Haber/ Bilge Can ÜNBAL

Türkiye’nin gündemine 2011 yılında Suriye’de başlayan savaş ile giren göç kavramı son yıllarda medyamızın ana gündem maddelerinden biri haline geldi. Yapılan araştırmalara göre yazılı ve görsel medyada yer alan mülteci haberinin çok büyük bir kısmı nefret söylemi içeriyor ve mülteciler hakkında ön yargı yaratarak, Türkiye’de yaşayan halkların bir arada yaşaması önünde büyük bir engel oluşturuyor. Medya ve Mülteci Hakları Derneği Genel Koordinatörü Dilan Taşdemir, medyanın bir arada yaşamı belirleyen bir alan olduğunu ve mültecilere yönelik nefret söylemlerinin toplumsal ölçekte bir yıkıma neden olduğunu söylüyor.

Medyada mültecilerin nasıl temsil edildiğini, kullanılan kavramların doğruluğunu ve hakim nefret söylemi ile nasıl mücadele etmemiz gerektiğini, geçtiğimiz ay İzmir’de açılan Medya ve Mülteci Hakları Derneği Genel Koordinatörü Dilan Taşdemir ile konuştuk.

Yıllardır İnsan Hakları Mücadelesi konusunda çalışmalar yapan Dilan Taşdemir derneğin kuruluş amacını açıklarken, ‘Adına ana akım, hakim ya da havuz medya ne derseniz deyin, ortada ciddi bir nefret söylemi var. Bu zamana kadar Kürtlere, Ermenilere yapılan nefret söylemi şimdi Suriyeli Mültecilere yapılıyor. Toplumsal barış ile halkların bir arada yaşamasını sağlamak zorundayız, bunun için medyadaki nefret söylemiyle mücadele etmek zorundayız’ İfadelerini kullanıyor.

Göçmen tanımı doğru değil

Türkiye’de resmi rakamlara göre 5 milyon 74 bin 908 mülteci yaşıyor. Bu mültecilerin 3 milyon 680 bin 603'ü Suriyeli, bu nedenle nefret söylemi azınlığın içindeki kalabalığa yöneliyor. Bazıları bilinçli ancak bir çoğu bilinçsizce üretilmiş nefret söyleminin nedenlerini anlatan Taşdemir, medyamızın henüz mültecilere nasıl hitap edeceği konusunda bile ortaklaşamadığından söz ederek, “Yaygın olarak kullanılan ‘Göçmen’ ifadesi doğru değil çünkü ‘Göçmen’ tanımlaması Uluslararası hukukta, ekonomik taleplerle göç etmek anlamında kullanılıyor. Şu an Türkiye’de bulunan mülteciler sadece ekonomik talepler nedeniyle göç etmiyor” sözleriye kavramlar konusundaki sıkıntıyı gözler önüne seriyor. Dilan Taşdemir, mülteci haberciliğinin medya için yeni bir alan olduğunu mülteciler konusunda kaynak ya da terminoloji sıkıntısı yaşandığını dile getirerek, “Tüm nefret söylemi üreten haberler için söylemiyorum ama bir kısmında gazeteciler mültecilere yönelik nefret söyleminin farkında olmayabiliyor. Çünkü bu konuda net bir durum yok. Ortada bir kaynak ya da literatür de yok. Bunu oluşturmak için bir proje ortaya koymaya hazırlanıyoruz. Göç şehirlere, ülkelere göre nasıl farklılıklar gösteriyor bunu tahlil edebilmek için yerel basının gözünden bakmaya çalışacağız. Gazeteciler bu göçü nasıl görüyor. Bunu araştıracağız” diyor.

Tek sıkıntı kavramlar değil

Öte yandan haberlerdeki tek sıkıntının kavramlar olmadığını vurgulayan Taşdemir, “Medyanın bir mağdura ihtiyacı var. Medya mültecileri mağdur gösterdikçe aslında, 'siz eşit değilsiniz' diyor. Nefret söyleminin temelinde bu yatıyor. Nefret edenler eşit olduklarını düşünmedikleri ile eşitlendiklerinde nefret ortaya çıkıyor. Gazetelerde mağdur olarak gördükleri mültecilerle eşit düzlemde yaşamaya başladıklarında ‘bunlar okuyor, hastaneye gidiyor hatta bunlar gülüyor’ bile nefreti körükler hale geliyor” diyor.

Türkiye’de bir ilk Medya Radar

Medya ve Mülteci Hakları Derneği’nin çalışmalarına değinen Taşdemir, ilk raporu geçtiğimiz günlerde yayınlanan, 'Medya Radar' çalışması ile birlikte geleneksel ve dijital medyada mültecilerle ilgili hak ihlallerinin yer aldığı haberlerle ilgili haftalık raporlar yayınlandığını söyleyerek, “Medya Radar ile Türkiye’de bir ilk gerçekleşiyor. Radar mültecilerin hayatında önemli bir kelimedir. Denizde NATO gemilerinin veya sahil güvenliğin radarına takılıyorlar. Biz bu sefer tam tersini yapalım ve medyada nefret söylemini radarımıza alalım istedik. Haftalık olarak ulusal ve yerel tüm haberleri inceleyerek ve haftalık rapor hazırlayacağız. Haberlerin sosyal medyadaki etkileşimlerini de takip edeceğiz” dedi.

Nefret söylemini tamamen yok etmek mümkün mü?

Türkiye’de mültecilerin yaşadığı hak gasplarına da değinen Dilan Taşdemir, kadınların, çocukların, mülteci emekçilerin yaşadığı hak gasplarının tamamına karşı mücadele etmek gerektiğini savunarak, “Kadın örgütleri, insan hakları konusunda çalışan sivil toplum kuruluşları hatta sendikalar bu hak gasplarına karşı mücadele etmeli. Bizim dernek olarak asıl işimiz medyayı doğrultmak. Bizim yapacağımız, insanları suça teşvik edecek haberlerin suç duyurusunu yapmak ve bu nefret söylemlerini yapanlara, yayanlar ‘bakın siz ne yapıyorsunuz, siz bunu yapıyorsunuz ve insanların evleri yakılıyor, mahalleler basılıyor, insanlar ölüyor, belki savaş olan ülkelerine geri dönüyor’ demektir’ ifadelerini kullanıyor. Nefret söyleminin çok diyalektik işlediğini dile getiren Taşdemir, “Nefret söylemi sadece medyadan kaynaklanıyor diyemeyiz. Bu diyalektik bir ilişkidir. Hedef kitle de medyayı nefret söylemine sürüklüyor. O nedenle bu söylemleri ortadan kaldırmak için çok yönlü mücadele etmek gerekir” diyor.

Nefret söylemi nedir?

Nefret söylemi belirli bir grubu ya da kişiyi, ırk, cinsiyet, yaş, ulus, din ya da cinsel yönelim gibi konularda aşağılar veya tehdit eder tarzda konuşma olarak tanımlanıyor. Söylem olarak dile dökülen bu nefretin suça dönüşmesi de çok ince bir sınırın geçilmesiyle mümkün olabiliyor.

Hrant Dink Vakfı tarafından yapılan Medyada Nefret Söylemi ve Ayrımcı Söylem 2018 Raporu’na göre Türkiye’de yaşayan Suriyelileri hedef alan 918 haber ve köşe yazısı yayınlandı. Bu haber ve köşe yazılarında; Suriyeli Mülteciler sistematik olarak cinayet, hırsızlık, taciz gibi adli olaylarla anıldı ve böylece potansiyel suçlu olarak kodlandı. Güvenlik sorunları ve ‘terör’ le özdeşleştirildi. Türkiye’deki varlıklarından dolayı hedef gösterildi. Olumsuz ekonomik gidişatın ve işsizliğin sorumlusu olarak gösterildi ve Türkiye’nin demografik yapısına yönelik bir tehdit, genel bir rahatsızlık ve gerginlik kaynağı olarak yaftalandı.

Medya Radar’a 1 Haftada 174 Haber Takıldı

Medya Radar çalışmasının ilk haftasında mültecilerle ilgili hak ihlali içeren 174 haber radara takıldı. Haberlerin önemli bir kısmında mülteciler kriminalize edilirken, mülteciler hakkındaki önyargılar da pekiştiriliyor.

Hak ihlali içeren haberlerin 133’ü ulusal haber sitelerinde yer alırken 41’i yerel haber sitelerinde yer aldı. Yerel haber sitelerinde hak ihlalinin en çok olduğu il uydu kentler arasında olan Denizli oldu.