Haber / Şenol BALİ

Son bir yılda binlerce Afgan, ülkelerini terk ederek İran üzerinden Türkiye'ye geldi. Van, sınır kenti olması sebebiyle devam eden Afgan göçünün Türkiye ayağındaki ilk durağı. Birçok zorlukla Türkiye’ye ulaşan göçmenlerin çoğu kenti transit geçiyor. Bir kısmı ise kentte kalarak yaşamlarına burada devam ediyor. Kentte kalan göçmenler ekonomiden eğitime, sosyal uyumdan sağlığa birçok sorunla mücadele ediyor. Geçtiğimiz yaz mevsiminde günlük sayıları 1000-1500 civarında tahmin edilen Afgan geçişleri çetin geçen kış şartların etkisiyle nispeten düştü. Kış mevsiminin sert geçmesi ve kar yağışının fazla olması göçmenlerin yaşadığı sorunları artırdı. Sınırın dağlık kesimlerinden yaya olarak ülkeye geçen birçok göçmen farklı nedenlerle hayatını kaybetti. Donma, duvarının tamamlanmadığı sınır hattında kazılan kanalların su dolmasıyla yaşanan boğulma, vahşi hayvanların saldırması ve  kaçakçılar tarafından gördükleri işkence mültecilerin hayatını kaybetmesine yol açan başlıca  nedenlerden.

FİDYE İSTİYORLAR

Yolculuk için kaçakçılara daha yüksek paralar ödemek zorunda kalan göçmenler, sık sık yakalanarak geri itiliyor. Sınırın öte yakasına geri itilen göçmenler, birkaç gün sonra tekrar ülkeye giriş yapıyor. Ülkeye girmek için sınırda bekleyen göçmenlerin, İran’ın sınır bölgesi olan Khoy, Salmas ve Urmiyekentlerinde oluşan çeteler tarafından kaçırıldığı, işkence edilerek ailelerinden fidye istendiği veya tecavüze uğradığı gelen iddialar arasında. İran askerlerinin bu çetelerle işbirliği yaptığı, göçmenlerin paralarına ve değerli eşyalarına hatta zaman zaman giysilerine el koyduğu ve inşaat işleri ile mıntıka temizliğinde çalıştırdığı da dile getirilen başka iddialardan.

Öte yandan farklı nedenlerle hayatını kaybeden göçmenler Van'daki Seyrantepe Mahallesi’nde bulunan kimsesizler mezarlığında defnediliyor. Türkiye’nin en büyük göçmen mezarlıklarından biri olarak bilinen bu kabristanda yatanların tamamı Van’a kaçak yollardan gelen ve burada değişik nedenlerle ölen göçmenlerden oluşuyor. Hayatını kaybeden bu  göçmenler, 15 gün bekletildikten sonra yakınları çıkmaması durumunda numaralandırılarak bu mezarlığa gömülüyor. Mezar taşları üzerinde ise sadece ölüm tarihi ve yerinin yer aldığı kısa bilgiler bulunuyor. Kimsesizler Mezarlığı’nda 200’ü aşkın göçmen bulunmakta.

SINIR DIŞI EDİLDİ

Türkiye’ye varan göçmenler, Van’ın dış mahallelerindeki açık arazi veya metruk binaları ile Bitlis’in Tatvan ilçesine kadar uzanan yol boyunca sık sık yakalanarak sınır dışı ediliyor. Taliban’a karşı hükümet ordusunda üç yıl boyunca savaşmış ve ismini vermek istemeyen Afgan bir genç, bunlardan biri. Afgan genç, yaşadıkları başkent Kabil’in Taliban denetimine girmesinin ardından kaçarak İran’ın başkenti Tahran’a gidiyor. Günler süren  yolculuğun ardından Tahran’dan Tatvan’a varan genç, burada yakalanarak İran sınırından geri gönderiliyor. İran sınırında günlerce bekledikten sonra ikinci kez ülkeye giriş yapıyor ve 10 günlük yolculuğun ardından tekrar Tatvan’a ulaşıyor. Tatvan’da kaçakçılar tarafından bekletildikleri eve yapılan operasyonun ardından pencereden kaçan genç, evdeki onlarca göçmenin toplu bir şekilde kentteki Geri Gönderme Merkezi’ne götürüldüğünü söylüyor.

'EŞYALARIMIZ ALINDI'

Günler süren yolculuğun ardından geldiği Tatvan İlçesi’nde yakalanarak sınır dışı edildiğini söyleyen genç , İran sınırında beklemesini ve ikinci kez girişini şöyle özetliyor: “Daha önce Tatvan’a ulaştım, ancak polis bizi yakalayıp sınır dışı etti. Günlerce sınırda ve dışarda beklemek zorunda kaldık. Sadece güneşli günlerde ısınabiliyorduk. Orada hırsızlar bizi tuttu; giysi, telefon, para ve eşyalarımızı aldı. Sonra farklı bir yerden bir daha girdik Türkiye’ye. Şu an Tatvan’dayız. Kaldığımız yere operasyon yapıldı. Ben pencereden kaçtım. Birçok Afgan yakalanarak Geri Gönderme Merkezi’ne götürüldü.”

Avukat Burcu Şeber, göçmenlerin taciz, tecavüz ve işkence gibi ihlallerle yüz yüze kaldığına dikkat çekiyor. Van’ın coğrafik olarak bir geçiş güzergahı olduğuna vurgu yapan Şeber, şu sözleri kullanıyor: “İnsanlar savaşlardan, çatışmalardan, doğal afetlerden ve baskı rejiminden kaynaklı yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kalıyor ve ulaşmaya çalıştıkları ülkelerde yaşamını devam ettirmek istiyor. Van da tarih boyunca coğrafik konumu itibarıyla farklı Ortadoğu ülkelerinden batıya yapılan göç hareketinin bir geçiş bölgesi. Bu durum bugün de devam etmektedir. Yerlerini, yurtlarını, akrabalarını terk etmek zorunda kalan sığınmacılar kimi zaman kamyon kasalarında kimi zaman da teknelerde insan kaçakçılarının organizasyonuyla gelecekleri için yola çıkıyorlar. Sığınmacılar yol boyunca taciz, tecavüz, işkence ve cinayet gibi ihlallerle yüz yüze kalıyor maalesef. Resmen bir trajediye dönüşüyor yolculuk. Bizde de bu ihlallerden kaynaklı bir çok dosya  mevcut.”

SORUMLULUK ALMALI

Türkiye’nin mülteci sorununun çözümüne dönük sorumluluk alması gerektiğini aktaran Şeber, mevcut sistemle devam edilmesi durumunda ihlallerin devam edeceğini savunuyor. Şeber, “Varabildikleri yerde önlerini göremedikleri için bir bekleyiş ve belirsizlikle karşı karşıya kalıyorlar. Türkiye özellikle de Van kenti Avrupa’ya gitmek isteyenler için bir geçiş güzergahı  olarak görülmesi nedeniyle göç hareketlerinin merkezinde yer alıyor. Bu yönüyle Türkiye, mülteci sorununa çözüm geliştirme noktasında sorumluluk alması gereken bir ülke. Sığınmacıların sosyal refahı için proaktif bir girişimi savunmalı. Çünkü halı hazırdaki sistemle devam edilmesi halinde birçok ihlalle karşılaşmaya devam edeceğiz. Bu ihlaller ilk değil ve sistem böyle devam ederse son da olmayacak” dedi.

Van’da göçmenlere dönük faaliyet yürüten Van İşitme Engelliler ve Aileleri Derneği (VİED), bünyesinde çalışan sosyal sosyal çalışmacı Rıdvan Caniş ise göçmenlerin yolda birçok sorunla mücadele ettiklerini belirtiyor ve kente geldikten sonra da gıda, barınma ve sağlık gibi temel ihtiyaçlar konusunda birçok zorluk yaşadıklarını kaydediyor. Caniş, “Gelen göçmenler kente vardıktan sonra gıda ve barınma gibi temel ihtiyaçlar konusunda bir takım talepte bulunuyor. Sağlık da zorlandıkları bir başka alan. En çok zorlandıkları alan ise dil bariyeri.  Hastanelerde tercüman yok ve gittikleri doktora derdini ifade edemiyor. Anlattıklarına göre yolculuk baya sorunlu geçiyor kendileri açısından. Yolculuk boyunca yaşadıkları ihlalleri pek anlatma taraftarı olmuyor göçmenler. Güvenle ilgili kaygıları olabiliyor çoğunun” ifadelerini kullandı.

Sosyal çalışmacı Cüneyt Caniş, Van'da 2007 yılında kurulan İşitme Engelliler ve Aileleri Derneği, hayata geçirdiği "Mülteci Engelli Danışmanlık, Eğitim ve Farkındalık Projesi'' kapsamında, kentte bulunan engelli ve kadın göçmenlere okuma yazma kursları ile değişik iş kolları için mesleki eğitimler veriyor.