımcılıkları sirayet ettiriyor. Ama bir hayatımız var ve bunlarla geçiyor olması üzücü. Öte yandan kendine oto kontrol uygulayanlar da sosyal hayatlarını kısıtlıyorlar, minimalist bir yaşamla hayatlarını sürdürüyorlar. Hiçbir toplumun değer yargılarıyla, ön yargılarıyla bir engellinin böyle bir tavra zorlanması kabul edilemez. Devlet-birey ilişkisinde aslolan vatandaştır. Onun dini, dili, engeli değildir. Herkes fırsat eşitliğine uygun bir şekilde yaşamalıdır. Bununla ilgili tedbirleri almak da kamu makamlarının vazifesidir. Artık sandalyeye oturan, gözünü bağlayan yetkililerin olduğu mizansenleri değil somut tedbirlerin alınmasını bekliyoruz. Bu konuda kasıt veya ihmalle mevzuatın gereğini yerine getirmeyenler hakkında da işlem yapılmasını bekliyoruz” ifadelerini kullandı.